1. 'Bir Adım Daha Atma'

476 36 37
                                    

Selam.

Yeni bir hikaye ile karşınızdayım. Güzel olacağına inanıyorum. Umarım siz de severek okursunuz.

Ama şunu söylemek istiyorum bu hikayeyi umursayın lütfen. Ne demek istediğimi gayet iyi anladığınızı düşünüyorum.

Neyse sizi seviyorum bebişler umarım seversiniz! Hatalarım varsa özürrr

Uyandığımda bir şeylerin ters gitmesi sanki içime doğmuş gibi huzursuzdum. Suratım asık halde tüm işlerimi zorla tamamlamış ve işime gidip gelmiştim. Yaza giriyorduk ve artık işe gidip gelmek de zor oluyordu benim için. Sürekli deniz ya da ormanlık yerlere gidip baharın son zamanlarının tadını çıkarmak istiyordum.

Lanet olsun keşke hiç istemeseymişim.

Arkadaşım Yoongi benim için izin aldığını söyleyip nereden çıktığını anlamadığım arabasıyla beni almış ve ormanlık bir yere getirmişti beni.Kamp yapacağız diye geldiğim yerde beni hiç olmadık şeyler karşılamıştı.

Tamam, fantastik şeyleri ben çok severdim. Hatta gerçek olsunlar isterdim falan ama bu küçük dağın içindeki köyde insanlar buna tamamen inanıp kurt adam olduklarını söylüyorlardı.

Yoongi arabada huzursuz duruyordu pek dikkatimi çekmemişti o zaman ama şimdi neden huzursuz olduğu ortaya çıkmıştı. Ayrıca benim için bavulumu  hazırlaması da ayrı bir şeydi. Sanırım - değil kesinlikle- buradan ve bu şeylerden haberi vardı. Beni de buraya bilerek getirmişti. Ayrıca evden hatta şehirden bile çok uzak bir yere gelmiştik.

Etrafımda bir sürü insan vardı. Benim kurt adam olduğumu söyleyen biri de vardı içlerinde. Saçmalıktı tamamen. Olsaydım 25 yaşıma kadar nasıl fark etmezdim? Benimle kesinlikle büyük bir şekilde alay ediliyordu.

"Bakın, son kez sakinliğimi koruyacağım. Ben artık bu şakadan sıkıldım. Şu kurt adam meselesini atlayalım mı artık?"İçlerinden birkaçı bana gülerken ben artık ağlamak üzereydim hem de sinirden. Ayağa kalkıp arabaya doğru yürüdüm. Arkamdan birileri sesleniyordu ama umursamıyordum.

" Yoongi neredesin? Anahtarı ver, ben gideceğim buradan! "evet şerefsiz arkadaşım ortadan kaybolmuştu ve anahtar da ondaydı. Yoongi ortalıkta görünmüyordu. Ben hala çaresizce ona sesleniyor ve etrafa bakınıyordum. Yanıma biri gelmişti. Koyu sarı saçlı bu çocuk bana sakin olmam gerektiğini falan söylüyordu. Bir tane de kızıl kafa gelmişti yanıma. Cidden sadece saç renklerine bakmıştım. Kimsenin yüzüne bile bakmıyordum. Buradan gitmek istiyordum çünkü kendimi asla güvende hissetmiyordum.

"Jackson, Jaebum gelir birazdan onu bekle lütfen. Hem Yoongi de gelecek birazdan, sakin ol lütfen." sarı kafa bir şeyler zırvalarken ben belki arabanın kapısı açılır da içeriye kendimi kilitlerim diye düşünüyordum.

Arabanın kapılarını ne kadar zorlarsam zorlayayım açılmamıştı ve kimseye çaktırmamıştım ama gözlerim dolmuştu. Deli gibi korkuyordum. Burada resmen dağın başında bir başıma kalmıştım. Resmen kaçırılmıştım! Yoongi benim tek arkadaşımdı bana bunu nasıl yapardı? Neden ben? Neden ben kurt adam olduklarına inanmış insanlarla aynı yerde mahsur kalmıştım?

Saçlarıma giden ellerimle beraber arabanın hemen yanına çöktüm. Yorgun sesimle, boşluğa bakarak "Beni yalnız bırakın." dediğimde ikisi de tedirgin adımlarla yanımdan uzaklaştılar. Onlar gözden kaybolduğunda  bir müddet sonra oturduğum yerden yavaşça kalktım. Madem araba yoktu. Ben de yürüyerek kaçacaktım. Pes etmek yoktu. Sonuna kadar savaşıp buradan kaçacaktım. Etrafı kontrol ettiğimde kimseler görünmüyordu. Sırt çantamın arabanın yanında olmasına şükrederken içini kontrol ettim. Beni burada idare edecek yiyecek ve  suyum vardı yani en azından dağın yarısını inene kadar.

Sırt çantamı takıp yürümeye başladım. Güneş birkaç  saate batardı. Lanet olsun ki telefonum da çekmiyordu. Sadece saate bakıyordum. Yavaş adımlarla kimsenin beni görmediğine emin olup yürümeye başladım. Ormanın içine doğru gittikçe sinirim azalıyor korkum artıyordu.

Birkaç saat yürüyüp acıktığımda mola vermiştim. Fakat hava tahminimden hızlı kararmaya başlamıştı. Korkuyordum, küçüklüğümden beridir beni ürküten baykuş sesleri kulağıma dolarken kendime en azından yola çıkana kadar dayanmamı söylüyordum.

Oturduğum ağacın dibinden kalktığımda güçsüz düştüğüme aldırmadan yürümeye başladım tekrar. Hava kararınca telefonumun fenerini açmış ve önüme tutarak yavaşça yürüyordum. Arada bir çekiyor mu diye bakıyordum ama asla çeken bir yere denk gelmemiştim. Çeker çekmez polisi arayacak ve beni buradan almalarını söyleyecektim. Sonra buranın bir daha yanından bile geçmeyecektim.

Ne kadar korkunç bir durumun içindeydim! Resmen kurt adam olduklarını iddia ediyorlar ve benim de öyle olduğumu söylüyorlardı! Delirmiş olmalıydılar. Ayrıca Yoongi orada tek tanıdığım kişiyken bir anda ortadan kaybolmuştu. Oradaki insanların beni tanıması çok korkunçtu. . Bunların hepsi birkaç saat içinde yaşanmak için fazlaydı.

Bir çıtırtı duyduğumda ağzımdan "Hiih!" nidası yükseldi. Etrafımı fenerle tararken feneri tuttuğum yerlerden birinde elini gözlerine siper etmiş birini görünce çığlık attım. Bayağı bir bağırmıştım. O da feneri hala ona tuttuğum için gözlerinden ellerini çekmemişti.

Yemin ederim korkudan bayılmak üzere olabilirdim. Ormanın içinde bu adam ne arıyordu?

"Jackson, şu fenerini çek gözlerimden." dediğinde sesin tanıdık olmaması beni daha da gerdi. Beni nereden tanıdığı da ayrıca korkmam gereken bir konuydu.

"Kim-kimsin sen?" diye sorduğumda ışığı yüzünden çektim. Ellerim ve dizlerim tir tir titriyordu. Bayılacak gibiydim. Sesimin çıkıp da konuşmam falan ayrı bir başarıydı benim için.

"Tanrı aşkına, saatlerdir seni arıyorum! Jaebum ben." çıkılan ses tonu beni sinirlendirirken şu sarı kafanın bahsettiği adam olmasını umuyordum. Ormanda başka bir topluluktan  herhangi bir  canlıyı daha kaldıramayacak kadar korkaktım.

"Neden arıyorsun beni? Gideceğim beni rahat bırak!" bağırarak söylediğim şeye karşı en ufak bir mimik bile oynatmadı. O sırada bir baykuş öttü ve ben daha çok korktum. Kesinlikle bugün doğa bile benden yana değildi. Çıtırtı duyduğumda bana doğru bir adım attığını gördüm. Ben de bir adım geriye gittim.

" Jackson sakin ol ve bir adım daha atma sakın!" sert sesiyle beni tehtid ettiği zaman onu tam göremesem de sinirli gözlerimle baktım ona.

"Sana ne gideceğim gelme!" diyerek bir adım daha attım. Neden ona uymak zorundaydım ki? O kimdi? Hem beni oyalıyordu ondan nefret ediyordum!

"Bana bak aptal olduğunu biliyorum ama sakın adım at-"

Olan olmuştu. Bana öyle dedi diye inadımdan arkaya doğru bir adım daha atmıştım ve arkamda olan kocaman çukura düşmekten kurtulamamıştım.

Son hatırladığım şey sırtımın ölümcül derecede acıdığı ve Jaebum denenin yarı  endişeli yarı sinirli ifadesiydi.

I Won't Let You Go / Jackbum ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin