XVII

424 44 123
                                    

Merhabalar...

Keyifli okumalar diliyorum~~

•••

Küçücük bir umudum da olsa ona bel bağlayacağımı söylemiştim. Onun peşinden dolanacağımı söylemiştim. Ama yoruldum artık. Ona attığım her bir adımda beni on adım geri itişine yoruldum artık. Dayanamıyorum beni itmesine.

Hastanede günlerce kalacak kadar kötü bir hasarım yoktu ama ailemin zoruyla üç gün hastanede yatmıştım. O da hastanede bana uyku ilacı verebildikleri için kalmamı istiyorlardı. Yoksa motosikletten düştüğümde ezilen sol omzum hastanede yattıracak kadar kötü değildi.

Okula devam ettiğimde küçücük umudumun heyecanıyla biraz uyuyordum ama ChanYeol'ün bana karşı tutumu yüzünden alkollü gecelerime dönmüştüm yine. İyice umutsuz vaka olmaya başlıyordu.

Ben ondan yavaşça ümidimi kesmeye başladığımda halâ olumlu bir tepki vermesi için küçük bir beklentim vardı ama bana son noktayı son sınıfa geçeceğimiz zamanlarda koymuştu.

Bir bardaydık, onun yüzünden barlara da gider olmuştum. Onu izliyordum her zamanki gibi ama arkadaşları yanından kalkıp da etrafa dağıldıklarında ancak yanına gitmiştim. Sohbet başlatmaya çalışıyordum ama dinlemediğini biliyordum. Bu yüzden önüme dönüp de ona bakmayı kesmiştim ama ağlak bir ifadeyle bana dönüp de yakamı tutmasıyla tekrar ona bakmaya başlamıştım. Bana sessizce bağırıyordu. Gözleri dolmuştu. Daha sonra sanki tek istediğim vücuduymuş gibi kendini içime girecek kadar yaklaştırmış ve beni öpmeye başlamıştı. Öperken arada geri çekilip ağlayarak istediğimi(!) alıp da gitmemi istiyordu. Kendimi geri çekip tutuşundan kurtulmuştum. Ondan istediğim böyle bir ilişki değildi ama belli ki o bunu aylarca anlayamamıştı. Ayağa kalktım yanından ayrılmak için. Gitmeden önce alnından saçlarını geriye itip öpücük bırakmış ve kulağına onu sevdiğimi söylemiş ve orayı terk etmiştim. Bu ona son kez dokunuşumdu.

O günden sonra bir daha ona ulaşmaya çalışmadım. Üniversite hayatımın son yılını okula veda ederek değil de derslerden başımı kaldırmayarak bitirmiştim. Ders çalışarak kafamı dolduruyor ve geceleri de uzunca spor yaptıktan sonra yorgunluktan artık gözlerim kendiliğinden kapanarak uykuya dalıyordum. Böyle böyle okulu bitirmiş ve babamın şirketine girmiştim. Yıllar geçiyordu yani. Ama ağırdı, çok ağır...

Sabahın erken saatlerinde daha çalışanların iş saati başlamadan babamla uyanıp şirkete gidiyor ve herkes gittikten sonra tek başıma eve dönüyordum. Şirketteki işlerin nasıl döndüğünü anlayıp da kıdem atlamam için bilmem gerekenleri hızlıca öğrenmemle şirkette kendime ait bir odam olmuştu. Odamda iş yardımcımla beraber kalıyordum ama yine de bana ait olan kısım bayağı büyüktü.

Her neyse.

Onu özlüyordum halâ.

Bir keresinde arabamla eve giderken -babamla işe gide gide arabaya başkalarıyla binmeye alışmıştım ve bu yüzden artık eskisi gibi yalnız olsam dahi arabayı sürmekten korkmuyordum- kırmızı ışıkta duruyordum. Kaldırımda yürüyen insanlardan birini ona benzetmemle kalbim kulaklarımı tıkadığında o gece boyunca evimizin etrafında yabani hayvanlarla beraber koşmuştum. Onu unutmam gerekiyordu uyuyabilmem için. Ama tüm yorgunluğuma rağmen tüm gece içmiştim.

Bu olaydan sonra ev ile şirket arası yolun uzun olduğunu düşünmeye başlayıp kendime şirket ve malikane arasında bir ev almıştım.

Eve alışmam kısa sürmüştü ki zaten malikanede yaşarken bile odamı ev gibi kullanıyor, ailemi görmüyordum.

Temizlik işlerini şirkete gittiğim zaman birkaç kişi gelip hallediyordu. Yemeği de dışardan ya da şirketten yediğim için umursamıyordum.

ZORUNDASIN (BaekYeol) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin