İ.K | 18.Bölüm

1.5K 104 64
                                    

Müslüm Gürses - Nilüfer
"Zamanın eli değdi bize
Çoktan değişti her şey
Aynı değiliz ikimiz de
Zaaflarına bir gece
Hatalarına bir nilüfer
Sevgisizliğine bir kalp verdim..."

Melike Şahin - Deli Kan
"Başka yerde arama
Bak, göğsümde izin var..."

Bir ruh, bir beden, bir kalp... İçindekiyle çürümeye adım atmış, mantığa yenik düşmüş bir kalp... Kalbe zafer kupası kaldıran bir mantık... Yenilgilere yenik düşmüş bir kadın...

BİR HAFTA SONRA;

"Düşünceler düşününce ağır gelir" demişler, doğru söylemişler. Bu nasıl bir yük bilmiyorum. Düşünceleri, düşünmek... Tuhaf... Zor... Kırıcı.

Çok düşündüm. Defalarca, tekrar tekrar ama sonunda bir karara vardım; Belki yandım, belki içim kan ağladı, kalbim mantığıma lanetler okudu belki... Emin değilim ama ben kalp yolundan gitmeyeyi tercih ettim. Gitmek istemediğimden değil, gidemediğimden... Yollarıma kayalar devrilmiş, ondan.

Annemin yaptığı konuşma üzerinden bir hafta geçmişti ve bu süreç içerisinde defalarca aynı şeyleri söyleyip durmuştu. "Bu yaşarken ölümü tatmak olmaz mı" demişti birileri için ama beni elimden tutup, ölümün kucağına bırakmıştı. Madem öyle, yapacak bir şeyim yoktu bu saatten sonra. Biliyorum bunlar abartılacak şeyler değildi ama küçük taşlara takılıp, büyük uçurumlardan düşebiliyordu insan. Bilmelisiniz...

Kurumuş dudaklarımı ıslattım, mevcut mekan balkondaydım yine. Her şey bir haftada çabuk gelişmişti. Annem, Mirza ile konuşmuş, Mirza da aklında kalanlarla düşüncelerini birleştirip, bana söylemişti; Bende de durum böyleyken, her şeye "tamam" diyip geçmiştim. Hayatıma Mirza ile devam edecektim yani, yakın olan arkadaşımla...

Ciğerlerime doldurduğum nefes az geldi, derin bir nefes aldım. "Başka yerde arama, bak göğsümde izin var..." Çalan şarkıya eşlik ettim. Başka yerde arama ama sanki biraz geç oldu gibi. Geç olmuştu tabii, yıllar kadar geç hem de. Dudaklarımın genişlemesine tezat gözlerim doldu. Hiçbir şeyin geçmeyeceğini bilmek ama geçecekmiş gibi yaşamaya çalışmak biraz zormuş... Biraz. Azıcık...

"Zorunda değilsin biliyorsun değil mi?"

Mirza'nın sesi beni korkuturken, ona baktım. "Anlamadım?" Gülümsedi, gayette anlamıştım ve gayette anladığımın farkındaydı. "Zorunda değilsin diyorum Dolunay, hayatını benimle devam ettirmek zorunda değilsin." Omuz silktim. "Zorundaymış gibi hissettiğimi kim söyledi?" Kesin çıkan sesim kadar kesin hissetseydim keşke.

"Bakışların... Davranışların... Titreyen sesin. Böyle olmaması için hepsi yalvarıyormuş gibi." Hem de ne yalvarmak, ah bir bilsen! "Mirza, bak ben olacakların farkındayım, eğer bu durumu istemesem kabul etmezdim, biliyorsun." Dilimden çıkan bu kelimelerin doğrusu var mı bir yerlerde, en içlerde... En en içlerde, sanmıyorum.

"Bence iyice düşün Dolunay."

Daha fazla düşünürsem sonsuz bir mutsuzluğun döngüsüne tekrar tekrar takılırdım, gerek yoktu. "Ben iyice düşündüm Mirza, sonucu aynı olacak şeyleri tekrar düşünmeye gerek duymuyorum ama sen istemiyorsan, bir problem yok benim için."

Duyduklarıyla içi rahatlamıştı, çünkü yüz ifadesi genişlemişti. Artık bir şeyden kesin olarak emindim, bunu anlamak konusunda geç bile kalmıştım hatta. İlgisi vardı bana karşı, bariz belli oluyordu artık.

İMKÂNSIZLAR KATEGORİSİ - Aşıklar Serisi 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin