°Brooke°
Hardal.. Bu renkten son altı aydır nefret ediyordum. Karşısında dikildiğim kapının soluk hardal rengi gerginliğimin artmasına sebep oluyordu. İç dekorasyonu hangi akıllı mimarın tasarladığı merak konusuydu. Böylesine bir zevksizlik takdiri hakediyordu.
Soluk kapıyı iki kez tıklayıp, kolunu çevirdim. İçeri girmeden önce son bir rahat nefes için kendime zaman tanıdım. Bomboş odanın ürpertici soğuktan başka ziyaret edeni yoktu.
O an için bana mantıklı görünen tek şeyi yaptım. Girişin sağındaki duvarın önüne yerleştirilen büyük masanın iki yanındaki gri koltuklardan birine oturdum. Yüzümün kapıya dönük olmasına özen gösterdim.
Terapistimin çok daha önce burada bulunuyor olması gerekirken bekletilen bendim. Bayan Hugh gerçekten nazikti. İlk seansımızda yaşadığım tedirginlik ve güvensizliği iki saatte üzerimden atabilmiştim. İçime işleyen nezaketi ayakta durmama yardımcı oluyordu. Bütün artılar geç kaldığı gerçeğini gözardı etmemi sağladı.
Saymayı bıraktığım birkaç dakikanın ardından bahtsız kapı gürültüyle açıldı. Samimi bir gülümseme takınmak üzere olan yüzüm ve ben donup kaldık.
Salaş önlüğünün içinde kaybolan bedeniyle içeri süzüldü. Kapıyı arkasından kapatıp masanın ardındaki duvara yaslanmış büyük koltuğa yürüdü.
"Günaydın Bayan Levon." Koltuğun kollarından destek alarak oturdu.
Ne yaptığını sanıyor bu?
"Bayan Hugh ile seansım var. Bu davranışınızı öğrenirse hiç hoş karşılamaz."
Gözlerini kıstı. Kaşlarını çatmasından bahanelerini sıralamaya çalıştığını anladım.
"Gerçekten, Bay Styles. Burada olmamanız gerekiyor. Hileli oyunlarınıza başka yerde devam edebilirsiniz."
Ellerini masanın üstüne koyup birbirine kenetledi.
"Bundan sonra sizinle ben ilgileneceğim, Bayan Denver'ın bahsettiğini düşünüyordum."
"O gece olanlardan sonra bu aptal şakaya inanacağımı sanıyorsun, öyle mi?" Büyüyen gözlerimin yüzümdeki dehşeti ele vermemesini umdum.
"Hangi gece?"
Aklımın bana oynadığı oyunu sonlandırmak için gözlerimi kapattım. Saniyeler sonra karışmış saçları ve pişkin sırıtışıyla Harry, hala karşımdaydı.
Avuç içlerimin terlediğini hissettim. Nefesim kesiliyor, zihnim kendini kaybetmemek için bedenime karşı savaşıyordu. Elimden yükselen keskin bir sızı hissettiğimde işaret parmağımdaki tırnağı kopararak açtığım yarayı fark ettim.
Kanın rengi bana Bayan Hugh'un saçlarını anımsattı. En büyük destekçim ellerimden kayıp gitmişti. İyileşmenin belki de tek yolunu kaybetmiştim. Yıkımın gelişi uzun sürmeyecekti.
"Neler döndüğünü bilmiyorum ama ne durumda olduğumu görmüyor musun? Bu kadar acımasız olamazsın."
"Bayan Levon, sakin olun." Dudaklarını birbirine bastırıp tek kaşını kaldırdı. Düşün.
O an anladım. Kırıp dökmemi, bağırıp çağırmamı istiyordu. Karşımdaki yabancı gözle görülür bir şekilde aylar süren direnişimin parçalara ayrılmasını bekliyordu.
"Lütfen.. Çok çaresizim." Sesim fısıltı halinde çıkarken boğazıma bir yumru oturdu. Bugüne kadar kabullenemediğim gerçeğin dudaklarımdan çıkması acınasıydı.
Biraz önceki meydan okuyan ifadesi kayboldu. Gözlerini yüzümde gezdirdi. Doğrusunu söylemek gerekirse zaman durmuş gibiydi. Hiçbir tepki vermiyordu. Yutkundum.
"Peki," dedi.
Parmağımın dayanılmaz hale gelen ağrısına sızlandım. Onu sorgulamayacak, karşı gelmeyecektim. Kim bilir, belki de bana önyargılarımdan utanmamı sağlayacak kadar yardımcı olabilirdi?
Bunca zamandır işinin ne olduğunu kestiremediğim fakat şuan terapistim olan adamın gözlerine merakla baktım.
"O zaman şeyden başlayalım.." Kenetlediği ellerinin altındaki açık kahve ciltli dosyayı açtı. Sayfalar arasında gezindikten sonra birinde duraksadı. Dirseğini masanın üzerine yasladı ve temkinli bakışlarını yüzüme odakladı.
"Babanı alevlerin ortasına atmanın sebebi neydi?"
.
.
.
.
.
.
Her şey yavaş gelişiyor. Böyle olmasını tercih ediyorum çünkü şimdiye kadar beğenerek okuduğum kitapların en büyük sıkıntısı olayların ışık hızında gerçekleşmesiydi.
Hikaye olmasının yanı sıra gerçeğe ve insani duygulara yakın olmasını istiyorum. Şahsen bir kitabı okumaya başlarken betimlenmiş olayların içine atılmaktansa okudukça bir şeyleri bağdaştırmayı daha keyifli buluyorum.
Oylarınızı eksik etmediğiniz için çok teşekkür ederim, hepiniz harikasınız ❣️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paracosm | h.s
Fiksi Remaja"Yıpranmış mekanlar, yıpranmış yüzler.. Hiçbir yere gitmiyorlar." -m.w