Bir

605 43 19
                                    

Vücudum titriyordu. Diğer gecelerde olduğu gibi yalnızdım. Göz altlarım morardığında gidişatımın hiç de iyi olmadığını yüzüme karşı bir kez daha söylemişti annem. Bana acıdığını hissediyordum, zaten tam da o haldeydim. Bağımlıydım, uyuşturucuya. Çok olmamıştı başlayalı ama giderek daha fazla dozda almam sarsmıştı beni.

Buz gibi yerde yatıyordum. Vücudumdaki titreme gittikçe şiddetleniyordu. Hem soğuk hem de bağımlılığımın vermiş olduğu etki artık ağır geliyordu. Omzum zeminde sallanırken yaşamak için hiçbir şey yapamıyordum. Yanımda durup bana destek olan kimse yoktu. Herkes birer birer elimi bırakmıştı. Kendime yaptığım bu kötülüğe karşı beni kurtaramamışlardı. Alnımı zemine yasladığımda soğuk iyice içime işliyordu. Bıçak kadar keskin çene hattım, çakıllı yolda giden otomobil gibi sarsılıyordu; durduramıyordum. Herkesin o beyaz zıkkım dediği tozu almadan yaşamıma devam edemiyordum.

Gözlerimi kapatıp Tanrı'ya yalvarırken Johnny'nin çabuk olmasını diliyordum. Yoksa o bana gelene kadar bu soğuk zeminde ölecektim. Johnny, en yakın arkadaşım. Çocukluğumuz, ergenliğimiz, lise yıllarımız ve şu an geçmekte olan üniversite yıllarımız beraberdi. Aynı bölümü okumasak da birbirimizi gözetleyebileceğimiz kadar yakındık birbirimize. Yapmam dediğimiz ne varsa birlikte yapmıştık. İlk araba çalışımız, dükkan soyuşumuz, seksimiz, dayak yememiz ve daha niceleri...Birbirimizle sevişmemiştik ama aynı dairede farklı kişilerle deneyimlemiştik. Ve son olarak bağımlılığım, bağımlılığımız değil çünkü o kurtuldu ama ben kurtulamadım. Belki de kurtulmak istemedim, bilmiyorum. Ben gün geçtikte eriyordum ama o her geçen gün daha da kaslanıyordu. Sanki Tanrı benden aldığı kiloları, kasları ve ruhsal sağlığını ona veriyordu. Ben ölürken, o yaşıyordu. Ruhum ona yaklaşıyordu gün geçtikçe.

Bana yardım etmeye çalıştı, sürükleyerek tedaviye götürdü. Gerektiğinde yüzüme yumruk atıp sinirini çıkarttı. Ama ben her seferinde reddettim. O Tanrı'ya yaşamam için yalvarırken, ben ölmek için yalvarıyordum.

"Hadi,hadi,hadi..." İçimden mırıldanırken ayak sesleri duydum. Koşuyor muydu yoksa yürüyor muydu ayırt edemedim. Artık gözümü açacak gücü kendimde bulamıyordum, dakikalar geçtikçe kas hakimiyetimi kaybediyordum. Kapı büyük bir gürültüyle duvara çarptı. Karanlık odayı dışarıdan gelen ışık hüzmeleri işgal etmişti. Gözümü açamadığım için kimin geldiğini bilmiyordum, konuşmamıştı. Ama sıcak bedenini hissediyordum. Beni yerden kaldırıp yumuşak bir zemine bıraktı. Burası kokusundan tanıdığım kadarıyla yatağımdı.

"Taeyong?" Bana seslendiğinde gözümü açmam gerektiğini biliyordum. Ama elimden gelen tek şey titremekti.

"Al şunu al!" Bağırdığında dudağıma bir şey sürdüğünü hissettim. Buz gibi olan dudaklarıma sıcak parmaklar dokunduğunda ürperdim. Zor da olsa çenemi açmayı başardım. Dilimi dışarı çıkartıp bıraktığı tozu yalamaya çalıştım. Başarılı oldum mu emin değildim, kendime gelmem için daha fazlasına ihtiyacım vardı. Sıcak parmaklarını bir kez daha hissettim dudaklarımın üzerinde. Bir kez daha yaladım dudaklarımı. Ve sonra bir kez daha. Bu böyle yaklaşık sekiz kez sürdü.

"Su, Johnny." dediğimde başımı tuttuğu eli gevşedi. Saçlarım yastığa değdiğinde yataktaki ağırlık da bedenime yakın olan sıcaklık da uzaklaştı. Bardağı sehpadan alışını duydum, suyu dikkatlice doldurdu. Gözüm kapalı olsa da duyduklarımdan nasıl davrandığını anlıyordum. Yatak çöktü, bedenime yeniden sıcaklık ulaştı, eliyle başımı kaldırıp bardağı dudaklarıma dayadı. Ağzımı aralayıp kuruyan boğazıma suyu gönderdim. Birkaç yudum aldığımda bardak benden uzaklaştı. Sehpaya koyduğunda çıkan tok sesi kulaklarımda yankılandı. Gözlerimi açacak gücü kendimde bulduğumda tavanı izledim bir süre. Daha sonra yanımdaki sıcak bedene baktım. Uzanmış, vücudu bana doğru dönük ama bakışları ben de değil. Derin bir iç çekip ona döndüm. Tutulmuş bacaklarımı karnıma çekip ona yaklaştım. Beni hemen kabul etti, boşta kalan koluyla bedenine daha çok yakınlaştırdı.

Drugs | TaetenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin