• єρ 8

1.9K 185 77
                                    

vote 💫

• Valeria - Gerçekler •

Geçmiş, hatalar, yanlışlar her zaman insanın peşinde bir gölge gibi dolanır.
Sizi bir sarmaşık gibi sarıp sarmalar. Gün geçtikçe daha da büyür, kurtulmaksa imkansızlaşır.

Bende o sarmaşıklardan birine yakalanmıştım. Ne kadar çırpınsam da kurtulamıyordum.

Taehyung...

Benim günahlarımın, yalanlarımın, yanlışlarımın,hatalarımın sebebi.
Ona olan delice aşkım beni bu hallere getirmişti.

Parti gecesi olanları kendi suçu sanıyordu ama tüm suç benimdi. O kadar temiz kalpliydi ki, bir an olsun şüphelenmemişti. Kim sadece iki kadehle sarhoş olur ki? Kadehine ilaç katmıştım, her şeyi ben planlamıştım. O Hildaya evlenme teklifi edecekti, bunu asla izin veremezdim.

Tüm parti boyu onu izlemiştim. Ayağa kalktığında bende, diğer merdivenden inip önüne geçerek tesadüfmüş gibi çarpıştım onunla. Sadece bir kıvılcım gerekti . İlk kıvılcımı ben yaratmıştım yangınıysa Taehyung körüklemişti.

O gece hayatımın en güzel gecesiydi. Tutku, istek, arzu, şehvet, zevk. Tüm hisler bir birine karışmıştı. Taehyung hayal ettiğimden bile daha güzeldi. Her öpücüğü , her dokunuşu, tenime çarpan teni, zevkten aralık kalan dudakları. O gece tüm ayrıntılarıyla aklımın bir köşesine kazınmıştı. Kaç defa birlikte yandık kül olduk, tekrar küllerimizden doğduk. Kaç defa içimi ısıtan sıcaklığını hissettim. Keşke o gece bizim için ebedi olsaydı, zaman öylece dursaydı. Onun aklındaki tek kadın ben olsaydım.

Güneş şafakta gözüktüğünde, yeni bir günü daha aydınlattığında, ardından gelicek şeyi merak ediyordum.

Düşündüğüm gibi olmuştu. Taehyung öfkesini , acısını kusmuştu. Sonra diz üste çöküp ağlamaya başlamıştı. Canım yanıyordu, onu bu hala ben getirmiştim. Ona gidip ' Senin hiç bir suçun yok, sen bir melek kadar günahsızın. ' demek istiyordum . Ama yapamazdım. Bu yolun geri dönüşü yoktu.

Günler geçti, haftalar, bir ay. Taehyung yüzüme bakmıyordu. Utanıyordu , suçu kendinde görüp kendine kızıyordu. Hilda'nın yüzüne bakamıyordu.
Bulunduğumuz ortamlarda hep bir bahane uydurup kaçıyordu. Gülüşü , neşesi gitmişti. Ben sebep olmuştum buna. Her geçen günle birlikte umutlarımda tükeniyordu.

Ta ki oturduğum koltukta ' Pregnant ' yazan testle bakışana kadar. Gözlerim yanıyor, burnum sızlıyordu. İnanamıyorum buna. Tam umudumu kaybetmişken, Tanrı bana bit umut bahşetmişti.

Ben hamileydim.

Aşık olduğum adamdan bir can taşıyordum. Daha ne isteye bilirdim ki?

Geriye sadece bir şey kalıyordu Tae'ye bunu söylemek. Bebeği istemeye bilirdi, aldırmamı da söyleye bilirdi, ama ben bebeğimden asla vazgeçmezdim. Bunu sanmıyordum ama eğer ki Taehyung bebeği istemese, bebeğimle birlikte giderdim. Kimseye zorluk çıkarmadan , onu kendim büyütürdüm.

Sonunda Tae'le konuşa bilmiş 'acil buluşmalıyız' demiştim. 6 haftalık bebeğimizin ultrason resmine bakarken düşünüyordum.

Acaba gelir miydi, ne tepki verirdi, bebeğimizi ister miydi, yada ondan olduğuna şüphe mi ederdi?

Taehyung geldiğinde konuyu uzatmadan ultrason resmini önüne koyup direk 'hamileyim' demiştim.

Şaşırmıştı. Kim olsa şaşırdı. Gözleri bir kaç saniye yüzümde dolaştı, ciddi olup olmadığımı anlamaya çalışıyordu. Yutkundu. Gözleri siyah beyaz kare resme gitti. Eline alıp uzun uzun baktı, elleri titriyordu.

* Doğuracak mısın? - demişti.

Aldırmayı hiç düşünmedim. - demiştim.

Gözleri saniyelik gözlerimle buluşmuş tekrar resme inmişti.

* Olması gereke de bu. - demişti sadece.

İlk başlarda Taehyung ilgisizdi. Hildaya bunu söylememişti. Bebek doğduğunda da böyle olmasından korkuyordum. Ben dayanırdım ama bir bebek baba sevgisini yarım değil tam hissetmeliydi.

Bebek 3 aylıktı ama o bu aylar içinde sadece 2 kez benimle konuşmuştu. Bu ilgisizlik ne kadar sürecek bilmiyordum. Kendimi kötü hissettiğim bir gün onu aramıştım, defalarca ama açmamıştı. Sonunda ısrarımı görüp açtığında Hildanın senini duymuştum. Onu çağırmıştı. Ben bir şey diyemeden ' İşim var' diyerek yüzüme kapatmıştı.

Sancılarım arttığında telefonum düşmüştü elimden. Korkuyordum, deli gibi ağlıyordum . Başım dönüyor, gözlerim kararıyordu, düşmeden önceyse son gördüğüm bacaklarım arasından akan koyu sıvıydı.

O gün için tek minnet olduğum kişi Yoongi'di. O olmasaydı bebeğimi kaybedecektim. Uyandığımda yanımda Taehyung vardı. Gözleri, burnu kızarmıştı, ağlamış mıydı? Uyandığımı farkedince durumumu sormuştu, aptallık yaptığını, beni bir daha yanlış bırakmayacağını söyleyip, sayısız kere özür dilemişti, karnıma sarılıp, okşayarak öpüp bebeğimizden de özür dilemişti.

Öylede yaptı. Benim yanıma taşındı, her daim yanındaydı. Midem bulanınca bile paniklerdi, kontrollerde heyecanla ekranın içine girerdi neredeyse bebeği görmek için. Cinsiyetini öğrenmemiştik, sürpriz olsun diye.

Ve beklenen gün gelmişti. Bebeğimiz doğmuştu, kızımız olmuştu.

Tae Ri..

Taehyung vermişti bu ismi ona. İkimizin de nefesi gibi olmuştu. Taehyung onsuz 2 dakika bile durmuyordu, uyuduğunda yanında uyutup izlerdi onu. Çok iyi bir babaydı ve kıskanç, abileri yada Jungkook Tae Ri'i sevmek istediğinde hemen kızını kendine bastırıp kaçırırdı. Taehyung kızımıza bağlanmıştı ama ben onu için sadece kızının annesiydim.

Bununlada yetine bilirdim. Önemli olan onun mutluluğuydu. Ama bazen korkuyordum. Kızımızı dünyaya getirdiğim için bana minnettarlıkla bakan gözlerinin bir gün öfkeyle bakmasından. Mutluluğunun yalan, entrika üstünde kurulduğunu öğrenmesinden ve bunun öfkesini kızımızdan çıkarmasından.

İç çekerek önümde uyuyan ikiliye baktım. Tae Ri babasının göğsüne sokulmuş büzülü dudaklarla uyuyordu. Taehyung'sa ağırlığını vermeden kolunu ona sarmıştı. İkiside çok huzurlu görünüyorlardı. Bu manzarayı ömrümün sonuna kadar izleye bilirdim.

Elimi uzatıp nazikçe ilk kızımın saçlarını, ardından Tae'nin saçlarını okşadım. Sadece kendimin duya bileceği şekilde fısıldadım.

Sana yaşattıklarım için özür dilerim. Umarım bir gün gerçeği öğrendiğinde, beni affede bilirsin Taehyung.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Lost ᴷᵀᴴ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin