•■⚜■•
"Bir, ölümüne sevenler.
Durmadan denerler.
İnatla kaybederler..."71120'
Deniz kabuğu, cam ve ışık.
Birbirinden oldukça farklıymış gibi gelen üç ayrı kelime. İlk duyduğunuzda 'Bunların birbiri ile ne alakası var?' dediğiniz, sonrasında ise beyninizin derinliklerinde bir yerlerde gizlenmiş olarak duran bu bilgiler gün ışığına çıktığında bütün sorularınızın cevabını alabileceğiniz birbirine bağlı üç kelime.
Deniz kabuklarının ve diğer birçok kaya türü nesnenin zamanla aşınarak oluşturduğu kumların yüksek ateşte eritilerek şekil verilen camların içine konulan tungsten gibi malzemelerin kurunması amacı ile bir fanus görevi görürken aynı zamanda bu yapılan ampullerin daha estetik durması için yapılan avizelerin de olmazsa olmazı olan emektar deniz kabukları.
Benim sahip olduğum her şey.
Yanlış duymadınız, ben gayet ciddiyim. Karşınızda gelmiş geçmiş en yaratıcı ve çağının hem dışında, hem de ötesinde özel tasarım avizeler yaparak yaşamınu sürdüren bir adet Kumsal var.
"Abla bakar mısın? Şu avize ne kadar?"
Eh, ne diyordum? Ben küçük bir kasabada, hatrı sayılır bir büyüklükte ailemden miras olarak kalan tek şey olan bu dükkanı alnının akı ile işleten genç bir kızdım.
İşimi seviyordum, sakın bundan şikayetçi olduğumu sanmayın ancak işlerimi büyütmek istiyordum.
Ne var ki, herhangi bir şekilde bana yardım amaçlı yatırım yapacak kimse yoktu. Kredi çekip borç yapmak istemiyordum.
Eğer olur da işler kötü giderse elimdekinden de olmak vardı işin ucunda.
"Pardon, bakar mısınız?"
O an, tek bir sorunun hayatımı kökünden değiştirecek olduğunu aklımın ucundan bile geçmezdi.
Bir görenin dönüp bir daha bakacağı kadar yakışıklı olmasa dahi benim gibi ortalama bir kız için ideal yüz hatlarına sahip, belki benden iki üç yaş daha büyük olabilecek beyefendiye bakarken kalbim dört nala koşamadı.
Hala normal hissediyordum, vücudum adrenalin falan salgılamıyor, hatta tam tersine gittikçe daha da sakinleşiyordu.
Karşımdaki adamın kahverengi gözleri ve kahverengi saçları vardı. Yüzünde ve boynunda ona yakışan toplamda ondan fazla olduğunu düşündüğüm benleri vardı. Biraz uzun ve düz bir burnu, belki ucundan şekilli bir çene hattı vardı.
Saçları, orta uzunlukta ve dalgalıydı, ara ara daha koyumsu duran kısımlar ıslak olduğundan ağırlık yaparak alnına dökülmüştü. Bu, dışarıdaki sağanak yağmura yakalandığını anlamamı sağlıyordu. Üzeründeki kıyafetlerde aynı şekilde hafif ıslanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aşkı harcamanın dört yolu
Kurzgeschichten"Ah, bu şehrin her köşesinde bir ayrılık var. Ağaçlara asılmış dilekler gibi aşklar..." ⚜ 71120, Cumartesi' ~ 'Aşkı Harcamanın Dört Yolu' adıyla yazılan ilk kitaptır!