○●~5=MUTLULUK BOYNUNDA YAŞAMAK =~●○

56 21 5
                                    

Gel otur karşıma şöyle. Bu şehrin manzarası beton. Bir tek sen varsın...Hani kayalıklara inat filiz verir ya bir çiçek, işte öyle. Yağmurlar yağıyor bu şehre, hava puslu. Seninse gözlerin içime doğan güneş gibi. Ayaklarım değiyor ya ayaklarına, içim ısınıyor. Bu şehir de güzelleşiyor. Bu şehir soğuk, bu şehir yalnız. Bakma öyle, haydi sarıl. Duy kalp atışlarımı, hisset senin için yanan bu teni. Gözlerime bak! Gözlerimden  ruhumu ve senin yerini gör. Çünkü orada cennet bahçesinden bir gül var. Hiç solmayan, her daim kıpkırmızı...Gör bu şehre rağmen içimde açtığın güzelliği. Ve ayırma ellerini yüreğimden. Sen varsan seviyor bu yürek.

*MUTLULUK BOYNUNDA YAŞAMAK :

"Abi şimdi demiyeyim demiyeyim diyorum ama kusura bakma da bizim bu itin mitin sıçtığı yerde ne işimiz var!"

"Çok konuşma Berke. Birazdan anlarsın zaten." diyen Melih'in koluna daha da sıkı sarılarak yüzüne baktım.

"Bence Berke haklı. Burası hiç tekin bir yere benzemiyor."

Gülümseyerek kulağıma eğildi.

"Benim yanımdayken sana hiçbir şey olmaz, olmasına izin vermem."

Aynı şekilde gülümseyerek gözlerime bakarak tam bir şey söyleyecekken arkadan gelen Berke'nin sesi konuşmasına fırsat vermedi.

"Ohooooo! Abi biz gidelim siz daha rahat takılırsınız."

Yanında duran Alp, karnına ufak bir dirsek atıp ensesine tokadı indirince gülmeden edemedim.

"Iki dakika sussana pezevenk." Bize dönerek konuşmaya devam etti.

"Melih, kardeşim kusura bakma bunun çenesi baya düştü." Ve ardından bir tokat daha..

"Ne dedim ben şimdi alla alla."

Onlar arkada kendi aralarında konuşurken biz de Melih ile önden gidiyorduk.

Bulunduğumuz yer terkedilmiş bir yığın eski deponun bulunduğu bir deniz kıyısıydı.

"Melih?"

"Ha."

"Başına bir iş açmadın değil mi?"

"Nasıl bir iş?"

"O gün evimi dağıtan kişilere bulaşmadın değil mi?"

"Bilmem."

"Nasıl bilmem! Bir şey yaptın mı yapmadın mı?"

Sözümü bitirdiğim zaman bir kapının yanında durmuştuk. Tam bir cevap beklerken Melih kapının kilidini açıp kapıyı sonuna kadar açtı. İşte o an beklediğim cevabı almış oldum.

Deponun tam ortasında sandalyeye bağlanmış, ağızları bantla kapatılmış iki adam vardı.

Ben orda öylece dikilmiş adamlara bakarken Berke'nin ıslık sesi beni kendime getirdi.

"Abi ee burda parti varmış."

"Hem de ne parti. Kardeşim neden bize haber vermedin. Birlikte pataklardık şu o*çocuklarını."

Bir anda adamların üzerine giden Alp'i zar zor kolundan tutup yanda bulunan eski bir koltuğa oturttum.

"Alp sakin tamam mı sakin!"

"Ya Meris bırak beni Allah aşkına. Seni az daha tahtalı köye postalıyorlardı şu beynini siktiğimin pi*leri!"

Ben Alp'i sakinleştirmeye çalışırken Berke ile Melih bir köşeye çekilmiş bir şeyler konuşuyorlardı. Berke'nin sakin halinden eser kalmamıştı. Çok ciddi görünüyordu.

İMKANSIZ  ( ASKIYA ALINDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin