°Brooke°
"Sana bakıyor."
Melissa'ya döndüm. "Kim?"
Bahçenin en güzel çiçeklerinin süslediği bölümünde oturuyorduk. Banklar her ne kadar rahatsız olsa da özgür olduğumuzu hissettiğimiz tek yer burasıydı. Kurabiyemin son parçasını ağzıma attım.
Gözlerinin işaret ettiği yere baktım. Bizden yaklaşık dört metre uzakta siyah önlüklü iri bir adamla ayakta dikilen kıvırcık saçlı çocuğu gördüm. Adam konuşuyordu fakat Harry gözlerini olduğumuz yöne odaklamış gibiydi. Bakışlarımız kesişince kaşları çatıldı, bize sırtı dönük olan adamla konuşmaya devam etti.
"Brooke?" Endişeli sesi beni tedirgin etti.
"Evet?"
"Eniştene mi yazıyorsun?" Alaycı sesine güldüm.
"Ondan ancak erişte olur."
Melissa gözlerini devirdi. Milyonuncu defa Harry'e etkileyici olduğunu sandığı bakışlarını gönderince kahkahama engel olamadım.
"Yeni avın o mu?"
"Saçmalama," dedi. Dudaklarında sinsi bir gülümseme belirdi. "Tabii ki o."
Sırıttım. Başımı onun olduğu yöne çevirince tekrar gözlerimiz buluştu. Sol elini devasa ağacın gövdesine yaslamıştı. İfadesiz yüzünde saniyelik ufak bir gülümseme belirdi. İçimdeki kıpırtıya engel olamadım.
Aptallık etme.
"Seni haketmiyor, Mell. Onun kalbi olduğunu bile düşünmüyorum."
Dudaklarından kesik bir gülüş çıktı. Ne söyleyeceğini biliyordum.
"Kalbini mi istediğimi sanıyorsun?"
Elbette hayır. Tanrıça görüntülerinin altında bir o kadar çirkin düşüncelere sahip erkeklerin yaşattığı onun için yeterliydi. Aşk yoktu. Hiçbir zaman varolmamıştı.
Derin bir iç çekti. "Gidelim mi?"
"Olur-"
"Bayan Denver?"
Duyduğum tanıdık sesle yukarı baktım. Melissa oturduğumuz banktan kalkınca ona ayak uydurdum. Harry'e arkam dönüktü. Arkadaşımın parlayan gözlerine baktım.
"Harry!" duraksadı. "Şey, Bay Styles, görüşmeyeli çok oldu."
Kıvrımlı dudaklarında hoşlanmadığım gülüşü belirdi. Benimle alay ederkenkinin aynısı.
"Dün gibi.. Bi' dakika zaten dündü."
Bedenimin yanından süzülüp Melissa'nın karşısına geçti. Yanımdan geçerken elime değen parmaklarını önemsemedim. Yüzünü onunkine yaklaştırdı.
"Seni beş dakika görmemek bile bir ömür gibi, güzelim." Kısık sesle konuştu. En azından o öyle sanıyordu. İğrenç sesine yüzümü buruşturdum.
Mell gözlerinin önüne düşen saçını kulağının arkasına sıkıştırırken Harry'e en samimi gülümsemesini bahşetti. Av ve avcının rolleri değişiyordu. Bu düşünceden tiksinsem de, en iyi arkadaşımı bekleyen yıkımı göz ardı edemiyordum.
"Gitmemiz gerekiyor Mell, on dakika sonra seansım başlayacak." Boğazımı temizledim. "Yanımda olmanı istiyorum."
Sonunda ikisi de üç adım ötede durduğumu fark edebilmişti. Melissa kaşlarıyla her zamanki 'kaybol buradan' bakışını atarken, Harry ifadesiz kaldı.
Vazgeçtim. Herkes istediği şekilde yaşayabilir, kimi isterse onu alabilirdi. Ayakkabımın yürürken taşları ezercesine çıkardığı ses rahatlamamı sağladı. Arkamda bıraktığım kızı düşünmedim. Hangi yanılgılara düşeceğini merak etmedim. Herkesin kendine göre iyileşme yöntemi vardı. Onunki de buydu.
İçimdeki dürtüye karşı çıkamadım. C blok girişine geldiğimde arkamdan kapattığım kapının camından onları aradım. Güneşin aydınlık ışıltılar bıraktığı dağınık saçlarını sağ eliyle düzelten Harry'i anında buldum. Kızın eli onun bir kolunu kavrıyor, cilveli tavırlarla ilgisini çekmeye çalışıyordu.
Başını eğip parmaklarını saçına geçirdi ve arkaya attı. Parlayan yeşil gözlerini bana çevirdi. Hala orada olduğumun ve izlendiğinin farkındaydı.
O an benim bile anlam veremediğim her şeyi bildiğini hissettim. Zihnimde o gece ve küçümseyici kahkahası yankılandı.
Çatık kaşlarını alayla kaldırdı. Tıpkı söylediği gibi, 'tanrı şahidi olsun ki biliyordu'.
.
.
.
.
.
.
İlk defa yazıyorum, seneler önce aklıma böyle bir kurgu gelmişti ama kendimi hiçbir zaman yazabilecek kapasitede görmemiştim.
Okurken bu ne ya, bu böyle olmamalı dediğiniz, saçma bulduğunuz anlar olabilir şimdiden çok özür diliyorum. Bunun sebebi aklıma düşen her şeyi yazıyor olmam*Yazarken eğlendiğim kadar yorumları okurken de eğleniyorum. Güzel yorumlarınız için teşekkür ederim🥀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paracosm | h.s
Genç Kurgu"Yıpranmış mekanlar, yıpranmış yüzler.. Hiçbir yere gitmiyorlar." -m.w