Saçların yanmış, ateş mi biçtin?
Yüzün rengin solmuş, zehir mi içtin?
Taşları günahtan yollar mı geçtin?
Belki de böyle olmayı sen seçtin.
"Her şey benim güzeli ararken, en yükseğine ulaşmamla, en güzelini bulmamla başladı. Bunun için yetersiz olaca...
"Ve bir gün göreceksin, meleği melek yapanın kanatları olmadığını."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Şimdiki Zaman
Yaşadığım yerde havadan olsa gerek, yıldızlar pek gözükmezdi. Tek katlı evimde, odamın penceresinden dışarıyı izlerken tek amacım biraz hava almak ve böyle güzel bir havaya denk gelmişken etrafı aydınlatan yıldızları izlemekti. Yakışıklı, kaslı karşı komşumu görmeyi beklemiyordum. Gözlerimiz buluştu. Üzerimde sadece iç çamaşırlarımla, yarı çıplak bir şekilde durduğumu fark ettiğim an elimi beni örtebileceği düşüncesiyle vücuduma kapattım. O asla rahatsızlık duymuşa benzemiyordu.
Perdemi çekip kendimi yatağa attım. Yatağın üzerinde fotoğraf makinem duruyordu, iki senedir de pek sağlam değildi. Makine için harcayacak bir paraya sahip değildim ve dolayısıyla yeni bir tane alana kadar bununla idare ediyordum. Veya belki sadece rüyamda sahip olurdum. Oldukça soğumuştum bu işten de, kamerayı suratıma her yaklaştırdığımda kulaklarımda aynı silah sesi çınlıyor, aynı görüntü, gözlerime ve zihnime kazınmış bir anı gibi orada öylece duruyordu. İçimi biraz da endişe kaplıyor, bedenimi suçluluk duygusu sarıyordu. Belki de söylemeliydim. Belki de, benim yüzümden asla bulamamışlardı suçluyu. Yine de birine söylersem eğer hiç kimsenin bana hiç bir şekilde inanmayacağını biliyordum ve bu beni biraz olsun rahatlatıyordu.
Birisinin kapımı tıklatmasıyla yerimde doğruldum, bacaklarımı yatakta toplayıp bağdaş kurdum. Üzerime bir şeyler almam iyi olurdu.
"Gelebilir miyim?" Dilber'in sesini duyduğumda rahatladım, zaten pek bir de şey yapmak istemiyordum.
Bir şey demediğimde kapıyı açtı ve bana göz gezdirdi. Yavaşça gelip yanıma oturdu. Bir elini dizime koydu.
"Geldiğine sevindim."
"Pek öyle gözükmüyor," dedi yutkunarak. "Yanında olmak istedim."
Dilber, bana iki sene önce çelme takanların arasındaydı ve o günden beri de ona pek sıcak bakmıyordum. Zaman geçtikçe onunla bir şekilde arkadaş olmuş, bana karşı başka herhangi bir kötü davranışı ile karşılaşmamıştım. Doğrusu ona hâlâ tam anlamıyla güvenmiyordum ve belki o da bunu bildiğinden aramızda genel olarak bir gerginlik vardı.
"İstersen burada kalabilirim. Yarın da okula beraber gideriz. Bizimkilerle biraz tartıştım da."
"Bunu çok isterim!"
"Gerçekten mi?" dedi tek kaşını kaldırıp, yatağın yanındaki komidinde duran sürahiden, bardağa su doldururken.
...
Öğrencilerin dolaştığı geniş koridorda, kitaplarımı kendi dolabıma yerleştiriyordum.
"İzmir," Karşımda siyah hırkasının kapüşonunu kafasına örtmüş, yüzünün yarısında ve gözünde yara izi olan bir çocuk ve mavi, kısa saçlı, kollarını birbirine bağlamış bir kız karşımda duruyordu. "Müdür seni bekliyor. Köşedeki kullanılmayan depodaydı, evet."
Dolabımdan ayrılıp oraya doğru ilerledim. Kapıyı açıp içeri girmemle arkamdan kapının kilitlenmesi bir oldu. Müdürün beni bu eski depoda beklediği yalanına nasıl inanabilmiştim, aklım almıyordu! Telefonumu ise sadece az önce dolabıma koymuştum.
"Siktir." dememle kapıdan gelen gülüşme seslerini duydum. "Her neyin peşindeyseniz, bu yanınıza kalmayacak! Kapıyı açın!"
Birden bire boynuma bir çift kolun dolanmasıyla korkmuştum, ne yapacağımı bilemez haldeydim. Yüzünü görmek için ona doğru döndüğümde elini ağzıma kapattı. "Sadece konuşacağız." Karanlıkta yüzünü az çok seçebiliyordum ama bir an için onu hatırladım. O ince dudakları ve kırmızı beresi bana o gün o kızı vuran kişiyi hatırlattı. Sadece sakin olmaya çalıştım, o kişinin yüzünü bile görmemiştim ve belki de bu sadece bir yanılmaydı. Ben buna inanmak istiyordum çünkü karşımdaki kişinin bir katil olduğunu düşündüğümde, korkum bütün hücrelerime anında işliyor, zihnimdeki parçaları bir bir ayırıyordu ve ben delirecek gibi hissediyordum.
"Şimdi seni bırakacağım ve sadece konuşacağız. Tamam mı?"
Kafamı olumlu anlamda salladım.
"İşte böyle, uslu bir kız ol."
"S-saçma oyunlarınızla uğraşmak istemiyorum. Ben bir şey yapmadım."
"Güzel iç çamaşırları," dedi beresini çıkarıp yüzünü daha iyi görmemi sağlarken. Mavi gözleri karanlıkta biraz öfke ve biraz da bana karşı ilgiyle parlıyordu. "Demek kelebek kız dantelli seviyor."
Oy ve yorum yapmayı unutmayın! ❤️
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.