KIZGIN GÜLLER

66 18 5
                                    

Çantamı sırtıma takmış okula gidiyordum. Sonunda okul açılmıştı. Onca strese rağmen okulu seviyordum. Parlak bir geleceğim vardı. Beyaz tişört ve tam kalçamın altında biten bir etek giymiştim. Soğuk olduğu için okul kıyafetlerinden yakınsamda okul kıyafetlerimi seviyordum. akıl Edip giydiğim kapşonlu hırka beni gayet sıcak tutuyordu. Okulun içine girdiğimde sıcak hava beni karşıladı. Okulun peteklerine sığınıp ısınmaya çalışanlara göz devirdim.

Benden başka kimse hırka giymeyi akıl etmemişti. Merdivenleri tırmandım ve sınıfımın olduğu koridora girdim. 12/D yazan bir kapıdan girdim ve bir karmaşayla karşılaştım. Sınıfın bütün üyeleri hararetli bir sohbete dalmış ve hiçbir şeyin farkında değillerdi. Birkaç erkek bir kızın kalemliğini oradan oraya atıp tutuyorlardı. Zavallı kız kalemliğini almaya çalışsada erkekler izin vermiyordu. Cam tarafındaki sıralardan birine oturup fazlalıklarımdan kurtuldum ve kalemlikle oynayan erkeklere yöneldim.

Birbirlerine attıkları kalemliği havada yakaladım ve onlara ters bir bakış attım. Enes bana doğru gelmeye başladı. Enes ve tayfası her yerde kavga çıkarırdı. Onlardan korkmayan ve onlara kafa tutan bir ben vardım. Bana iyice yaklaştı ve dişlerini sıktı. Enesi sinirlendirmek beni eğlendirsede çok tehlikeli birisi olduğu için fazla ileriye gitmezdim.

"Kalemliği bana ver. Biraz eğlenmek istiyorum." Ağlayacak duruma gelmiş kıza baktım ve Enes'in omzuna vurarak kızın yanına gittim. Siyah kalemliği ona uzattım ve kız anında tuttu. Yeşil gözlerimi Enes'in tayfasına çevirdim ve onlara onları öldürecekmiş gibi baktım. Gruptan hiç kimse bir tepki vermediğinde sırama doğru yürüdüm. Sırama oturduğumda Enes hala bana bakıyordu.

İlk günden olay çıkarmak istemediğim için birşey demedim. Birinci ders bittiğinde kafam şişmiş bir şekilde sınıftan çıktım. Dersimize çeneli Fatma girmişti. Çeneli Fatma saniyede yirmi kelime söyleyebiliyordu ve bu benim başımın ağrıması için yeterliydi. Hoca o kadar hızlı konuşuyordu ki vızıltıdan başka ses çıkmıyordu. Okulun bahçesi herşeye rağmen kalabalıktı. Onlarca insanın arasında sılayı bulmak büyük bir zahmetti ama neyseki sıla beni bulmuş ve yanıma gelmişti.

"Ders nasıl geçti?"

"Tam bir felaket. Derse edebiyat hocası çeneli Fatma girdi." Sıla yüzünü buruşturdu.

"Ben senin kadar şanssız değilim. Dersimiz matematikti ve ben ders boyunca uyudum." Matematik öğretmeni sınıftaki hiçbir şeyin farkında olmazdı. Onun dersinde uyuyabilirdiniz yada kopya çekebilirdiniz. Ama ben ne kopya çekerdim ne de uyurdum. Benim için beş saatlik uyku yeterliydi. Sıla uykucu bir tip olmasına rağmen her zaman enerjikti.

"Şahin beyle ikinci kere buluştuğunu duydum." Bunu daha çok sorarmış gibi söyledi.

"Evet ikinci kez buluştuk. Bu görüşmemizde işin ayrıntılarını öğrendim. Akşam yedide damla diye bir kızın doğum günü partisi var. Orada yabancı bir parça çalacağım." Sıla bu habere çok sevinmişti. Bu benim ilk konserim olacağı için bende heyecanlıydım. Müzik benim ruhumda beslediğim acıları bir anlık unutturuyordu. Bazen benimde bazı şeyleri unutmam gerekiyordu. Temenni olmasa da birkaç saniyelik mutluluk bana yeterdi. Zaten hayatımda mutlu olunacak birşey olmadığı için daha fazlasını isteyemezdim.

Bu düşüncelerle yüzüm her zamanki ifadesizliğe büründü. Oysaki Sıla ne kadarda güzel gülüyordu. Ben gülmekten mahrum bırakılmış bir kızdım. Yüzümdeki küçük tebessümlerin arkasındaki acıyı kimse göremezdi. Tabi Sıla dışında. O benim tek arkadaşımdı. Aynı zamanda da ailemin tek üyesi olan teyzemin kızıydı. Yani o benim kuzenimdi. Çektiğim acıları birtek o biliyordu. Bir anda kuzenime sevgiyle baktım. Beni gerçekten seven birisi vardı. Oda bu durumumu anlamış olacak ki bana sımsıkı sarıldı.

KİMSESİZ FISILTILARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin