7: "kürkçü dükkanı"

8.8K 839 668
                                    

Brenda Lee - All Alone Am I

BÖLÜM 7: KÜRKÇÜ DÜKKANI

İlk başta nereye gittiğimi anlamakta biraz zorlandım. Uzunca bir süre avare avare gezinip durdum Ankara sokaklarında. Sonrasında uzaklarda bir yerde Kızılay Meydan'daki o uzun iş hanını görmüştüm. Eski bir yapı olduğunu bilmeme rağmen bu yıllarda hala aynı binayı görmek içimde mutluluk tohumlarını yeşertmişti. Tanıdık şeyler vardı, sonunda bildiğim bir şeyler görmüş olmanın sevincini taşıyordum içimde. Bu yüzden doğruca ona doğru yürümeye başladım. Ve sonunda aşina olduğum meydana ayak bastım. Kalabalıktı, esnaflar kendi dükkanlarının önünde oturmuş sigaralarını tüttürüyordu. Gençler kendi aralarında sohbet ederek yürüyordu. Ellerinde torbalarla yaşlı kadınlar geçiyordu. 

Birkaç kez alışveriş yaptığım pasaj henüz açılmamıştı bile. 

Bildiğim eski binalara, şu an çok yenilerdi, bakarken tutamadığım yaşlar gözlerime doluştu. Dayanamıyordum. Tanıdık gelen çok fazla şey vardı, canım acıyordu.

Bu meydandan yüzlerce kez geçmiştim ama hiçbir zaman burada durup acıyla eski zamanları hatırlayacağımı zannetmezdim. Aklıma her hafta yaptığımız rutinden bir sahne geldi. Dudaklarım geçmişe olan özlemle kıvrıldı. 

Arabanın içindeyiz. Hafta sonu ve her seferinde olduğu gibi babaannemin yanına gidiyoruz. Evi Ulus taraflarında. Babam şoför koltuğunda, annem hemen yanında oturuyor. Vefa ve ben arkadayız, orta koltuk boş. Radyoda saçma bir kanalın saçma şarkıları çalıyor çünkü annem o şarkılara bayılır. Vefa ve ben huysuz bir şekilde bu şarkıların artık modasının geçtiğini her seferinde söylüyoruz ama annem inat bir kadın. Hiçbir zaman o şarkıların değişmesine izin vermiyor. Aksine bir de eşlik ediyor. Bir nevi kendini yeni dönem şarkılarıyla genç hissetmek için yaptığını hepimiz biliyoruz. Ergen Vefa bu duruma katlanamadığından kulaklığını takıp son ses Slipknot, Rammstein falan dinliyor. Kulaklığının sesi pek yalıttığı söylenemez. Bu da bir yandan Du Hast bir yandan da Sen Olsan Bari dinlememe neden oluyor. Ve bu korkunç araba yolculuğu bizzat kırmızı ışıklar tarafından inatla daha da uzatılıyor. Ve o kırmızı ışık mutlaka Kızılay Meydan'da da vuruyor bizi. Evin asi ergeni ben olmadığımdan çok da yakınmıyorum bu duruma. Babam yeni çıkacak olan telefonlardan veya bilgisayarlardan bahsederek işin hiç anlamadığım teknik konularına boğuyor beni. Üç yıldır aynı telefonu ve bilgisayarı kullanan biri olarak yeni şeyler alma niyetinde değilim aslında. Babamsa beğendiği her teknolojik aleti mutlaka alma peşinde olduğundan bu konulara fazla meraklı. Yine de arabadaki en katlanılabilir olan kişi babam olduğu için onu dinleyip ilgili gözükmek için arada birkaç alakasız soru soruyorum. O da benim çok ilgili olduğumu sanarak daha şevke geliyor konuşurken.

Mutluyum. Sevdiğim insanlar yanımda. 

Yalnız değilim.

Şu an olduğumun aksine.

Bir hıçkırık takıldı boğazıma. Dayanamıyordum, olmuyordu. Tek başıma bir şeylere sıfırdan başlayacak cesaretim yoktu. Başlasam bile en fazla ne olacaktı ki? Hiçbir zaman sahip olamayacağım ailemden, arkadaşlarımdan uzakta olduktan sonra bunların ne önemi vardı? Ben kendim için yaşamayı bilmezdim ki. 

Ve bu yüzden burada yapabileceğim yalnızca bir şey vardı. 

Başka çıkış yolu bulamıyordum.

Bu sebeple önce bir büfe sonra da bir inşaat aramaya koyuldum. İkisini de bulmak çok zor olmadı. Hava kaç dereceydi bilmiyorum ama ya eksilerde ya da yakınlarındaydı. Saat geç oldukça da dışarıda yalnızca benim gibi kimsesizler ve ahmaklar duruyordu. Bu yüzden bulduğum inşaatta benden başka kimse yoktu. 

Zamanın Eli Değdi Bize ✘ gayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin