Yaklaşık yarım saattir Emir'i izleyerek kalem sallıyordum. Aslında dikkatim onun soru çözüşünde falan değildi ve bunu hissettirmemeye çalışıyordum. Kitabı birden kapatıp masadan kalkmasıyla kendime geldim.
"Daha bitmemişti etkinlikler ama.." dedikten sonra onu takip ettim.
Anlamıştı galiba ruhumun benden habersiz başka yerlerde dolandığını. Ama ne yapayım?
"Senin derdin ne?" diye bağırdığında gözlerimi kocaman açtım. Cevap vermemeye karar verdikten sonra geri geri yürüdüm. Eşyalarımı toplamaya başladığım zaman elimdekileri yere atıp "Hey, sana söylüyorum. Derdin ne senin Derin?" bağırdı.
"Bir derdim yok benim." ahh evet ne demezsin, sadece terkedilme triplerine giriyorum.
Bana öldürücü bakışlar atan Emir'i arkamda bırakarak ceketimi giydim. Aklıma bunu onun aldığı gelince üzerimden çıkarıp koltuğa fırlattım. Sonra da yine sessiz sedasız puf yastıklarından birine oturarak dizlerimi kendime çektim.
"Artık ayrılmamız gerekiyormuş. Çünkü söyleyemeyeceği nedenler varmış. Lanet olsun ona da sebeplerine de. Ama o sebepleri biliyorum ben. Yine aldatıyor beni ışte bariz ortada."
Gözlerime direnmek isterdim şimdi. Akacak olan gözyaşlarıma engel olmak isterdim. Dur emrini vermek isterdim. Iradeli olduğumu kendime kanıtlamak isterdim. Ağlamak isterdim bende.
"Neymiş, abimin ölümünden sonra çok değişmişim ben. Abim öleli 2 sene oldu. Bunu bana yeni söylüyor beyfendi. Sadece bahaneydi biliyorum. Şimdi kim bilir hangi o..." "Kalk, senin bu hallerini hiç çekemeyeceğim." diyerek sözümü kesti. "Daha bitmedi." dedikten sonra ona baktım.
"Bitmediğini ve bitmeyeceğini bende biliyorum. Ama oturup seninle pijama partisi moduna da giremem. Hem bugün yeni konu da anlatmadın. Ben onları daha sonra hallederim. Hadi kalk." dedikten sonra ayağa kalkıp ceketini giydi ve ceketimi üzerime fırlattı.
"Hiçbir yere gelmiyorum ben." ceketi tekrar ona fırlattım. "Son kararın mı?" dedikten sonra kararımı öğrenmek için baktı tekrar. Ona bakmadan kafamı sola çevirdim ve gözlerimi kapattım. "Derin bazen beni çok boş nedenler için yoruyorsun." dedikten sonra kucağına aldı beni.
Kollarımı önümde kenetleyerek kızgın kızgın baktım ona. "Dudaklarını büzünce ımm.." "Kapa çeneni." diyerek koluna vurdum.
"Burcu, aldım senin deliyi spor salonuna geçiyorum. Sizde gelirsiniz. Mümkünse bunun sevgilisini getirmeyin yoksa..." "Eskii!" diyerek sözünü kestim. "Her neyse yoksa biliyorsun." telefonu cebine atarken beni tek elle taşıyabildiğini farkettim. Kollarına dokunmamla lafı çarpması bir oldu beyfendinin. " Kızım azıcık kilo al. Ben olsam bende terkederdim seni." dedikten sonra merdivenlerden inmeye başladı. "Yaaa.." diye inleyerek kafamı göğsüne sakladım. "Sümüklerini tişörtümde görmek istemiyorum Derin. Yoksa..." diyip sustu. Kafamı kaldırarak "Yoksa ne?" diye sordum. Omuzlarını silktikten sonra arabanın kapısını açtı ve beni oturttuktan sonra kemerimi taktı. Kapıyı kapattıktan sonra bağırmaya başladım. "Arka koltuğa oturtsaydın anne." Koltuğa yerleştikten sonra müziği açıp arabayı sürmeye başladı.
Araba fren yaptığında kendime geldim. "Aah, kafam.." diye sızlanan Emir'e dönerken kemerimi açtım birden. "Noldu ya birden?" dedikten sonra elini bastırdığı yere bakmaya çalıştım. "Hiç, yaşıyor musun diye test yapmıştım." gözlerimi devirdikten sonra kapıyı açtım. Hızlıca kolumdan tutarak beni kendine çekti. "Bir de... beni ne kadar önemsediğini merak ettim." Güldükten sonra "Tabii ki benim için önemlisin sevgili kuzenciğim." dedim ve kendimi dışarıya attım.
"Ya söyleseydin eşofmanlarımı giyerdim." dedikten sonra ona yetişmeye çalıştım. Onun bir adımı benim on adımıma bedeldi neredeyse. "Malesef kuzenciğim, bugün Burcu'yla bacak şov yapacaksınız." piç smile bakışını süzdükten sonra hızlı adımlar atarak içeri girdim.
İçeri girdiğimden beri tüm gözleri üzerimde hissediyordum. Acıyarak bakıyorlardı bana. Ya kıyafetlerimden ya da terkedilmemden... Benim suçum değildi oysaki. Kim bilir hangi fahişe için terkedilmiştim.
Kafamdaki düşüncelerin hepsini resetlemem gerekiyordu. Ilk adımı şimdi atabilirdim. Burcu kolumdan çekerek soyunma odasına sürükledi beni. "Ya bu Emir, ya kuzenin çok tatlı kızım." o kadar ballandıra ballandıra söylüyordu ki bir an için düşünüp benim sevgili (!) kuzenimden mi bahsediyor diye düşünebiliyordum.
Aşağıya indiğimizde Emir'le Mustafa'nın koşuya başladıklarını farkettik. Ikimiz de farklı farklı bantlara geçtikten sonra hızımı ayarlamak için yeltendim. Tam bu sırada aklıma her şeyden çok sevdiğim telefonum geldi. Ne yazık ki Emirler'de kalmıştı. Şimdi onlar müzik dinleyerek koşsunlar, bende boş boş sadece koşayım.
Hızımı yavaş yavaş arttırdığım sırada iyice yorulduğumu farkettim ve yavaşlatmaya başladım. Havlumu boynuma sürdükten sonra yavaş tempoda yürümeye başladım. Sağa sola bakınırken onu gördüm. Arkadaşlarıyla birlikte... Gülebiliyor...
Koşu bandının durmasını beklemeden atladım. Emir'in bandının önüne geldikten sonra hızını yavaşlattım. "Noldu?" diye umursamazca sordu. Yok bir şey be, söylemiyorum. Bir de kuzenim olacak. Ne umursamaz bir şey çıktı DNA'sı bozuk bakliyat. "Yok bir şey." dedikten sonra havlumu yere attım ve arkamı dönüp hızlıca yürümeye başladım. Buradan bir an önce çıkmak istiyordum. Evimi, Teddy'mi, yastığımı istiyordum...
Kolumu sertçe tuttuktan sonra durdum. Zaten istesem de gidemezdim daha fazla. "O burada. Bu muydu?" diye bağırınca bende bağırmaya başladım. "Evet, o burada. Ve en önemlisi gülebiliyor. Tamam mı?" "Gülebiliyor.." beni tekrar ettikten sonra çarpık bir gülümseme atarak baş parmağını dudağına sürdü. "Tek sorun bu mu?" etraftakilerin bize baktığını hissedebiliyordum. Ve Aruz'a görünmüş olmaktan korkuyordum. Kafamı hafifçe salladığımda bileğimden tutarak bir tarafa doğru çekiştirdi. "Ya nereye gidiyoruz?" sonlara doğru sesim kesilmişti.
Boksörlerin olduğu yere geldiğimizde Emir'in arkasından konuşmaya çalıştım. "Bu kadar deli olamazsın değil mi kuzenciğim? Beni dövdürtmezsin değil mi?" dedikten sonra arkadan beline sarıldım. "Merak etme kuzenciğim. Seni kimseye bırakmayacağım." diyerek beni yürütmeye devam etti. "Ya ben ne güzel orada koşumu yapıyordum. Biz neden buradayız?" sorularıma da cevap vermeme kararı almıştı anlaşılan.
Bir kum torbasının önüne geldikten sonra bir eldiven çifti uzattı bana. "VUR, KIR, PARÇALA... Görelim Derin'in gücünü." dedikten sonra kendisi de eldiven taktı. Önümdeki kum torbasına yumruk atarak bana çarptırdı. Dengemi biraz kaybetsem de toparlanıp bir yumruk da ben attım. "Aferin kızıma." sesleri artık yumruk seslerime karışmıştı. Kontrolümü kaybetmiş, kum torbası yerine Aruz'u hayal ederek aralıksız yumrukları savuruyordum. Tabi Aruz bana karşılık vermezdi, kum torbası attığım yumrukları sürekli ya kafama ya da vücudumdan herhangi bir yere isabet ettiriyordu. Canımın acıyıp acımamasına aldırış etmeden seri bir şekilde yumruklamaya devam ettim kum torbasını.
Belimden tutup beni çekiştiren Emir'e inat hala vurmaya devam ediyordum. Yumruklarım yetişmeyince tekme atmaya başladım ancak Emir beni fazla ilerletmişti. Ayağım yetişmiyordu dolayısıyla. "Yeter. Kendine geldin bakıyorum." dedikten sonra bıraktı beni. Kafamı salladıktan sonra "Ben üstümü değiştirmeye gidiyorum." diyerek havluyu elinden aldım. Yüzümü bir güzel kuruladım. Havluyu yüzümden indirdikten saniyeler sonra onu gördüm. Çok ifadesiz bakıyordu bana. Acıma mıydı bu yani? Terkedilmiş bir kız acısını çıkarmak için kum torbasını yumrukluyordu onun için. Benim aklımdaysa çok farklı kıyametler kopuyordu. Başta her ne kadar yumrukları onun için atsam da sonuçta farklı bir hedef belirmişti ortaya.
Hafif gülümsedikten sonra Aruz'un yanından geçip soyunma odasına girdim. Hemen duş alıp kıyafetlerimi değiştirdikten sonra Burcu'yu buldum ve kafeye geçtik.
O kadar çok ses vardı ki kafamda. Hepsinin farklı şeylerden söz etmeleri de ayrı bir ironiydi. Bense sadece üşüdüğümü hissediyordum. Sarılmak ya da sarmalanmak istiyordum. Bir şeye ihtiyacım vardı o kesindi. Beni gerçekten sarmalayacak olan bir şeye. Belki bir çift kol olacaktı yahut... Sevdiğim bir şey ışte.
"Kalkıyoruz Derin." Burcu'nun sesiyle dünyaya döndüm. "Benim işim var, görüşürüz millet." dedikten sonra spor çantamı alarak dışarı attım kendimi. Arkamdan gelen seslerin hiçbirine aldırış etmedim çünkü duymak istemiyordum. Kendimi hemen bir taksiye atmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEDA
Teen FictionBir gün göçüp gidecektim zaten buralardan... Benden önce gidenler gibi... Kurumuş bir yaprak gibi savrulmuşluğumla, hazırlıksız yakalanmanın sancısıyla... Kusur ve günahlarımla, umutlarım, sevdalarımla yüklenip hepsini sırtıma bir gün göçüp gidecekt...