1. Bölüm: Her Şeyin Başlangıcı

2.2K 141 184
                                    

 Şarkı: Louder Than Thunder

🌙

15 Kasım 1892

Manchester

Bir gece vakti ayazıydı. Kasım soğukları kendini iyice belli etmeye başlamıştı. Yazın merhameti kalmamış, kışın o soğuk, boğucu havası ortalığı sarmıştı. Ölü bedenlerin süslediği kuru toprak artık çorak araziyi andırırcasına tüm yeşilliğini soldurmuştu.

Kasaba büyük bir sessizlik içindeydi. Evlerden ışık bile sızmıyordu. Bu olay iki aydan beri sürüyordu. Hava karardığı an kasaba halkı evlerine girer ve kapılarını, pencerelerini sıkı sıkıya kapatırlardı.

O zamanlar hayvanların kaybolmasıyla başlamıştı her şey. Hayvan leşleri, orman çevresinde ya da kasaba dışında görülmeye başlamıştı. Sonra bu olaya insanların karışmasıyla kasaba halkı ne yapacağını bilemez olmuştu. Bu bir ay içinde beşinci vakaydı ve dört kişi ise kayıptı. İnsan cesetleri genelde boyunları parçalanmış şekilde ormanın yakınlarında bulunuyordu. İnsanlar için orman artık tehlikeli bölgeydi. Ormana yaklaşmaya cesaretleri yoktu. Ölüm olayları artarken çoğu insan kasabayı terk etmek zorunda kalmıştı. Adını İblis verdikleri yaratıkların hava karardığı an kasabaya inebileceklerini biliyorlardı. Hiçbiri kendini güvende hissetmiyorlar, akşam vakti onlar için cehennem olmuştu. Bu İblislerin acıma, merhamet duyguları yoktu. İnsanların ise Tanrıya dua etmekten başka çareleri kalmamıştı.

"Durma koş!"

Hızlı daha hızlı koşmalıydılar. Karanlık ormanda hiçbir şey göremiyor olsalar bile koşmak zorundalar. Eğer biri duracaksa bu ölümü seçtiği anlamına gelir.

İki insan can havliyle ormanın derinliklerine doğru koşuyordu. İçlerinde büyük bir korkuyla, kurtulmanın umuduyla sonuna kadar koşmaya devam ediyorlardı.

"Daha hızlı, lütfen biraz daha dayan!" Nefes nefese dökülen sözcükler arasından kızın elini bir an olsun bile bırakmadı genç adam. Bu ormanın sonu yoktu!

İkisi hızla koşmaya devam ediyordu fakat bir türlü bu ormandan çıkamıyorlardı. Sorun şu ki bu ormana akşam giren hiç kimse sağ bir şekilde çıkamazdı. Zaten kim akşam vakti bu ormana girmeye cesaret edebilirdi ki?

Genç adam koşmaya devam ederken arkasına bakmayı ihmal etmiyordu. Görünürde bir şey yoktu ama takip edildiklerini kesinlikle biliyordu. Onlar kurbanlarını asla bırakmazlar.

Kız solmuş mavi elbisesinin uzun eteklerini toplayarak koşmaya devam ederken yerde duran ağaç dalına takılması yere sert bir şekilde düşmesine sebep olmuştu. Genç adam hemen kıza kalkması için yardım etti. Kız ağlamaya başlamıştı, deli gibi korkuyordu ve bedeninin titremesine engel olamıyordu. Mavi gözlerinden yaşlar süzülürken etrafı kolaçan etmeye çalışıyordu. Bu karanlık ormanda ve dolunayın yetersiz ışığı ardında bir şey görmek imkânsız olmuştu. Sahi güneş ne zaman doğacaktı? Kurtulmaları için tek bir güneş ışınına muhtaçtılar.

O sırada ürkütücü bir gülme sesi duyuldu. Genç adam temkinli adımlarla etrafa bakınıyor, sesin geldiği yönü bulamıyordu. Sanki ses her taraftaydı.

"Lanet olası!" diye sinirle gürledi. "Seni parçalayacağım!"

"Ah, hadi ama daha etkileyici bir şey bulabilirdin Avcı." diye bir ses duyuldu. Bu onlardan birinin sesiydi. Alay dolu bir ses.

Genç adam ne yapacağını düşünüyordu. Etrafa baktı uzun geniş gövdeli ağaçlarla doluydu etraf. Hava soğuktu ama onlar koşmaktan terlemiş ve yorulmuşlardı. Kızın bacakları yeni doğmuş ceylan yavrusu gibi güçsüz bir şekilde titriyordu, ayaklarında derman kalmamış gibiydi. Bugün bu ormandan sağ çıkmayacaklarını anlamıştı ama adamın elini bir an olsun bırakmıyor sıkı sıkı tutuyordu. İkisi de birbirlerine deliler gibi âşıktı. Şu an ise kapana kısılmışlardı. Adam ilk defa kendini bu denli çaresiz hissetti. Kendisi güçlü bir Vampir Avcısıydı. Gücü karşısında tüm vampirleri dize getirip onları yok etmekle hüküm sürüyordu fakat bu sefer yorgun ve aciz bir şekilde avlanan kurbandan farksızdı.

KARANLIK KÖŞK (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin