GİRİŞ

30.7K 1.1K 872
                                    

selamlaarrr, nabersiniz?

ben aşırı heyecanlıyımm (her yeni kurgunun başında olduğum gibi)

üzerine uzun uzun düşündüğüm, hikayeyi oluşturan her karakterin detaylıca analizini yaptığım bir hikaye bu. bayağı oturup a karakteri aslında şöyledir, boyu şu kadardır, şu yılda doğmuştur, karakter özellikleri şudur falan diye hepsinin özetini yazdım. tabii eminim bunlar hikaye ilerledikçe benim kafamda daha çok şekil kazanacaktır.

isimleri bile seçerken o kadar zorlandım ki... ana kahramanın ismi dört kere falan değişti, hiçbiri içime sinmiyordu. ama sonunda her şeyi hazırmış gibi hissettim ve yayımlamaya karar verdim.

aklımda çok güzel şeyler var, hayal kurarken bile kendi kendime feels geçiriyorum. umarım hayalimdeki her şeyi güzel bir şekilde, hakkını vererek yazabilirim. ve umarım siz de severek okursunuz. 

beni ve bu hikayeyi yalnız bırakmayın olur mu?

hepinize keyifli okumalar.

sizi çok seviyorum. 

öptüm :*

Karanlığın derinliklerinde vücut bulduğumu hissettiğimde kulağıma sadece boğuk sesler geliyordu. Var olduğum saniyelerin en başında hissettiğim tek şey büyük bir acıydı. Başım, kulaklarım ve gözlerim öylesine büyük bir acı içerisindeydi ki gözlerimden önce açılan yerim ağzım olmuş ve acı dolu bir inilti bırakmıştım bulunduğum mekanda. 

Soğuktu. Hayır, hayır, buz gibiydi. Donuyordum. 

Çevremdeki sesler daha da arttı, hiçbir şey seçemiyordum. Boğuk birer gürültü olarak geliyordu. Bir insana mı yoksa başka bir şeye mi aitti onun bile ayrımını yapamıyordum.

Gözlerimi açmaya çalıştım ama vücudum ona verilen emirleri yerine getirmiyordu. Birileri yüzümü tokatlayarak muhtemelen beni uyandırmaya çalışmıştı ama olmuyordu, istesem de uyanamıyordum. Şu an sadece beynim çalışıyordu ama gönderdiği hiçbir emir karşılığını almıyordu. Buna rağmen sinirlerim tamamen çalışıyor ve tüm geri bildirimi yapıyordu. Soğuk öylesine keskin öylesine acı vericiydi ki tüm vücudum tir tir titriyordu. Eğer şu an ölmüyorsam bu soğuk beni öldürecekti, buna emindim. "Çok soğuk," demek istedim. Ama kelimeler bir türlü ağzımdan çıkmadı. 

Başıma yeniden bir acı saplandığında çığlık attım ya da attığımı sandım. 

Sonra yeniden kendimi kaybettim.

Bir süre sonra uyandığımı hissettiğimde anında gözlerimi aralamak istemiş ve bunu başarmıştım da. Beni karşılayan kirli sarı renkteki bir tavan olmuştu. Hava aydınlıktı ve kavurucu bir güneş doğrudan bana vuruyordu. Sıcaktı. Fazla sıcaktı hatta.

Gözlerimi kısarak ışığın geldiği yöne bakmak istedim ama anında sulanan gözlerim bana bu fırsatı vermemişti. Kendime alışmak için bir süre tanıdım ve sonunda derme çatma bir pencerenin hemen yanında uzanıyor olduğumu fark ettim. Üzerime kalınca bir yorgan örtülmüştü. Nerede olduğumu anlamaya çalıştım ama bana tanıdık gelen hiçbir nesneyle kesişmemişti bakışlarım. Zihnimi yoklamaya çalışsam da hiçbir şey hatırlayamıyordum. En son neredeydim, ne yapıyordum pek hatırlamıyordum. Ama bu tuhaf, eski görünümlü evle de hiçbir ilişkim olmadığını bilecek kadar akıl sahibiydim. 

Birisi tarafından mı kaçırılmıştım? Ya da birileri?

Bu düşüncenin etkisiyle uzandığım yerden doğrulmaya çalıştım ama sanki yıllardır hiç kullanılmamış gibi hissettiren kaslarım buna izin vermemiş, doğruca yer yatağının üzerine gerisin geri düşmüştüm. Sert döşekle buluşan vücudum sızlarken suratımı buruşturdum acıyla. 

Zamanın Eli Değdi Bize ✘ gayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin