~Planlar~

79 3 0
                                    

Matt gürültüyle sandalyesini çekerken "Açlıktan ölüyorum!" dedi.

"Hemen oturma, çatal bıçakları al!" diye seslendi annem, kızarmış ekmek dilimlerine yağ sürerken.

Matt oturduğu yerden Dan'e seslenerek çatal ve bıçakları istedi.

Ocağın başında dururken beni geçip tavadan bir pastırma dilimi yürütmeye çalışıp "Meşgulüm!" dedi.

Tahta spatulayla eline vurup "Şşşt!" diye bağırdım.

Gus anında bilgisayarın başına oturdu.

"Bilgisayarda ben varım!" dedim.

"Hayır yoksun. Pastırma kızartıyorsun."

"Oturum açık!"

Anında oturumumu kapatıp kendi oturumunu açtı. "Hayır değil!"

"Kahvaltıdan sonra bilgisayara ben geçeceğim," dedim.

"Hayır, geçmeyeceksin,"

"Anneeee!" diye bağırdım.

Annem "Gus..." diye seslendi.

Gus "O sırasını kullandı!" diye bağırdı. "Şimdi benim sıram."

"Gus'tan sonra ben varım!" dedi Dan.

Gördünüz mü? Şaka gibi! Bu koşullarda işimi nasıl başlayacağım?

"Neden kendi bilgisayarım yok!" diye bağırdım.

Annem "Çünkü ben bir milyoner değilim!" diye cevap verdi.

"Aa! Ama bana bir dizüstü bilgisayar alırsan, internet sitemi kurabilirim ve böylece milyoner olurum," dedim, mükemmel bir mantıkla."Sana parasını geri öderim!" diye söz verdim.

Annem sadece gözlerini devirdi.

Matt "İyi denemeydi, Jaz!" dedi.

Gus ve Dan son patates mücveri için gerçekten çatallarıyla savaştı.

Annem "Lily bugün geliyor mu?" diye sordu.

"Hayır, başka bir işi varmış."

"Ne yapacakmış?"

"Alışveriş. Kara ile."

Annem bana bir bakış attı. Onu görmezden geldim. "Peki ya Chloe ve Elly?" diye sordu annem neşeli bir şekilde.

"Sanırım onların da işi var," dedim.

"Aa. Odanı toplayabilirsin!"

"Sağ ol anne. Ne güzel bir sürpriz!" dedim.

Bir süre sonra "Önümüzdeki hafta sonu herkesi bize çağırsana. Kamp yaparsınız," dedi.

"Belki sadece Lily'i çağırırım," dedim.

"Herkesi çağır, daha eğlenceli olur," dedi.

Bir saniye, diye düşündüm. Annemin ne yapmaya çalıştığını anlıyordum. O yüzden "Kara'yı çağırmayacağım," dedim.

"Jaz, bu durum bu şekilde halled bileceğin bir şey değil," dedi annem. Ve o da bunu söylerken çok ciddiydi. Kısa bir duraksamadan sonra annem "Yeni arkadaşın Nadima nasıl?"

"İyi, sanırım," diye cevapladım, hâlâ huysuz hissediyordum.

"Bir akşam okuldan sonra onu eve çağorabilirsin," dedi.

"Nasıl çağıracağım ki? İngilizce bilmiyor," diye belirttim.

"Hiç mi bilmiyor?"

"Yani, çok az."

"Öyleyse basit bir şekilde anlat. Belki senin anlayabileceğini düşündüğünden daha fazlasını anlayabilir."

"Ya da senin anlayabileceğini düşündüğünden daha azını anlaybilir," diye cevapladım.

"Aa hadi ama! Sen sorunları aşamada iyisindir," dedi annem.

"Onu o kadar da iyi tanımıyorum. Biraz garip gözüklebilir," dedim. "Zorlama gibi."

"Veya biraz arkadaşça gözükebilir," dedi. "Biraz, bilirsin işte, nazik, hoş veya arkadaş canlısı gözükebilir."

Annemin pes etmeyeceğiğini anladım, bu yüzden "Tamam," dedim.

Dan "Pazartesi dışında her gün çağırabilirsin," dedi. Bunun sebebi pazartesi günleri yemeği onun yapmasıydı. Hamburger.

"Veya salı günü dışında," dedi Gus. Evet tahmin edebileceğiniz gibi salıları yemeği o hazırlıyordu. Sosis ve patates püresi.

"Veya çarşamba dışında," dedi Matt. Spagetti bolonez.

Dan "Onu perşembe günü çağırma," dedi. "Seni sevmesini istiyorsan bunu yapma. Gıda zehirlenmesi rahatsız edici olabilir."

"Ha ha, ha! Çok komik!" dedim.

"Onu cuma günü çağır," dedi annem. "İstersen bu cuma çağırabilirsin."

"Tamam," dedim ama dürüst olmak gerekirse bunun iyi bir fikir olup olmadığından hâlâ emin degilim.



Vote atmayı unutmayın...

Çikolataca Konuşur Musun?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin