ONUNCU BÖLÜM

3.1K 452 29
                                    

-Lisa BENNETT-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-Lisa BENNETT-

Tüm gün bilmediğim bir evde Richard'ı bekledim. İki saatlik işi akşama kadar uzamıştı... Fakat benim ne evden gitmeye, ne de Richard'ı aramaya gücüm vardı.

Salondaki koltuğa kıvrılmış cenin pozisyonunda yatıyordum ki dış kapıya anahtar takılma sesini duydum. Hemen toparlanıp koltuktan kalktım. Çıplak ayaklarım, soğuk zeminle buluştuğunda vücuduma derin bir soğukluk hâkim oldu. Yavaş adımlar atarak evin girişine doğru ilerledim. Richard'ın beni görmesiyle yanıma gelip kollarıyla vücudumu sarmalayarak beni kucağına alması bir oldu. Burnunu saçlarıma gömüp derin bir nefes çekti içine. Ardından boyun girintime dolan saçlarımı tek eliyle geriye itekleyip bu kez de boynuma gömdü burnunu.

"Ne oldu yakışıklı?" Diye sordum fısıltıyla. Sesli konuşursam bütün büyü bozulurmuş gibi geliyordu çünkü.

"Şttt!" Dedi işaret parmağını dolgun dudaklarıma bastırarak ve ekledi. "Bugün çok şey yaşadım ve şu an sadece sana ve beni büyüleyen kokuna ihtiyacım var."

Usulca başımı salladım. Gün boyu ne yaşadığı umrumda değildi. Anlatmak istese her zaman dinleyeceğimi bildiğinden emindim... Başımı omuzuna yasladım, gözlerimi kapattım ve düşünmeye başladım...

Richard, benim için bir sığınak olmuştu. Kendimi onun yanında, onun kollarındayken daha güvende hissediyordum. Gözleri kalbimin alevlenmesini sağlıyordu. Âşkı, beni benden alıyordu. Kokusunda huzur buluyordum. Küçücük bir adam benim hem sevdiğim, hem de yuvamdı. Tüm dünyada kimsesi olmayan aciz ben, onun kollarında, kokusunda, saçlarında, gözlerinde... Vücudunun her zerresinde bulmuştum hayatı... Hayat denen şey, onunla birleşince güzeldi. Dünya denen bu pislik yuvası, içinde o varken yaşanabilir bir yerdi... İki yıl boyunca hayalleriyle benim hayata tutunmamı sağlayan adam, şimdi her şeyiyle yanımdaydı.

Richard'ın sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Gözlerimi açıp kafamı kaldırdığımda bana bakan kehribar gözleriyle karşı karşıya geldim.

"Hadi, içeriye geçelim."

Beni kucağından indirmeden ufak adımlarla salona doğru ilerledi. Salona geldikten sonra beni koltuğa yatırıp kenardan bir battaniye aldı ve bacaklarımı örttü.

Yanıma oturup başımı dizine koydu ve saçlarımı okşamaya başladı. Kaşlarını çatmış, gözlerini yüzümde gezdiriyordu. Sanki çok ciddi bir iş yapıyormuş gibi gözüküyordu...

Sol eliyle yanağımı okşadı. Yüzüme düşen saç tutamını kenara itti.

"Hiçbir yüz güzel değil, senin yüzünü gördükten sonra..." Dedi tüm ciddiyetiyle.

Midemde küçük küçük karıncalar dolanıyormuş gibi hissettim bir an için... Kalp atışlarım hızlandı.

Dudaklarının iki yanı da yukarıya kıvrıldı. "Utangaçlığınla, heyecanınla, aşkınla, korkunla seviyorum seni güzel Lisa'm."

Yanaklarımın kızarmasına aldırmadan gülümsedim ve "Her şeyinle, her zerrene âşığım yakışıklı patronum." Diye karşılık verdim sözlerine.

*

Bir süre sessizce oturup anın tadını çıkarmış ve birbirimizi izlemiştik. Acıktığımı fark ettim ve Richard'a döndüm.

"Richard?"

"Efendim güzel Lisa?" Dedi saçlarımı okşamaya devam ederken.

"Aç mısın?"

Kısa ve içten bir kahkaha attı. Öyle ki kulaklarıma dolan sıcak kahkahasına karşılık içimde, kahkahasına eşlik etmek için büyük bir istek duymuştum.

Kahkahasını sonlandırdıktan sonra konuştu. "Ben de ne zaman soracaksın diye bekliyordum... Ama evet, bir şeyler yesek iyi olacak." Dedi.

Gülümsedim ve hızla bacaklarımdaki battaniyeyi kenara itip koltuktan kalktım. Richard'ın elinden tutup küçük bir kız çocuğu gibi çekiştirmeye başladım.

"Hadi..."

Richard, benim bu hâlime gülümserken tuttuğum elini kendine doğru çekip beni dizlerine oturttu.

"Sabırlı ol bakalım ufaklık." Dedi hınzır sırıtışını takınarak.

"Oh, hayır! Önce yemek." Dedim gülerken.

"Öyle olsun."

Çabuk davranıp kollarını bacaklarımın ve boynumun altına geçirdiği sırada ben ne yaptığını daha yeni kavrayabilmişken çırpınmama kalmadan beni, çoktan kollarına almıştı bile.

Kahkahalarıma, kahkahası karıştığı sırada mutfağa girmiştik. Beni kucağından indirmeden dirseği yardımıyla ışığı yaktı ve beni tezgâha bıraktı. Bacaklarımı iki yana açtı ve bana iyice yaklaştı. Ellerini iki yanıma koydu. Burnu, burnuma değecek kadar yaklaştı. Verdiği nefes, nefesim. Verdiğim nefes, nefesi oluyordu... Ciğerlerimizde birbirimizin aldığı nefesler dolmuştu. Kalbim, deli gibi atıyordu. Dudaklarını, dudaklarıma değdirerek konuştu.

"Hâlâ yemek yemek istiyor musun?"

Kafamı hafifçe sağa sola salladım.

"Güzel." Dedi hınzır sırıtışı ile birlikte. Dudaklarıma olan yakınlığını bozmadan tekrar konuştu. "Yukarıya çıkalım..."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ŞEYTANA VURULAN KADIN [+18]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin