Ertesi sabah, Nadima hakkında düşünüp durdum. Nereli olduğunu öğrenmek bende biraz şok etkisi yaratmıştı ve bunu bilen tek kişi olmak da garipti. Lily ile bu konu hakkında konuşup konuşamayacağımı düşündüm. Kamp ve tabii ki zorunlu gece yarısı ziyafeti için alışverişe gidecektik bu yüzden bize erken gelecekti. Günün çoğunu birlikte geçirecektik. Sadece ikimiz.
Lil ve ben birlikte bir şey yapmayalı çok uzun zaman olmuştu. Bunu dört gözle bekliyorum. Kara'yı yanlışlıkla ama kasten dışladığım için belki bana farklı davranır diye biraz endişeliydim. Eminim Kara bunun hakkında konuşup duruyordur. Ama Lil'i neden Kara'nın olmadığı bir şeye çağırmayacakmışım ki? Kara onunla tanışmadan uzun zaman önce Lily benim arkadaşımdı. Ayrıca Kara ve Lily ben olmadan bir sürü şey yaptılar. Hiçbir zaman beni dahil etmeme konusunu düşünmediler, değil mi?
Asla insanları kasten dışlanan. Yani genellikle. Aklıma yine Nadima geldi ve kendimi çok kötü hissettim. Onu da kamp yapmaya çağırmalıydım. Onu çağırmamam kabalıktı. Gerçekten öyleydi. Annem nereli olduğunu sorduğunda nasıl da sessizliğe büründüğünü ve geldiği yerin durumu hakkında konuşmak istemediğini hatırladım. Çok, çok kötü. Yapmam gerekenler onun için bazı şeyleri kolaylaştırmak ve çok daha kibar olmaktı. Onu dışlamak değil.
Lil'in anne ve babası onu bırakmak için annemle "çabucak" bir kahve içmek için bize geldi. Merhaba demek için mutfağa indim. Lily'nin babası bana her zaman yaptığı gibi kocaman sarıldı. Diğer çocukların anneleri bana hep sarılırdı ama Lily'nin babası bana sarılan tek babaydı. Ama zaten onu çok uzun zamandır tanıyordum.
Lil'in annesi "Seni ne zamandır görmedik!" diye sevinçle haykırdı.
"Neler yapıyorsun bakalım?" Babası "Görünüşe göre büyümekle meşgulmüş!" diyerek güldü.
Lil'in anne ve babasını acayip SEVİYORUM. Çok komikler ve her şeyi birlikte yapıyorlar. Muhtemelen bakacak başka çocukları olmadığı için bu böyle. Bütün ilgi Lily'nin üstünde oluyor.
Lily'nin babası cüzdanından on poundluk bir banknot çıkararak "Daha sonrası için planlanmış bir gece yarısı ziyafeti olduğunu duydum," dedi. Oldukça ciddi bir yüz ifadesiyle "Havuç dilimi, sağlıklı atıştırmalıklar ve meyve için paraya ihtiyacınız var mı?" diye sordu. Lily parayı elinden kaparak "Hayır, ama şekerleme, çikolata ve cips için ihtiyacımız var!" dedi.
Alışverişe gitmek için hazırlanmak üzere odama çıkarken "Teşekkürler!" diye bağırdım.
Lily ve ben şehre giderken herkes hala mutfakta laflıyordu. Güzeldi, eskiden olduğu gibi.
Lil ve ben şehirdeki süpermarketin self servis kasasında durmuş her şeyi alıp almadığımızı kontrol ediyorduk.
"Şekerleme?" diye sordu Lily.
"Tamam!"
"Cips?"
"Tamam!"
"Kola?"
"Tamam!"
"Patlamış mısır?"
"Tamam!"
"Çikolata?"
"İki kere tamam!" Güldüm, çünkü iki paket çikolata almıştık: Lily'nin en sevdiği kurabiye ve kremalı ile benim en sevdiğim karamelliden.
"Harika!"
Yiyecekleri plastik torbalara doldurduk ve kıyafet dükkanlarına bakmaya koyulduk. Kısmen Chloe'ye bir doğum günü hediyesi almamız gerektiğinden, ama daha çok kıyafetlere bakmayı sevdiğimiz için. Lily ve ben her zaman kıyafetlerimizi değiştirirdik, kız kardeşlerin yaptığı gibi. İkimiz de birbirimizin neleri beğendiğini çok iyi biliyoruz. Bu yüzden neredeyse yüz tasn bluz ve etek denemiş olmalıyız. Tabii ki hiçbir şey almadık. İkimizin de hiç parası yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çikolataca Konuşur Musun?
Fantasy(KİTAP BANA AİT DEĞİLDİR ALIP OKUYAMAYANLAR İÇİN GEÇİRİYORUM) Okulun yeni öğrencisi Nadima sınıflarına geldiğinde Jaz çok sevinmişti. En sonunda bir sıra arkadaşı olacaktı.Tek sorun Nadima'nın tek kelime ingilizce konuşamamasıydı. Nadima Suriye göçm...