Bana İlk Kez Ağladığın Yer, Şehir Kütüphanesi...
İlk defa öpüştüğümüz yeri hatırlıyor musun?
Donghyuck'un bizi yakaladığı anı peki?
O partide Jeno'nun bizi çok sonraları birleştireceğini bilmeden tanıştırmasını?
Bunları düşünmek kahverenginin en koyu tonu ile döşenmiş kütüphanede kitaplardan birine dalmışken beklenmedik bir anda gülümsememe sebep oluyor.
Seni yıllardan beri tanıyorum zaten. Senin beni tanıman için ise o zamanki sevgilin Jeno güzel bir harakette bulunmuş...
Elimi ilk tuttuğun anı tarif etmem çok zor. Gözlerime ilk defa adamakıllı baktığın anı, bana ilk gülümseyişini, o partide bana yaptığın ilk espriyi ve ölsem dahi unutamayacağım ilk öpücüğünü...
Sevgilim, sen beni hayatında yakışıklı ve çokça sevdiğin bir adam olmasına rağmen öptün.
Ne güzeldi o anlar, hisler, o günler...
Elindeki kokteyl ile tanışmamızdan sadece 60 dakika sonra ellerimi tuttun ve beni yukarı kattaki terasa götürdün.
Çok heyecanlıydım. Neden orada olduğumuzu merak ediyordum ve bu duygu dudağımı ıstırarak saçlarımdan elimi geçirmeme sebep oldu.
Uzun süre havanın içeriden bir hayli soğuk oluşundan dolayı yaşaran gözlerin ile beni izledin.
Arkasından kokteylini orada bir yere bıraktın.
Yüzüme yaklaştın ve buz gibi oluşunu ilk defa orada hissettiğim dudakların ile buluşturdun benimkileri.
Uzun bir süre kıpırdayamadım ve beni ağır ağır öpmenin tadını çıkardım.
Elini saçlarıma atarak ensemdeki kısacık tutamları çekiştirdiğinde heyecandan elim ayağıma dolaşmış bir halde ben de seni öpmeye başladım.
Bu süre uzadı. Ne sen bitirmek istiyordun bu anı ne de ben.
Ne var ki Donghyuck bunu ikimiz için de yaptı. Yanındaki Mark isimli çocuk ile gülümseyerek terasın kapısını araladı. Kapalı gözlerimiz ve birleşmiş dudaklarımız aralandı.
Donghyuck tek kelime daha etmedi ve henüz terasa girmemiş bulunan Mark'a döndü hızla... O, Mark'ı bir hışımla öperken zerre tanımadığım sadece okuldan arkadaşım Jeno'nun yakınlarından olan birinin bizi korumak için yaptığı hareket beni mutlu etti.
Ne düşündüğünü anlamak için sana baktığımda sokak lambaları, reklam panoları, gece ışıkları ile aydınlanmış sokağı izlerken buldum seni...
'Unut bunları.'
Dedin ve arkanı döndüğün gibi koşarak uzaklaştın yanımdan.
Ben orada ne hissettiğimi bile algılayamayacak kadar aptal bir konumda beklerken omzumda hissettiğim parmaklar ile arkamı döndüm. Donghyuck'tu...
'Bunu unutmalısın Jaemin. Renjun şu sıralar pek de iyi değil.'
İyiydin Renjun. O sıralar o kadar mutluydun ki ileriyi düşünemedin.
Buna gerek dahi duymadın.
Aşkınla Sersemleyen Jaemin...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Taste Of The Tears/RENMIN
Fiksi Penggemar"Ölüm kucağında uzanan beni almaya geldiğinde gitmeme izin vermezsin sanmıştım." Hikayeyi medyaya iliştirdiğim şarkı ile okursanız, çok daha seveceğinizi düşünüyorum...