BELLAMY
"Ben de."
Bellamy'nin kalbindeki sıcaklık karanlığa gömülmeden önce hissettiği son şeydi. Bedeni ağır çekimde yere düşerken görüntü de onun düşüşüyle soluyor ve bulanıklaşıyordu. Sesler boğuk bir hal almaya başladı, suyun altındaymış gibi ağır ve anlaşılmaz geliyordu. Bir süre sonra hepsi boşluğa karıştı.
Bellamy tanımlanamayacak bir karanlığın içindeydi; düşünmüyor, hissetmiyordu.
Aniden bembeyaz ışıklar karşıladı onu. Her şey hem birkaç saniye içinde, hem de yıllar içinde yaşanmış gibiydi.
Bellamy hızla gözlerini açtı, bulanık görüntü git gide net bir hal alırken kör edici alarm sesiyle yüzünü buruşturdu.
"Bellamy Blake! Bellamy Blake! Bellamy Blake!"
Stabil ses tonuna sahip bir kadın sesi nereden geldiğini belirsiz ısrarla adını tekrarlıyordu. Alarmın ritmiyle uyum sağlıyordu.
Bellamy'nin görüntüsü tamamen netleşmişken etrafa bakmaya çalıştı ama başına bağlı metal cihaz ona müsaade etmedi. Korkuyla görüş açısının yettiği kadarıyla etrafta göz gezdirdi. Kolları, bacakları, tüm vücudunda tüp ve kablolar vardı.
Sesini yeni yeni kazanabildiğini hissediyorken "Neredeyim ben?" dedi dehşet içinde. Tek görebildiği şey bembeyaz bir oda ve odanın üstündeki led ışıklardı. Kadın sesi nihayet sustu, etraf kısa bir süreliğine sessizliğe gömüldü.
"Korkmanıza gerek yok Mr Blake," dedi yabancı bir ses. "ben Jacob Archell."
"Ne yapıyorsunuz bana," dedi Bellamy kısılmış sesiyle. Üstünde inanılmaz bir yorgunluk vardı, gözlerini kapatmamak için direniyordu. Kafasını daha fazla şey görmek için hareket ettirmeye çalışıyordu.
"Simülasyondan yeni çıktığınız için endişeli olmanızı anlıyorum," dedi Archell. Bellamy hızlı hızlı nefes alıp verirken göğsündeki kablolar da onunla birlikte inip kalkıyordu.
Bellamy'nin duyduğu sonraki şey bir butona basılma sesiydi. Elektronik demir kapı hızla açıldı. İçeri birkaç kişi girdi. Bellamy hepsinin yüzünü ezberlemeye çalışırcasına inceliyordu, bu mekandan nasıl çıkacağını bilmiyordu. Tek hatırladığı şey en yakın arkadaşının onu kalbinden vuruşu ve yere düşerken bilincini kaybetmesiydi. Gözlerinde yaşların parladığını fark etmesi zaman aldı.İçeri giren insanlar Bellamy'nin vücudundakileri çıkarmaya başladı, Vücudu çimdikleniyormuş gibi hisseden Bellamy huzursuzca kıpraşıyor ve kalkmak istiyordu.
Başındaki ağır cihazı da nazikçe çıkarmalarının ardından Bellamy ayağa kalkmaya çalıştı fakat ilk denemesinde dengesini kaybedip yattığı yere geri düştü.
Archell nihayet görüş açısına girerek "Uzunca bir süredir burada oturuyorsunuz, istiyorsanız önce oturduğunuz yerden kaslarınızı gevşetin," dedi. Kır saçlı uzun boylu bir adamdı, kendinden emin bakışlara sahipti.
Bellamy ne yapması gerektiğini bilemeyerek gözlerini ovuşturdu, sanki yıllardır ilk kez hisler bu kadar gerçekti. Dünyada ve Sanctum'da yaşadığı her şey ona bir rüyayı anımsatıyordu.
Ağır ağır yattığı yerden doğruldu, saçlarını karıştırarak dağıttı. "Bana ne olduğunu anlatacak mısınız," dedi yorgunlukla. Üstüne binen tüm yükü gözyaşları yansıtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The 100: Simulation
FanfictionYaşanan her şey, Ark'a girmiş bir nakliye gemisinin oluşturduğu bir simülasyondan ibarettir. Peki halk, akıllarıyla oynayarak onlara sahte bir dünya hazırlamış olan bu insanlara karşı nasıl bir tutum sergileyecek? UYARI: 7. sezon spoilerı içerir. N...