"Yüce, yüce, yüce!"
Küçük kız bebeğini, çiçeklerle süslenmiş mermerden yapılma içi oyuk büyük kasenin içine koydular. Ardından geriye çekilerek bebeğin etrafında yuvarlak oluşturdular. Yere diz çekerek secde yaptıklarında tekrar doğruldular.
"Agafa aquesta noia. Aixeca aquesta noia, Déu. Déu meu, ho acceptes. Glorificar! Glorificar!" diye seslendiler tanrıya karşı.
O anda kabul etti tanrı.
Küçük kız çocuğu artık kabul edilmişti. O yüceydi, artık oda ondan olmuştu.
Küçük kız çocuğunun içinde bir yerlerde saklıydı. Artık onu yenebileceklerdi. Artık ondan korkmalarına gerek kalmayacaktı çünkü kız çocuğu onların kurtuluş biletleri olacaktı.
O artık özeldi.
İçlerinden birisi, küçük kıza doğru yaklaşarak tamda kalbinin üstünden usulca öptü. "Tanrı seninle olsun, bebeğim."
"Que Déu estigui amb tu!" diye seslendiler bu sefer hepsi bir ağızdan.
Ardından bebeğin yanındaki kadın mermerin kenarındaki özel bıçağı alarak sol avucunu baştan aşağıya derin olacak şekilde kesti. Akan kanı bebeğin başına doğru getirdiğinde, arkasından başka bir adam geldi. Aynı şekilde avuç içini kestikten sonra bebeğin başına doğru akıttı. Ardından kenarda duran şişeyi alarak kalan kanlarını o küçük şişenin içine akıttılar.
Yeteri kadarına vardıklarında geri çekilerek, tekrar çember oluşturdular. Hemen ardından o kelimeyi söylediklerinde işte tam anlamıyla olmuştu bu sefer.
"Orflosver! Poroty tançıre, yafta."
Tam o sırada başka bir beden hareketlendi.
Taçlar indirildi, piyonlar dizildi.
Şeytanın Cenneti başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytanın Cenneti
Mystery / ThrillerDudaklarımı yaladım. "Kim var orada?" Sesimin titrek çıkmamasını sağlamıştım. Tekrar o ürperti. Sanki tüm vücudum karıncalanıyor gibiydi. Neler oluyordu? Derin derin nefesler alırken, öne doğru bir adım attım. "Korkmuyorum senden." Sesim kendimi bil...