21 ekim 2020 Çarşamba saat 00.55
Hiçkimse okumaz büyük ihtimalle. Zaten şurada seongsang shipper kaç kişiyiz bilmem.
Neyse eğer şuan bu kitabı okumaya başladıysanız sizi hayal kırıklığına uğratmayacağım.
🧃
Dükkanın açılışından beri kimse uğramıyordu. Ama bu sorun değildi. Sonuçta ben her halükarda maaşımı alacaktım. Beni endişelendiren şey müşteri olmadığı için patronun burayı kapattırmasıydı. Kepenkleri indirecek olursa işsiz kalabilirdim. Zaten reşit olmadığım için birçok yer beni işe almıyordu. Kim ne yapsın 18 yaşındaki bebeği.
Evet kendimi bebek gibi görüyorum. Ama bunun nedeni yaşım değil. Cildim. O kadar pürüssüz bir cilde sahibim ki erkekler bile bana sulanıyor. Kendimi beğenen biriyim işte.
Dükkanın kapısındaki zil küçük bir tıngırtı çıkardığında oynadığım oyunu yarım bırakmak zorunda kaldım.
"Hoşgeldiniz. Ne sipariş etmek istersiniz?"
Önümde duran takım elbiseli, hafif uzun siyah saçlı adam gözlerini gözlerime sabitledi. Laubali bir tavırla ellerini sipariş tezgahının üstüne koydu.
"Seni."
"Pardon tam anlamadım."
Yanlış mı duymuştum yoksa adam bana yürüyor muydu? Bir dakika bu tacize giriyor yalnız. Daha ciddi bir duruşla sorumu tekrar yöneltecektim ki o bana cevap verdi.
"Şaka yaptım. Şu sağdaki olsun lütfen."
İşaret parmağıyla gösterdiği menüye göz gezdirdim. İstediği yemeği hazırlatmak için arka taraftaki Yeonjun'a seslendim.
"1 porsiyon maxi crispy chicken menü lütfen."
Ardından tekrar adama döndüm.
"İçecek ister misiniz?"
"Dudakların."
Bu kadarı da fazla oluyordu. Şaka da olsa ciddi de olsa yaptığı hiç hoş değildi ve ister istemez beni rahatsız etmişti.
"Pardon bayım tekrar eder misiniz sanırım yanlış anladım."
Yanlış anladığım falan yoktu sadece işimi kaybetmek istemiyordum.
"Kola dedim."
Arkama dönüp tekrar seslendim.
"Bir de kola olsun Yeonjun."
Adam isim kartıma göz gezdirdi.
"Burada çalışmak için küçük değil misin Yeosang?"
"Efendim?"
"Kaç yaşındasın?"
"Uhmm...Ben-"
Birden Yeonjun önüme geçerek konuşmama engel oldu.
"Müşteriyle ben ilgilenirim Yeosang."
Beni bu durumdan kurtaran Yeonjun'a teşekkür etmeyi aklımın bir köşesine kazıdıktan sonra kenara çekildim. Yeonjun okuldan bir kıdemlimdi. Aynı dükkanda çalışmaya başladığımızdan beri daha yakın arkadaş olmuştuk.
Adamın gözleri hala üzerimdeydi. Benden yaşça büyük gibi duruyordu. Belki 30 yaşında bile vardır. Bana böyle süzen gözlerle bakması hoşuma gitmemişti. Taciz ediliyormuş gibi hissediyordum. Ki ediliyordum zaten.
Adamın yemeği hazır olunca paket yaptırıp ona verdim.
En sonunda adamın bakışlarından sinir olup konuşmaya başladım.
"Pardon beyefendi ama eğer bu şekilde bakmaya devam edecekseniz polise haber vermek zorunda kalacağım."
Ellerimi göğsümde birleştirip koca adama üstten bakmaya çalıştım.
Adam gülümseyip arka cebinden cüzdan benzeri bir şey çıkartıp bana gösterdi.
"Kendimi tanıtayım. Park Seonghwa, 27 yaşında, sivil polis. Başına bir şey gelirse numaramdan ulaşabilirsin."
Numarasının yazılı olduğu kağıdı ve yemeğin ücretini masaya koyarak dükkandan çıkış yaptı.
Yağmurdan kaçarken doluya tutunmuştum resmen. Yasal olmayan yollarla çalıştığım dükkana tavuk sipariş etmek için gelen ve bana yavşayan adam benden 9 yaş büyük bir sivil polis çıkmıştı. Bunu düşünmek bile yormuştu beni. Seonghwa denen adamın numarasını elime alıp cebime sıkıştırdım. Ona mesaj atmayı düşünmüyordum elbette. Ama elimde bir polisin numarasının olması belki bir gün işime yarayabilirdi.
Hem de benden hoşlanmış olan bir polisin.
🧃
İlk bölüm olduğu için biraz kısa oldu farkındayım diğer bölümler daha uzun olacak.
Bu kitabı okuyan seongsang shipper var mı bilmiyorum ama teşekkür ederim sen bir tanesin ♡
-thepinkwine
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
good lil boy : seongsang ✔
Fanfiction[TAMAMLANDI] "Ne sipariş etmek istersiniz?" "Seni." (𝐒𝐞𝐨𝐧𝐠𝐡𝐰𝐚 𝐗 𝐘𝐞𝐨𝐬𝐚𝐧𝐠)🧃 -yarı texting- kısa hikaye- >>daddy issues değildir aradaki yaş farkı sizi rahatsız ediyorsa ,9 yaş ,okumayın kardeşim :)