~Davetiyeler~

87 3 0
                                    

Cumartesileri alt kata ilk inen genellikle ben oluyorum. Daha çok abilerim aşağı inmeden bilgisayarın başına geçebilmek ama kısmen de annemin hafta sonu için hazırladığı kahvaltılıkları onlara kaptırmadan ilk alan kişi olmak için bunu yapıyorum. Bu sabah waffle vardı! Waffleları iyice kızarmış ve üstüne çikolata kreması sürülmüş olarak seviyorum. Gerçi böyle sevmeyen var mı? Pijamalarımla orada oturmuş mutlu bir şekilde parmaklarındaki çikolatalı kremayı yalıyordum ve internet sitemdeki bir sorunu çözmeye çalışıyordum.

İnternet sitesi açmak oldukça kolay. Herkesin yapabileceği bir şey. Ama ben eBay ya da Gumtree gibi sadece benim değil diğer insanların da bir şeyler yükleyebileceği bir internet sitesini nasıl açabileceğimi çözmeye çalışıyordum. Her şeyin bana bağlı olmasını istemiyordum. Bütün vaktimi insanlar için reklam yayınlamaya harcamak istemiyordum.

Tam da o anda iki şey oldu:

a) Giriş kapısındaki posta kutusunun açılıp kapandığını duydum ve

b) Ödevi yapmadığımla ilgili mektubu hatırladım.

Saniyenin milyarında biri kadar bir süre koridoru koşarak geçip kimse görmeden -yani annem- mektubu almayı gerçekten düşündüm. Ama sonra annemin merdivenlerden indiğini duydum. Giriş kapısının önünde duraksadı. Bu iyiye işaret değildi. İlginç veya olağan bir şey olmadığı sürece genellikle postayı alıp mutfağa getirirdi, öyle bir durumda da postayı hemen orada giriş kapısında açardı.

Nefesimi tuttum.

Mutfağa öfkeli bir şekilde hızlı adımlarla gelerek "JAZ!" diye bağırdı.

"Açıklayabilirim!" diye haykırdım.

Şu kaynatıcısını açmak için durdu ve sonra dönüp mektubu sinirli bir şekilde bana salladı.

"İngilizce ödevini unutmuşsun yine."

"İsteyerek olmadı. Öğle arasında Lily ile ödevi yapacaktım. Ama Lily meşguldü."

"Sana yardım edemeyecek kadar meşgul müydü? Bu pek Lily'nin yapacağı bir şeye benzemiyor, ondan yardım istediğine emin misin?" diyerek karşı çıktı.

"Evet istedim!" diye bağırdım.

Ve evet, gerçeği biraz carpıttığımı biliyorum. Ama ödevi öğle arasında yapmayı unuttuğumu kabul etmek istemiyordum. Ayrıca unutmamın sebebi Lily'nin Kara ile birlikte olması ve Kara'nın bana berbat davranmasıydı. Yani bu aslında benim suçum değildi, değil mi?

Annem iç çekti. Sonra ikimize de bir fincan çay koydu ve çayı bana uzattı.

"Yaptığın şeyi kaydet ve bilgisayarın başından bir dakikalığına kalk," dedi. Yıkılmıştım.

"Abilerinden hiçbiri için şimdiye kadar ev ödev ödevleriyle ilgili bir mektup gönderilmedi Jaz," dedi. "Ve İngilizce ödevini yapmamışsın. Yine." Sonra "Canım, bunun sebebi disleksik olman mı?" diye sordu.

"Hayır! Değil!" diye bağırdım. "Sebebi Bay Y'nin beni sevmemesi. Her zaman bana kızıyor, Lily'e sorabilirsin. Herhangi birine sor!"

Annem çayını höpürdeterek içti ve bir an düşündü. "Matematik öğretmenim benden hoşlanmıyordu," dedi. "Ben de ondan..." Devam etmeden önce çayını yine höpürdeterek "Ben de bu yüzden matematik ödevimi yaptığımdan emin oluyordum, böylece beni azarlayamıyordu."

"Ödevi yapacaktım. Gerçekten unuttum," dedim. Bu doğruydu.

"Bay Y ile konuşmamı ister misin?"

Kafamı iki yana salladım. "Bu işleri daha da kötüleştirmekten başka bir işe yaramaz."

"Muhtemelen haklısın. Peki, ödevini bir daha unutmayacgından emin olmak için ne yapacaksın?

Bu arada, disleksik olanlar strateleji geliştirmede harikalar. Gerçekten. Muhtemelen birçok sorunu aşmamız gerektiği için böyle. Diğer insanlara olduğu gibi bütün küçük detaylardan dikkatim dağılmıyor veya bunlar bana engel olmuyor. Büyük sorunları çözmede daha iyiyim. Ve olaylara farklı bir şekilde bakıyorum. Yeni ve orijinal fikirler bulan kişi neredeyse hep ben oluyorum. Tüm zamanların en büyük dâhileri disleksikti. Albert Einstein, Loenerdo Da Vinci, Steve Jobs, hatta Walt Disney bile.

Böylece bir an düşündüm ve sonra dedim ki: "Bir: İngilizce kitabımı ödevi yapmamı hatırlatması için yatağımın üstüne koyacağım. İki: Hangi günler İngilizce dersimin olduğuna bakacağım. Üç: İngilizce dersinden sonra ödevimi yaptığımı kontrol etmek için telefonuma hatırlatma koyacağım."

Annem masadan kalkarken "İyi bir plan gibi duruyor," dedi. Buzdolabını açıp "kahvaltı için pişmiş bir şeyler ister misin?" diye ekledi. "Yumurta? Pastırma? Patates mücveri? Mantar?"

Halihazırda iki waffle ve bir paket çikolata kremasını silip süpürdüğüm gerçeğini görmezden gelerek "Haydi bakalım!" dedim ve beraber pişirmeye başladık. Kısa süre içinde pastırmanın kokusu üst kata çıktı ve abilerim aşağıya indi.



Vote atmayı unutmayın...

Çikolataca Konuşur Musun?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin