○●~2=SAHİLDEKİ GECE=~●○

87 24 14
                                    

Bir gece yarısı,
Canın fazlasıyla sıkkın.
Tek başınasın.
Her zaman olduğu gibi...Yürüyorsun.
Sahile yaklaşıyorsun.
Boş bir bank buluyorsun.
Zaten tüm banklar boş.
Hava bir morg odası kadar soğuk.
Sende bir ceset kadar ölüsün.
Aklın biraz karışık.
Umudun biraz yitik.
Düşüncelere dalıyorsun.
Gözün hafiften doluyor.
Çaresizlik tam o an nüksediyor.
Ne yapacağını bilmiyorsun.
Kimi arayabilirsin ki ?
Kiminle konuşabilirsin ki ?
Cebindeki telefon çalmamaktan bıkmış.
Senin bu hayattan bıktığın gibi.
Bir zamanlar birkaç hayale sahiptin.
Artık senden uzaktalar;
Ailen gibi, arkadaşların gibi, umutların gibi, herkes gibi.. Uzaktalar.

*SAHİLDEKİ GECE:

Eren ile öğleden sonra ayrılmıştık. Eve gitmek istemediğim için onunla her zaman gittiğimiz sahil kenarına gelmiştim.

Ne çok hatıra vardı burda. Ilk kez burda birbirimize sarılmıştık,  ilk kez burda başımı omzuna yaslayıp onunla gelecek hayalleri kurmuştum. Hepsi şimdi çok uzakta kaldı.

---------------------------------------

'Her veda acımasız mı olur?' diye sormuştu bir keresinde..Çünkü yapacağı şeyin bırakacağı yıkımları önceden görmek istiyordu..

'Vedalar değil de elvedalar daha acımasız olur.' dedim bende. O an gözlerine bakamıyordum..Çünkü belliydi bir gidiş haritası çizilmiş ve veda söyleyişi için hazırlık aşamasına girilmişti..Gözlerini benden kaçırarak

'Veda ile elveda arasında ne fark var ki?' diye sordu bu sefer. Gidişinin onda bu kadar heyecan yapacağını bilemedim..Sonradan anladım..Elleriyle oynardı hep heyecanın büyüsüne kapılınca..

'Elveda deyince bekliyor insan..Elveda, gidiyorum ama elbet bir gün geleceğim gibi bir umuttan ibaret.' dedim. Gitme dercesine ellerini tuttum...

Neyse bu konuşmadan bir hafta sonra hem vedasız hemde elvedasız terketti..

Bitti demedi, hoşçakal demedi, elveda da demedi...Allah'a emanet ol hiç demedi, helallik bile istemedi. Gitti, sadece gitti...

Işte o zaman anladım ki kendi dünyasında bir gidiş şekli üretmişti..Vedasız..elvedasız..Işte bu yıkımların enkaz bulmuş hali idi..

--------------------------------------------

Orda öylece oturmuş denizi izlerken onun o artık unutmaya başladığım parfümünün kokusu burnuma doldu.

Kafamı çevirip soluma baktığımda kalp atışlarım bir anlığına durdu sanki. Tıpkı dün gece gördüğüm rüyada olduğu gibi..

Bir nefes uzağımda gibiydi.

Üzerinde  salaş siyah bir tişört ve siyah kot pantolon vardı. Saçları her zamanki gibi dağınıktı. O kadar belli olmasa da gözleri şişmişti. Bakmaya doyamadığım o ela gözleri içlerinde tükenmişliği son zerresine kadar yaşıyor gibiydi.

-Oturabilir miyim?

+Tabi..

Sesimin titremesine engel olamamıştım.

Bir süre konuşmadan denizi izledik. Sessiz ortamı bozan o oldu. Bana kalsa sonsuza kadar orda öylece susup sesizce denizi izlerdim. Yeter ki yanımda o olsun.

-Nasılsın?

+Sence..?

Bakışlarını denizden ayırmadan konuşmaya devam etti.

-Anlat.

+Ne?

-Canını sıkan neyse, derdin neyse anlat.

Anlat derdini diyor. Şaka gibi.

+Anlatmak, konuşmak en kolay şeydir. Peki anlayacak mısın? Acımı yaşayacak mısın?  Hissedecek misin benim gibi? Hayır. O halde ne gerek var?

Sonunda bakışlarını denizden çevirip bana dönmüştü.

-Gerek var Meris.

Gözleri dolmuştu. Benim dağ gibi duran Melih'imin gözleri dolmuştu.

+Suçlusun diyemem. Haksızsın diyemem, beni kırdığın ve beni sevmediğin için sana kızamam ama onların camlarına taş atsalar koştun, benim evim yıkıldı, ben o enkazın altında kaldım. Çıkmaya çalıştıkça yara aldım, debelendikçe üzerime taşlar devrildi. Aldığım yaralar ve kırılan kemiklerim umrumda değil.

Benim de artık gözlerim yaşlıydı.

Sana en çok ihtiyaç duyduğum anlarda nerdeydin...nerdeydin?

Sona doğru sesim fısıltı halinde çıkmıştı. Elimin tersiyle yanağımdan akan yaşları silerken gözlerine bakmamaya çalışıyordum.

+Meris ben çok üzgünüm. Yapamadım, seni üzmeyi hiç istemezdim. Ama ne olur beni anla.
Sana anlatamadığım şeyler var. Haklısın..-

-Ben haklı olmak falan istemiyorum. Benden özür de dilemeyin , beni sadece rahat bırakın. Ben sizin ne istediğini bilmeyen yanınızla savaşamam.

Daha fazla dayanamıyordum. Ayağa kalkıp son defa gözyaşlarımı silip yüzüne baktım.

-Beni artık sevmediğini bile açıkça söyleyebilecek kadar çok sevmedin, küçük bir bahaneye sığdırıp gidebileceğin kadar küçükmüşüm gözünde.

Umarım küçük bir an bile olsa güldürebilmişimdir, yıllar sonra anımsadığında yüzünde küçük bir tebessüm uyandıracak kadar hayatında var olmuşumdur.

Umarım beni istemediğin her ana değecek kadar güzel bir hayatın olur. Umarım yollarında çiçekler açar, kendini kaybettiğin o karanlıkta kendine ışık olabilirsin. Umarım hep mutlu olursun, mutlu kal..

Daha fazla bir şey söylemesine izin vermeden arkamı dönüp koşmaya başladım.

Kalbim acıyordu. Ne kadar süre koştum bilmiyorum ama arkamdan geldiğini biliyordum. Ben evime gidip kapımı kapatana dek gelecekti bundan emindim.

----------------------------
Evimin bulunduğu sokağa girince kendime engel olamayarak arkama baktım.

Oradaydı.

Peşimden gelmişti.

Bana anlatamadığı her neyse , onu benden ayırmak zorunda bırakan her neyse onu bulacağım . Emin olun ki bulacağım...

-----------------------------------------

Iki sevdalı arkasına bile bakmadan terk etti birbirini dün gece bilinmez bir sokağın ortasında..Hemde istemeye istemeye..
Sokak en büyük cinayete şahit oldu zifiri gecede..Şimdi söylesenize bu hikayenin katili kim, kurbanı kim? Severek gitmek mecburiyetindeyse iki insan...Bu hikayenin seveni kim, sevilmeyeni kim?
İçlerinden birbirlerine sarılarak nefeslerini kesmek istediler belki de..Ölmek istediler birbirlerinin kollarında..Can olduklarının kollarında can vermek istediler, bilinmez..
Söylesenize bu hikayenin cesaretsizi kim , korkağı kim?


-Sizce Melih mi haklı Meris mi ?

İMKANSIZ  ( ASKIYA ALINDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin