XVIII

426 44 136
                                    

Keyifli okumalar diliyorum~~

•••

Sabaha karşı gözlerimi açtığımda ne parmağımın ucunu kıpırdatacak halim vardı ne de dün geceyi düşünecek herhangi bir beyin fonksiyonum çalışıyordu.

Yerde, parkenin üzerinde, sehpa ve koltukların arasında tavana bakıyordum iki metre uzanarak. İşe geç kaldığımı düşünüyordum ama yine de bu hareket etmem için bir sebep değildi. Hiçbir uzvumu kıpırdatmak dahi istemiyordum. Günlerce uyumamış gibi yorgundum ve uzun zaman sonra yine kaybetmiş gibi hissediyordum.

Zemin soğuktu. İlerleyen saatlerde gece boyunca yerde uzanmamın sağlığım açısından getirilerini görecektim belki ama umursamıyordum. Aklım tamamen geceyi yatak odamda geçiren adamdaydı. Halâ orada olup olmadığını bilmiyordum ve inanılmaz merak ediyordum. İçten içe bir daha görebilmek için yalvarıyordum Tanrı'ma. Onu görebilmek için tüm servetimi feda edebilirdim o an, aslında her an bunun için serveti elimin tersiyle itip onu görmek isterdim.

Salona yakın olduğumdan dış kapımdaki anahtar sesini duymuştum. Muhtemelen temizlik için gelen çalışanlardı. Gözlerimi kapatıp ölü görünümümü tamamladım içten içte ölü olduğumu kabullenirken. Mesanemdeki baskı beni tuvalete gitmem için uyarıyordu. Kalkmam için bir sebep olacaksa muhtemelen bu sebep mesanem olurdu ama yine de son raddeye kadar uzanmaya devam ettim, hareket etmek istemiyordum.

Zemindeki ayak sesleriyle konuşan iki kadın ve bir adamdan oluşan grubun bana yaklaştığını anlıyordum. Ardından çok geçmeden birinin korkuyla sesli nefes alışı ve beraberinde bir başkasından Tanrı ile sohbetini işitmiştim.

-Hiih!

-Tanrı'm ödüm koptu!

-Bay BYUN, iyi misiniz?

Adamın seslenmesiyle elimin yakınlarındaki boş içki şişelerini devirerek ayaklanmış ve banyoya ilerlemiştim. Mesanemi rahatlatıp yatak odama yanaştığımda dudaklarımı çiğniyordum. Umarım gitmemiştir. Tanrı'm lütfen, bir daha görmek istiyorum onu. Bunun için gümbürdeyerek atan kalbimi bile feda edebilirim.

Kapıyı yavaşça açmaya çalıştığımda açılan kapıyla yutkunmuş ve kapıyı itmiştim. Nefesimi tutarak başımı içeriye doğru uzatmış ve onu yatağımda otururken gördükten sonra nefesimi yavaşça verip darma duman olan kalbimi zapt etmek için onu(kalbimi) avuçlayarak yanına gitmek için hareketlenmiştim.

Beni fark ettiğinde gözleriyle takip etmişti ne yaptığımı. Ben ise gece ona giydirdiğim ama şuan koltukta katlı duran kıyafetlerimin yanına gidip daha sonra onun karşısına geçmiştim.

-Alkolik misin?

Böyle bir soru beklemiyordum diyemem çünkü onun 'benimle' konuşmasını bile beklemiyordum ben. Sesini tekrar duymanın sevincini yaşıyordum çaresizlikle.

Ama afallamıştım sorusu karşısında. Beni salonda, şişelerin arasında görmüş müydü?

-Ha-Hayır, değilim?

-İş görüşmem vardı bugün. Erken çıkmalıydım.

Onu engelleyenin ben olmadığımı bildiğim halde kendimi suçlu görmüştüm. Belki de kendi işim için kalkabilseydim onu da bir şekilde uyandırırdım? Yutkundum, tamamen suçlu hissediyordum.

-Çok geç olmadıysa seni bırakabilirim. Eğer sen de istersen tabii.

Yan ağız gülümsemişti ama buram buram dalga kokuyordu. Dişlerimi sıkmıştım bu tavrına. Suçlu muydum cidden? Bunu kabul etmiştim ama gerçekten suçlu muydum?

ZORUNDASIN (BaekYeol) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin