Jongin bir rüyadaymış gibi hissediyordu, gözlerini açmaya korkuyordu, daha hızlı nefes almaya korkuyordu, bu mutlu histen onu koparacak herhangi bir şey yapmaktan korkuyordu. Sehun'un söylediği kelimeler hala zihninde dolaşırken dudaklarını ısırmaktan kanatmaya başlamıştı bile. Yıllar boyunca duymayı beklediği sözleri sonunda duymuştu o kadar mutluydu ki kalbi patlayacakmış gibi hissediyor, sırtından kanatları çıkacakmış gibi dolaşıp duruyordu çalışma odasında. Önündeki masanın üzerinde açık duran parşömen kağıtları, ansiklopediler, araştırma sonuçları bu durumun olumsuz olduğunu haykırıyordu suratına karşı ancak yan odada uyuyan Sehun onu sevdiğini söylemişti sıcacık bir sesle.
Güneş çoktan doğmuştu ancak Jongin uykuya dair en ufak bir kıpırtı bile hissetmiyordu. Günlerdir Sehun ile aynı yatağı paylaşmasına rağmen şimdi o büyünün bozulmasından korktuğu için odasına gidemiyordu bile. Sarhoş olduğu için saçmalamış olmasından korkuyordu, söylediği cümleyi unutmuş ve hiçbir şey olmamış gibi davranmasından korkuyordu.
Masanın üzerindeki her şeyi kaldırmaya başladı. Hiçbir şeyin ona yardımcı olmayacağını biliyordu geriye sadece tek bir yol kalmıştı.
Sehun'un söylediklerinde ciddi olduğunu, ona gerçekten aşık olduğunu anlatması gerekiyordu. Bu kez ayık olması işini daha da kolaylaştıracağı gibi Jongin'in soracağı en saçma soruya bile sabırlı bir şekilde cevap vermesi gerekiyordu. Sonuçta ölümlülerin dünyasına sıkışıp kalmış ve asla sevilmeyecek olan bir Tanrı'nın ta kendisiydi o. Yıllar boyunca beklediği şey gerçekleşmişti ve bunun nasıl olduğunu merak ediyordu.Nasıl olabilirdi?
Neden şimdi olmuştu?
Sehun'un ayrıcalığı neydi?
Minseok'tan beklediği mesaj geldiğinde ansiklopedileri rafa geri yerleştirmiş ve sandalyesine oturmuştu. Sehun ile ilgili daha kapsamlı bir araştırma yapmasını istemişti ondan. Jongin'in sağ kolu olan Minseok elbette onun kim olduğunu biliyordu ve şanslıydı ki bu zamana dek onun avucuna düşmemişti. Belki sevgilisi olduğu için Jongin onu tavlamaya çalışmamıştı belki de Minseok onun avı olmak için fazlasıyla güçlüydü. Aralarında ciddi, bazen samimi bir iş ilişkisi vardı o ana dek ve Jongin kendisini ona açtığında Minseok bir aile gibi onu kucaklamıştı. Jongin bundan güç alarak kendine çok büyük yanlışlar yapmıştı. Sevgisini istediği kişilere açılmış ve karşılık bulamamıştı. Her defasında, bunu yaşadığı her anda hissettiği acı katlanarak artmıştı kalbinin derinliklerinde. Kimse onu Minseok gibi anlayışla karşılamamıştı, bunun deli saçması olduğunu söylemişler, sadece bedenine ilgi duyduğunu dile getirmişlerdi.
Sehun'un büyük bir hüzünle anlattığı hayatını aklına getirdi o anda Jongin. Onun için üzülmüştü, artık yapabileceği bir şey olmaması onu daha da üzmüştü. Sehun'un annesi o daha çok küçükken bir gece yarısı evden gitmiş ve bir daha geriye dönmemiş. Babasıyla yaşamaya devam eden Sehun hep annesinin eksikliğini hissedip durmuş, ona ihtiyaç duymuş, bulmak için elinden gelen her şeyi yapmış. Sehun yirmi yaşına geldiğinde babası içinde bulunduğu pis işlere onu da dahil etmeye başlamış zavallı çocuk ne olduğunu anlamadan kendisini olmak istemediği yerlerde ve durumlarda bulmuş. Uyuşturucu satmak, para karşılığında bedenini sunmak, birilerini öldürmek... Karanlık dünyaya adım attığı anda bunları birer birer yapmış. Kurtulmak istemiş ancak kan bir kez eline bulaşmıştı işte hızlıca geriye dönememişti.
Minseok'un attığı mesajda Sehun'un daha önce çalıştığı uyuşturucu baronunun adı yazıyordu. Belki o adam onun hakkında bir şeyler biliyor olabilirdi. Eğer Sehun'un babası ölmüş olmasaydı ona ulaşırdı Jongin ama ne yazık ki ölmüştü.
Telefonu cebine koyup odadan çıkmadan önce derin bir nefes aldı. Sehun'u kaybetmek ve daha fazla acı yaşamak istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Touche de Dieu / Sekai
FanfictionKim Jongin zenginliği, ünü, adı ve yataktaki performansıyla pek çok kişinin aklında yer edinmiş birisiydi.