16: "mâşuk öztürk âşık olmuş"

8.7K 832 1.5K
                                    

Grup Abdal - Bir Ay Doğar İlk Akşamdan Geceden

BÖLÜM 16: MÂŞUK ÖZTÜRK ÂŞIK OLMUŞ

Pek aşina olmadığım sokaklardan yürüyüp taksi olduğunu düşündüğüm siyah bir arabaya bindik. Fakat otobüs gibi kullanılıyor olsa gerek bizim haricimizde birkaç kişi daha binince hareket etmişti.

"Seni mükemmel bir yere götürüyorum," dedi Necdet gülümseyerek. Nereye gittiğimizi pek sorgulamamıştım. Şu an bir şeyleri sorgulayacak durumda da değildim. İstediğim tek şey aklımda tekrarlanan o sahnenin silinmesiydi.

Öztürk'ün gözümden düşüp bin parçaya ayrılmasını ve bunun yine en çok benim canımı acıtmasını düşünmek istemiyordum.

Arabayla kısa süren yolculuğumuzun ardından sokak başında inmiş ve yürümeye başlamıştık. Dışarıda durmalık bir hava olduğu söylenemezdi. Özellikle akşam saatleri olduğundan daha da soğuktu. Nefesimi üflediğimde bir buhar bulutu dökülüyordu dudaklarımın arasından.

"Burası neresi?" diye sordum etrafıma bakınarak. Bir tür işlek caddenin oradaydık ama gelişmiş bir yer olduğu söylenemezdi. Bir bakkal, berber ve içerisinde kırk yaş üstü dayıların oturduğu bir kıraathane vardı.

Ve biz doğruca kıraathaneye yürüyorduk.

"Cidden mi?" dedim inanamaz bir şekilde. Fakat bu gerçeğin beni heyecanlandırmadığını söylesem yalan olurdu. Daha önce hiç kıraathaneye gitmediğimden heyecanlanmıştım. Annemin babası olan dedem iskambil oyunlarına ve kıraathaneye olan düşkünlüğüyle bilinirdi. Hatta bu yüzden anneannem onunla yüzlerce kez kavga edip artık 'kahveye' gitmemesi gerektiğini söylermiş ama nafile. Bu nedenle benim çocukluğum da dedemle 51, Pişti, Papaz Kaçtı oynamalarla geçmişti. Beni her ne kadar yanında kıraathaneye götürmeyi istese de -ben de gitmeyi çok istiyordum- annem katiyen izin vermemişti. Annenin sana sözünün geçmediği bir vakit birlikte gideriz diye söz vermişti bana. Maalesef ömrü yetmemişti.

"En sevdiğim yer burası," dedi gülümseyerek. "Ankara'ya ilk geldiğimde şu taraflarda bir evde kalıyordum. Neyse, hatırlamak istemiyorum." Aklına her ne gelmişse suratını buruşturmuştu. "Hep buraya gelirdim. Bunamış bir dayı vardı sürekli benimle oynamak isterdi. Vallahi az buz da parasını yemedim. Her seferinde helal ettiriyordum ama haram parada gözüm olmaz benim."

Adamdan geçmiş zamanda bahsettiği için, "Öldü mü?" diye sorma gereği duymuştum.

"Karısı öldü. Çankırı'daki kızı da yalnız başına yapamayacağını bildiği için yanına almış. Bir veda bile edemeden gitti dayıcım. Belki biraz para koyardı cebime."

"Anca çıkar peşindesin," dedim gülerek. Genişçe gülümseyerek göz kırptı.

"Bu dünya böyle dönüyor, yapacak bir şey yok." Omuzlarını silkti ve kıraathanenin kapısını ittirerek açtı. İçeride soba yandığı için fazlasıyla sıcaktı ve 'sonunda' diye düşünmüştüm içimden. Biraz daha dışarıda dursaydık olduğum yerde don tutacaktım muhtemelen.

"Selamünaleyküm," diye seslendi içeride oturan dayılara. Bazıları 'aleykümselam' diye karşılık vermişti bazılarıysa yalnızca baş sallamasıyla. Biz bir masaya otururken genç bir oğlan yanımıza geldi. Bıyıkları yeni terliyordu.

"Hoş geldiniz Necdet abi," dedi baş selamıyla. Demek Necdet burada tanınıyordu.

"Hoş bulduk Tarık. Bize iki çay bir de deste getirsene abicim."

"Getireyim abi." Çocuk uzaklaşırken ben gözlerimi etrafta gezdirdim. Masada oturan adamların hepsinin bir elinde sigara diğer elinde de ya okey taşları ya da kart vardı. Sigaralar yüzünden içerisi duman altı olmuştu. Necdet gömleğinin cebine sokuşturduğu yamulmuş paketini çıkarırken gözlerim üzerindeydi. Bir dalı ağzına koyduktan sonra paketi bana uzattı ve gözleriyle paketi işaret etti 'ister misin' dercesine. Bir şey demeden oradan bir adet aldım. Dudaklarımın arasına yerleştirdiğim sigaraya tutuşturduğu kibriti yaklaştırdı. Derin bir nefes çekerek sigaranın yanmasını sağladım ve ciğerlerime dolan dumanı dışarıya üfledim. Hızlıca kendi sigarasını da yaktıktan sonra, "Hiç içmedin sanıyordum," diye mırıldandı kısılmış gözleriyle. Öksürük krizine girmemi bekliyordu muhtemelen.

Zamanın Eli Değdi Bize ✘ gayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin