2. BÖLÜM

108K 3.9K 1.4K
                                    

Girdik bir alamete gidiyoz kıyamete😂 Başladım bir işe umarım elime yüzüme bulaştırmam.

Elimi çiğdem paketine daldırıp etrafa göz gezdirmeye devam ettim.

"Ee? Anlatsana kızım! En heyecanlı yerinde sustun."

Derin bir nefes alıp ağzımda ki çekirdek kabuklarını tükürdüm. Konuşmaktan çenem ağrımıştı artık. Klasik merdiven önü, çekirdek kola yapıyorduk. Bende bizim kızlara bugün olan olayı anlatıyordum.

"Ya daha ne anlatayım? Kadına birşeyler söyleyip arkamı döndüm. Bir baktım Barış abi dibime girmiş. Baya sinirli görünüyordu, sana kim yazıyor falan dedi. Herhalde beni rahatsız edenler var sandı. Bende yanlış anlamasınlar diye geri çekildim hemen kaçtım zaten."

Güneş istediğini alamamış olacak ki burnunu kırıştırıp önüne döndü. Birkaç saniye geçmeden kaşları çatıldı.

"Ay demek ki o yüzden sinirliydi abim."

Bu sefer olayı anlamadığımız için benim kaşlarım çatılmıştı. Bu mahalle yüzünden erken yaşta yüzümde kırışıklar olacaktı vallaha.

"Ne alâka?"

"Ya nasıl ne alâka? Barış abim dün eve geldiğinde çok sinirliydi. Hatta saçını karıştırdığım için bana tekme attı yere düştüm, kıçım kırıldı resmen. Normalde tekme atmaz omzuna alırdı."

Aralarında ki saçma abi - kardeş ilişkisine gözlerimi devirdim. Gerçi biz de pek farklı değildik. Sürekli laf atardık birbirimize. Bir keresinde abimle yastık savaşı yaparken fazla ciddiye almıştı. Artık ne kadar sert vurdu bilmem ama düşüp başımı çarpmış, bunun sonunda ise bayılmıştım.

Geldiğimizden beri hiç yorum yapmayan Ayça gözlerini belertip "Yani Barış abinin sinirli olmasının sebebi Nilperiye koca adayı bulunmaya çalışması mı?" Dedi.

Dediklerimi kafamda bir süre tarttım. Biz doğduğumuzdan beri bu mahallede yaşıyorduk ve çok yakındık. Abimler sürekli bizi korur, kollardı. Bize asılan erkekleri sıkıştırıp döverlerdi hatta. Yani
abilik duygusu ile yapmıştı, ve gayet normal bir durumdu.

"Dedim ya işte, beni rahatsız ettiklerini düşünüp sinirlendi. Ne kadar korumacı oldukların siz de biliyorsunuz."

Güneş avucunda ki Çiğdemleri paketin içine geri bırakıp hızla ayağa kalktı.
"Ay yeter ya, tuzdan dudaklarım buruştu!
Yürüyün dolanalım biraz."

Elimde ki çiğdemleri geri koyup dudağımı yaladım. Gerçekten de nerdeyse iki paket tuzlu çiğdem yiyip, dedikodunun dibine vurmuştuk.  Allah'ım sen affet hep bu Güneş yoldan çıkarıyordu beni.

Çiğdem kabuklarını toplayıp karşı kaldırımda ki çöp kutusuna attım ve renkli evlerin arasında dolanmaya başladık. Pınar mahallesi, iki katlı müstakil, renkli evlerin olduğu bir mahalleydi. Komşular birbine sürekli
yardım ederdi.

Bu mahallede büyüdüğüm için kendimi çok şanslı hissediyordum. Hem harika bir çocukluk geçirmiştim, hem de çok iyi kardeşler kazanmıştım.

Etrafta ki esnaflara selam vererek ilerliyorduk. Bakkal İsmail amcanın kapalı dükkanını görünce gülümsedim.
İşi olduğu için bugün açmamıştı dükkanını. Küçükken hep jelibon alır, babamın hesabına yazdırırdım.

Bazen bize bedavaya çikolata veya cips verirdi. Çok severdim İsmail amcayı. Çocukluğumun demir başlarından sadece bir tanesi idi.. Bizim oto galeriyi görünce kızları çekiştirip içeri soktum.

Babamın işlettiği oto galerinin başına abim geçmişti. Babam emekliye ayrılmıştı ama hâlâ arada gelir, dükkanı kontrol ederdi. Abim ve yanında çay içen Barış ve Doğan abiyi görünce gülümsedim. Barış, Doğan ve abim bu mahallenin delikanlıları idi.

 SADEM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin