Allemande Restoran Sarabande halkına kapılarını genellikle gündüzleri yemek, akşamları ise Stephen Amca'nın meşhur çikolataları için açsa da bazı günler güzel bir akşam yemeğine hayır diyemeyen müşteriler de sıklıkla bulunurdu. Bu akşam ise Stephen için özeldi: tüm müşteriler çikolatalı tatlı veya içecek siparişleri veriyordu ve bu, onun adeta hayaliydi; aşık olduğu bir aktiviteyi ilk günkü tutkuyla yapmak ona iş yükü olarak asla gelmiyordu ve Sirius, onun bu özelliğine her gün şahit olsa dahi tüm enerjisini büyükbabasına yardımcı olmak için kullanmayı göze alıyordu. Ayrıca Stephen, tarifini gizlemek yerine onun gibi çikolataya tutkun Sarabandelilere yardımcı olmayı arzuluyordu. Michelle'nin ve Ophelia ile Raphael'in annesi Jane'in çikolatalı puding başarılarının kaynağı şüphesiz ki Stephen Amcaydı.
Stephen, siparişleri hazırlarken işine tamamen odaklandığından içeri giren genç dostlarını fark etmekte güçlük çekti; onlara az önce Allemande'ye girdiklerinde selam vermesine rağmen tıpkı uyku sırasında olduğu gibi derinlere indikçe çevresini ne görmüş ne de işitmişti. Sessizliği Celestia bozdu:
"Ben de ders çalışırken tıpkı senin gibiyim Stephen Amca." Celestia'nın sesiyle hafifçe irkilse de çikolataları eritecek kadar sıcak tebessümüyle sese doğru başındaki siyah kumaş bonesini düzelterek yöneldi."İçimden bir ses bu büyüleyici sonbahar akşamında çok güzel bir sürprizle karşılaşacağımı söylüyordu. Yanılmamışım," dedi Stephen her sabah istisnasız olduğu sinekkaydı tıraşın da etkisiyle parıldayan yüzü ve tüm Allemande'yi ısıtan tebessümüyle, "hoş geldiniz. Anlatın bakalım; her şey yolunda, değil mi?" Stephen'a yakın olan tarafta tatlıların hazırlandığı çalışma platformu ve platformun hemen önünde, taptaze tatlı ve içeceklerin camların arasından iştah açıcı görünümleriyle adeta ışık saçtığı üç raflı büyük bir tezgah bulunuyordu. Bu, orta boydan hallice olan Stephen'in ziyaretçi genç dostlarını görmesini engelliyordu. Bu yüzden hazırladığı çikolatanın son rötuşunu atıp tatlıyı tezgahın üstündeki servis kısmına koyarak platformu kısa süreliğine terk etti.
"İşlerini engellemek istemiyoruz, lütfen devam et." dedi Anthony kaşlarını kaldırarak. Raphael ise onu endişeli yüz ifadesiyle onaylarken Stephen Amcaları onları sakinleştirircesine sükunet içinde bonesini çıkardı. Her zaman geriye doğru taradığı saçları uykudan yeni kalkmışçasına dağılmıştı ve ince telli kır saçlarının aldığı durumun farkındaydı. Ses tonunu değiştirip ellerini kaldırdı ve parmaklarını hareket ettirerek role büründü:
"İşte karşınızda Çikolata Cini! Dileyin benden ne dilerseniz!"
Stephen Amca'nın tavırları karşısında herkes adeta kahkahalara boğuldu. Ophelia gözlerinden akan yaşları silerken güçlükle yanıt verdi:
"Hey Çikolata Cini, bizlere üçer dilek hakkı mı tanıyorsun yoksa?"
"O lamba cinleri için geçerli küçük hanım, çikolata cinlerinin dilek hakkı sınırsızdır!" Stephen rolünü harika uyguluyordu ve ses tonunun derinliklerindeki neşe dolu kahkahaları rahatlıkla hissedilebilirdi. Hep beraber gülüşmeye devam ederlerken Sirius onların neşesine tebessümüyle ortak olarak tezgahın üzerindeki tatlıları aldı ve büyükbabasına yöneldi."Büyükbaba, bu akşam çok hızlısın!" Sirius haklıydı; herkes siparişlerin yetişemeyeceğini düşünürken o, ara vermeksizin çalışarak her şeyi tamamlamıştı ve yeni siparişlere hazırdı.
"Sen de öyle evlat!" diye yanıtladı büyükbabası torunu ile gurur duyarcasına, "yarım saate kadar kimse kalmaz burada. Eğer aceleniz yoksa hep beraber oturup sohbet edebiliriz, ne dersiniz çocuklar?" Herkes müsaitti ve hepsinin dileği çok özledikleri Stephen Amcaları ve dostları Sirius ile sakince vakit geçirebilmekti. Herkes neşeyle bu teklifi onaylarken tembelliğini gitgide daha çok kırmayı başaran Anthony çocuklara döndü:
"İsterseniz oturabilirsiniz, o sırada Sirius'a yardımcı olurum." Cümlesini tamamlarken Ophelia'nın ortadan kaybolduğunu fark ettiği için sözlerinin sonu vurgusuz ve kısık kalmıştı.
"Ophelia nerede?" Anthony merakla onu ararken gözleri kapının dışına doğru yöneldiğinde Sirius'a yardım ettiğini gördü ve Raphael'e gülerek baktı.
"Ablan evde de böyle hızlı mı davranıyor?"
"Keşke... çok ağır hareket ediyor çünkü tembel olmamı istemiyor." Raphael'in yanıtı ile Celestia ağabeyine anlamlı bir ifadeyle baktı. Anthony'nin gülerken gözleri hafifçe kısıldı ve eliyle Raphael'in hafif uzun ve perçemli saçlarını hızla sağa sola doğru salladı:
"Ablan belki de haklıdır, ne dersin?"Otuz beş dakika boyunca Stephen Amca ve Sirius'a yardımcı olan Anthony ve Ophelia, kendilerinin ve kardeşlerinin siparişlerini de alarak masaya getirdiler. Anthony Stephen'in karşısına, Ophelia soluna oturdu. Masanın ucunda Sirius; Anthony'nin sağ yanında ise Celestia ile Raphael yan yana oturuyordu. Artık hem Allemande'de hem de kasabanın merkezinde kimse kalmamıştı ve çevreden yalnızca çekirge ile az önce başlayan yağmurun çiseleme sesleri geliyordu. Seslerin doğurduğu sükunet hali herkesi olabildiğince gevşetmişti. Kısa diyaloglarla birlikte herkes sessizleşerek tatlılarını yemeye ve çaylarını içmeye devam etti. Anthony ise düşüncelere dalmıştı; sorgulamaları kendi içinde bir çatışmaya doğru gidiyor olmalıydı. Bu durumu Stephen ve Ophelia ister istemez fark etti ve Ophelia Anthony'e seslenmek üzereyken Stephen öne atıldı:
"Bir sorun mu var evlat? Paylaşmak istersen zevkle dinlerim." Anthony, amcasının teklifi içtenlikle karşıladıktan sonra düşüncesini paylaşmaya karar verdi."Aslında evet... farkında mısınız, her şey çok güzel. Yani bu bana biraz garip geliyor. Sanki bir şeyler yanlış gidiyormuş ya da bilmediğimiz bir şeyler varmış gibi hissediyorum. Aslında bunun altında birçok sebep yatıyor, ama görünürde herkes mutlu ve her şey yolunda. Yani, aslında..."
"Bu kanıya nasıl vardın?" Stephen Amca'nın sesi heyecanla yükseldi ve ister istemez sözünü kestiğini fark etti.
"Özür dilerim, lütfen devam et."
"Hiç sorun değil, biliyorsun," diye yanıtladı Anthony ensesini kaşıyarak, "bu kanıya varmamın sebebi benim tembelliğim." Kimse bu cevabı beklememişti; kısa süren gülüşmelerin sonunda Ophelia "Devam eder misin?" diyerek onu güdüledi."Eğer bu zamana dek tembel olmasaydım çalışkanlığın ve tembelliğin değerini anlayamazdım. Örneğin Celestia, şu an ne tembelliğin ne de çalışkanlığının farkında. Gerçek farkındalık için kısa süreli de olsa tembelliği deneyimlemeli ki bu zamana dek yaptıklarının farkında olabilsin. İşte bu düşünce beni Sarabande'ye yönlendiriyor." Anthony az önceki donukluğunu üzerinden atmış, içinde kopan fırtınalar yerini ılık bir havaya bırakmıştı. Kendi kendine oluşturduğu baskı ortadan kalktığından aldığı nefes onu rahatlatıyordu.
"Peki Sarabande'de ne varmış?" Stephen'in ses tonu Ophelia'nın dikkatini çekti; Raphael ve Sirius ise gözlerini anlamlı bir tavırla kıstığı bir saniyelik süreye şahit oldu: Sirius anlamsızca kendisini olayın akışına kaptırırken, kardeşi ise ablasının dikkatini yine neyin çektiğini sorgularcasına alt dudağını şaşkınlıkla öne doğru çıkardı.
"Bu kasabada herkes çok mutlu, huzurlu ve sakin. Bundan asla şikayetçi değilim; herkesin mutluluğuna şahit olmak öyle güzel ki... ama bir sorun var gibi, yani..." söylemek istediği kelime dilinin ucundaydı ve en yakın dostu Sirius ona yardımcı oldu:
"Dengesizlik..."Anthony istiridyenin içinde inci bulmuşçasına sevindi ve dostuna teşekkür etti.
"Evet, dengesizlik... Stephen Amca, bu dengesizlik bana kasabada bir şeylerin gizlendiği izlenimini veriyor. Aslında şüphecilik ve dikkat konusunda uzman olan ben değilim, Ophelia. Ayrıca şüphelerimi destekleyen bir durum daha var." Anthony sessizleşerek konuyu açmayı düşünürken Celestia öne atıldı:
"BATI ORMAN!"Ophelia yüzünü ekşitti; bu konuyu açmasını istemiyordu, fakat onun konuyu açmasına engel olabileceğini bilmesine rağmen kendini frenlemeyi tercih etti. Meraklanmıştı, belki de Celestia'nın konuyu açmasıyla birlikte Batı Orman gizemiyle ilgili ipuçları yakalayabilirdi. Tek kelime etmeyerek sohbetin akışını bozmadı ve gözleriyle Stephen'a bir şeyler açıklamasını rica edercesine bakmaya başladı. Üstündeki küçük baskıyı hisseden Stephen, yapılacak ısrarları öngörerek durumu kabullenircesine başını öne doğru salladı ve hafifçe öksürerek söze girdi:
"Oh, pekala... sorularınızın yanıtını alacaksınız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MER | Paranormal Roman
FantastiqueKorkularının özüyle yüzleşmeye hazır mısın? | Wattys 2021 - "En Şaşırtıcı Olaylar" & "Paranormal" kategorileri kazananı Kentten uzakta, birbirine zıt iki ormanın çevrelediği sıra dışı bir kasabanın kalbinde canlanan Mer, yaşamın tüm hücrelerine doku...