18. Bölüm: Kütüphanedeki Fısıltılar

326 116 273
                                    


Bugün bu bölümü yazarken Hannah'nın yaşadığı her şeyi bizzat oturduğum yerden ben de hissettim. Yazarken ellerim titredi, parmaklarım uyuştu. Kafamı kaldırıp kendimi sakinleştirmeye çalışsam da cümleler ilerledikçe daha da heyecanlandım. Yazarken aldığım keyfi okurken sizin de tatmanız dileğiyle.

Keyifli okumalar...

🎶 Delacey - Dream It Possible 🎶

" Sonuçta beyazın aydınlığı ve siyahın karanlığı varsa kırmızının da yaşatma gücü vardı... "

Hannah Lynn Dane

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hannah Lynn Dane

Scott'ın arkasından bisikletimi sürmeye devam ederken bazı yerlerde hiç pedal çevirmezken bazı yerlerde sürekli pedal çeviriyordum. Seaderburg şehrinin dev binaları arasında kaldırımda ilerlerken yolda yürüyen insanlara çarpmamaya, öğlen vakti küçük dükkanlarında oturup bugün biraz para kazanıp evlerine götürmek umudu ile müşteri bekleyen esnafların o küçük dükkanlarının önündeki stantlara koydukları, içi rengarenk meyve ve taptaze sebze dolu sandıkları devirmemeye ve dergilerin koyulduğu raflara çarpmadan geçmeye özen gösteriyorduk.

Bakışlarımı önümde giden Scott'tan ayırıp etrafıma bakındım. İnsanların neden burada olduğunu bilemezdim belki ama tahmin edebilirdim.

Dışarıda çeşit çeşit insan vardı. Bazıları otobüs duraklarında bekleyip bir an önce evine gitme isteği ile otobüs beklerken bazıları ise uzun zamandır ailesi ile baş başa hiç dışarıya çıkamadıkları için bu güzel günü asla unutmamak için sonuna kadar eğlenceli ve mutlu geçirme peşindeydi.

Sonuçta hiç kimse dışarıdan birine bakıp onun ne yaşadığını, içinde ne gibi fırtınalar döndüğünü bilmezdi değil mi?

Köşedeki binayı da döndükten sonra lokanta bakış açımıza girmişti bile. Hızlıca bisikletleri lokantanın yanına doğru sürdük ve lokantanın önüne geldik. Yanında durduğunuz küçük lokantayı incelerken aynı zamanda bisikletin üzerinden indim - tabii bakmadan nasıl inilirse o şeklide dikkatli - ve bakışlarımı aşağıya indirerek bisikletimi Scott'ın bisikletinin yanına koydum.

Tam önünde durduğumuz küçük lokantanın dış duvarları kırmızıydı ve üzerinde ise Çince yazılar ve Çinlilere özgü şekiller ve ejderha işlemeleri vardı. Lokantanın bir diğer duvarı ise boydan boya camla kaplıydı. Dışarıdan içeride oturan herkesi görebiliyordum. Masalarına oturmuş ya önlerindeki yemekleri yiyorlardı ya da masa aralarında gezen ve bekleyen müşterilere yemeklerini dağıtan çalışanların yemeklerini getirmelerini bekliyorlardı. Herkes buradan çok mutlu gözüküyordu.

Lokantanın içerisine girmek için kısa bir merdiven vardı. Merdivenlere yönelirken önde ben gidiyordum arkamdan da Scott geliyordu. Siyah altı, yedi basamaklık merdivenleri çıkarken sağ elimi kaldırdım ve kırmızı duvardaki altın işlemelerin üzerinde gezdirdim. Altın işlemeler pürüzlü olduğu için avucumu gıdıklayarak geçmişti. Bu şekiller çok hoşuma gitmişti.

SIR(Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin