A/N: şu geçen dört bölümde aksattım hatalarımı görmezden gelmenizi istemeyi şimdi yapayım onu: aşklarım aşk böcüklerim aşk kelebeklerim aşk uğur böcüklerim benim bitanelerim bölümlerdeki hataları affederseniz çokkk makbule geçer çok mutlu olurum, nedennn: İTİRAF VAKTİ ! COMING OUT OF THE CLOSET ! here: editlemek hayatımda en üşendiğim şey olabilir
tembelim napiyim 🤷🏻♀️🤷🏻♀️
neysee bu biraz uzun kaçabilir kolay gelsin okumak isteyenlere 💋💋💋
***
Baekhyun sıkı tutunması gerekecek kadar hızlı ve dolambaçlı olan yolculuğunun sonlanmasına seviniyordu. Ayakları sonunda yere basıyordu. Yere düşerek boynunu kıracağı ve kısacık ama aksiyon dolu ömrünün sonunun düştüğü için geleceği korkusundan kurtulmuştu.
Ama ayakları yere bastıktan ve Baekhyun ayakta duramayıp poposunun üstüne düştükten sonra beklemiş ve kendisine gelmişti. Sırtüstü çimenlere düştükten sonra gökyüzüne gözleri kaydığında da ancak fark etmişti her yerin ölüm sessizliğine bürülü olduğunu. Kaşlarını çatarak etrafına baktı. Kıpırdayan yapraklar dışında hareket yoktu. Kuşlar tek tük ötüyordu ve sesler yakından gelmiyordu. Rüzgârın ve rüzgârla dalgalanan ağaç dallarının hışırtısı dışında ses yoktu. Kafa karışıklığı ile başını kaldıran Baekhyun, Chanyeol'ü görememişti.
Bunun kaçmak için fırsat olduğunu düşünecek kadar kafasız değilim, dedi kendi kendine. Umarım. Tanrım, lütfen beni kaçmaya mecbur bırakma. Hayatımda bir kez bile bilmediğim, tamamen yabancı topraklarda yolumu bulana kadar diğer canavarlarımın eline düşerim.
Umutsuzlukla tekrar yattığında, iç geçirmişti. "Umarım gittiğin yerden dönmezsin ve ben burada yaşarım."
Küçük kurdun mırıltısını duyan altına şortunu geçirmiş ve üstüne küçük gelecek olsa bile eskiden kalma kolsuz tişörtlerinden birini bulmuş olan Chanyeol, Baekhyun'a cevap verdi. "Korkarım öyle bir şansın yok. Zaten burada yaşamak gibi bir şansın da yok. Eğer burada yaşam hala devam etseydi, köyümüzü taşımazdık, eh, sen de ağabeylerinin elinde çoktan ölmüş olurdun."
Baekhyun ofladı ve çimenlerin üstünde yatmayı kesip dikleşti, bağdaş kurup oturur hale geldi. "Beni kurtardığını önümüzdeki bir milenyum boyunca suratıma vurmaya devam edeceksen şimdiden söyle de gideyim."
Chanyeol gülümseyişini tutamadı. Ne kadar çabalarsa çabalasın. Hoş, onun dudaklarındaki gülümseme Baekhyun'a bir canavarın sinsice sırıtışı gibi geliyordu. Ve en tehlikeli canavarlar hep en güzel olanlar olmuştu, Baekhyun dış güzelliğin tehlikenin ilk işareti olduğunu bilecek kadar çok şey yaşamıştı.
"Eski mır mır halinden eser kalmadı. Bakıyorum da çenenin bağı çözüldü."
Baekhyun donuk gözlerle Chanyeol'e baktı. "Söylediğin iki cümle de aynı anlama geliyor ve anlatım bozukluğu yapıyorsun."
Bu sefer gür bir kahkaha koparmıştı sürü alfasından. "Öyle mi?"
Baekhyun başını salladı cansızca ve somurttu. "Evet." Tekrar içini çekti. "Muhabbeti kessek de ana konuya gelsek?"
Chanyeol tek kaşını kaldırdı. Bakışları Baekhyun'un yerde omuzları düşük ve bağdaş kurmuş şekilde oturan bedeninde dolaştı. Küçücük duruyordu fakat dili keskinleşmişti. Sadece birkaç saat öncesinde yavru kurt gibi dolanırken şimdi gözlerine baygın gözlerle bakıp burun kıvırıyordu. "Ana konu neymiş?"
"Beni ne zaman bırakacağın?" Baekhyun başını uzatarak bariz bir şeyi görmezmiş gibi bir yüz ifadesiyle Chanyeol'e baktı.
Chanyeol "Yaa, öyle mi?" dedi, sesindeki kaale almaz tını barizdi. "Hiç geçmemişti aklımdan öyle bir şey aslında. Anlarsın ya, insanları öldürmek hobilerim arasında pek yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ateşle oynamak
Fanfiction"Bu sefer sen geç kaldın." "Bu sefer de benim işlerim yoğundu."