1.

243 95 147
                                    

°Brooke°

Sabahın ilk dakikaları.. Okyanusun kenarında rüzgarın uğultusuyla dinleniyorum. Yüzümü okşayan çimenlerin yağmur sonrası kokusu burnuma doluyor. Nasıl olur da bu güzelliği yıllarca fark edemem?

Gözlerimi anlamsız bir melodiye açtım. Yatağımın yanındaki ufak sehpaya konmuş açık pembe ve turkuaz çarşaflar gördüğüm rüyanın sebebi olmalı. Burada sevdiğim tek şeyin perşembe günü temizlikleri olmasına üzülmeli miyim?

"Sonra görüşürüz."

Koyu kahve bukleli saçların sahibi telefonunu cebine sıkıştırırken vücudunu bana döndü. Sıkılmış ve imalı gözlerle yüzümü incelerken, tembel pandanın güvenli yatağından gerçekliğe doğru yuvarlanması gerektiğini anladım. Yerimde doğruldum, ayağıma çarpan tepsiye burun kıvırmamak için çaba sarf etmem gerekti.

"Yemeğin soğudu." dedi umursamaz ses tonuyla.

"Pancar suyu ve bayat patlıcanı kaçırdığıma gerçekten üzüldüm." Ayda iki defa yıkandığına emin olduğum dört bölmeli tepsiye baktım.

"Acele et, bütün günümü senin yakınmanı dinleyerek geçiremem."

"Patlıcandan nefret ederim." yüzümü buruşturdum.

"Yani?"

"Yani yemiyorum."

Parmaklarını burnuna götürüp sıkıntılı bir nefes verdi. Yüzüne yapmacık gülümsemesini yerleştirip konuştu.

"Yeme."

Ayaklarımın ucundaki tepsiyi hışımla alıp odadan ayrıldı. Seviyesiz. Sinir hastası birinin bu klinikte görevli olması şaşırtıcıydı.

Buradan çıkarken yapacağım ilk şey hangi deterjanı kullandıklarını sormak olacaktı. Kendi evimde, özgürce sevdiğim her şeyi yiyecek, yağmur ve deniz kokulu çarşaflarıma sarılıp günlerce uyuyabilecektim.

İç sesime gülmeden duramadım. Delirmiş olmalıyım.. O zamana kadar bu tımarhanede suratsız kıvırcık ve en az onun kadar can sıkıcı insanlarla çürüyüp gideceğime emindim. Sahi.. Ben deli miyim?

...

Kırmızı boncuğu ipten geçirdim. Siyah olanın yanında yerini aldığında ipin iki ucunu birbirine kenetledim. Doğrulup avcumun içindeki bilekliğe baktım. Sırasıyla dizilmiş beyaz, siyah ve kırmızı ahşap boncukların üzerinde parmağımı gezdirdim.

Şu renklere bak, tam bir klişesin. İyileşmenin önündeki engel birbirine saçma şekilde uyan takılar hazırlamak mıydı? Burada zorla çalışıyormuş gibi görünen beyaz önlüklülerden bir kanıya varmıştım, yetersiz maaşlarına getirdikleri çözümdü bu. Biz aptalların emeklerini dışarıda satıyor olmalıydılar.

Çevresine doluştuğumuz yuvarlak masanın sarsıldığını hissettim. Aniden önümdeki boncuklar bir el tarafından etrafa saçıldı.

Sağımda oturan Mary'e döndüm. Bakır sarısı saçları her zamanki dağınık topuz biçimindeydi. Bir eli elbisesinin eteğini tutmuş, öteki eli ise bacağının açıkta kalan kısmını sıkıca kavramıştı. Bu kliniğin en güzel kadınıydı.

"H-hiç kimse beni-..benim boncuklarımı alamaz," Gözlerinden akan yaşı umursamadan sandalyeyi kalçasıyla iterek kalktı. "Herkes her şeyimi istiyor! Bıktım hepinizden! Sizi adi sünepeler!"

Artık bir klasik haline gelmiş abartılı kavgalara sessiz kaldım. Fakat Mary bilmem kaçıncı nöbetini geçirirse mutfak aktivitesinde ürkütücü Kai ile yalnız kalacaktım. Bu düşünceyle irkildim.

Ne yapacağımı bilmediğim için etrafıma bakındım. Her gün olduğu gibi bugün de başımızda bir görevlinin olmasını diledim. Onlar ihtiyacın olan hangi an yanındaydı ki?

Bir adam ve iki kadın Mary'i sakinleştirmeye çalışırken işin daha kötüye gittiğini hissediyordum. Bilinenin aksine, çivi çiviyi sökemezdi.
Kimseye fark ettirmeden sandalyemi ittim ve arkamı dönüp hardal rengi kapıya ulaştım.

Kolunu çevirdiğim kapı gıcırdayarak açıldı. Koridor sağ ve sol olmak üzere ikiye ayrılıyor, bense nereye gideceğimi bilmiyordum. Daha önce bu geniş koridorlarda yalnız yürümemiştim.

Bedenimi sol koridora çevirdim ve adımlarımı hızlı tutmaya çalıştım.

"Kimse yok mu?" Sesimin yankılanmasıyla olduğum yere çakıldım. Tiz sesim bana geri döndüğünde her şey için çok geçti.

Alaycı bir kahkaha duydum. Şuan sırası değil, şuan sırası değil.. Tanıdık yankı gittikçe yaklaşıyordu.

Bu gülüş bana aitti. Çenemin bir süredir kenetlendiğini fark edince bedenim mümkünmüş gibi daha fazla kasıldı..

Hatırladın mı?

.

.

.

.
Her şeyi ağırdan alıp tadını çıkararak yazmak istiyorum. Lütfen beklentilerinizin aşağısında ise affedin.

Paracosm | h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin