Mektup 9

58 8 0
                                    

Kocaman Aynamızın Önü...

Annenin evinde geçirdiğimiz sabah sana iyi gelmişti anlaşılan...

Mutluydun, her şeye rağmen bolca gülümsüyordun ve bana hiç sebep yokken arada sırada en beklemediğim anlarda sıkı sıkı sarılıyordun.

Seni böyle görmek tarifi imkansız şeyler doğuruyordu içimde... Eve döndüğümüzde saat ikiye geliyordu...
Ayakkabılarını çıkarıp tüylü panduflarını giymeden koridor boyu zıplaya zıplaya duvarlarını bizim boyadığımız, ağlamanın yasak olduğu odaya ulaştın...

Kocaman boyutlardaki aynamızın karşısına geçip uzun süre kendini izledin. Arkandan odaya gelip ceketimi bir kenara attım. Seninkini almak için yanına yanaştığımda elerimi tutup belinde sabitledin.

Arkadan sarılmamı istemiştin benden... Bana harika davrandığından belki de o an hayatımızdaki her şeyin mükemmel olacağını düşledim.

Aynadaki görüntünü inceledin gittikçe uzayan, sünen ve değerlendirmesi zor bakışların ile. Arada dudakların ters yöne doğru büküldü ve ben o anda o yansımadan zerre hoşlanmadığını fark ettim.

'Jaemin?'

Üzerindeki kalın kazağın boyun kısmını hafif sıyırarak boynuna öpücükler kondurdum.

'Efendim birtanem?'

'Sence de...'

Uzun süre duraksayıp kendini izledin.

'Ben çok farklılaşmamış mıyım?'

'Neden öyle düşündün?'

'Çirkinleşmişim, yanaklarım sarkmış, saçlarımın boyası akmış yani berbat görünüyorum... Aynadaki yansımamdan rahatsız oldum.'

Bu sözler nasıl çıkabildi ağzından bilemiyorum... Nasıl düşünebildin bunları... Nasıl kendini çirkin addedebildin?

İncecik bileklerini tuttum ve soğuk parmak uçlarını yüzünde gezdirdim.

'Aynaya bak.'

'Bakıyorum.'

Çok hafif olan tebessümün yer edindi dudaklarında.

'Daha dikkatli bak.'

'Niçin?'

Tekrarladım sözlerimi...

'Daha dikkatli bak.'

'Bakıyorum Jaem.'

Biraz bıkkın çıkan sesine karşılık boynuna bir öpücük kondurdum.

'Ne görüyorsun peki?'

'Eskisine göre bir hayli çirkinleşen bedenimi ve çökmüş suratımı...'

'Daha dikkatli bak.'

'Jaemin?'

Hafif kızar gibi çıktığında sesin, kıkırdadım.

'Yanlış. Benim gördüklerimi göremiyorsun, halbuki ikimizde aynı şeye bakıyoruz.'

'Nasıl göreyim? Biri senin gözünden tabiki farklı olacak...'

'Eğer gerçekten bakarsan görebilirsin...'

Gülümsedin. Saçlarını kulaklarının arkasına aldım.

Sense bana döndün ve dudaklarıma kapandın.

O gün o odada seni öperken, bizim için yaşanılmayı bekleyen fevkalade bir gelecek tasarladım.

Kim engel olabilirdi ki?

Sen oldun...

Bırakıp gittin bizi... Yarıda bıraktın her şeyi...

Dudaklarınla bulmuşken seni aynı yolla terk ettin beni...

Seni affedemiyorum. Sen de beni belki...

Affedemiyoruz, ne annen ne de ben...

Annen şimdilerde biraz kötü, üvey oğlunun ölümü onu bunaltmış olmalı...

Seni çok seviyordu Renjun, üvey olman dert değildi onun için...

O bekar, yalnız kadının yaşamına ışık olmuştun...

Annen benimle konuşmayı reddediyor. Yaşına rağmen geçmişte kalan hiçbir şeye takılmamaya çalışıyor.

Seni incitir mi bilemem ama sana ait her şeyden, seni temsil eden, ona seni hatırlatan her şeyden uzak duruyor...

Gitmeseydin yaşanmazdı bunların hiçbiri...

Her şey yine sende bitip, sende başlıyor...

Seni Affedemeyen Jaemin...

The Taste Of The Tears/RENMINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin