𝑐𝑎𝑛 𝑖 𝑝𝑟𝑜𝑡𝑒𝑐𝑡 𝑦𝑜𝑢

705 83 83
                                    

Mark evlerinin arka bahçesindeki salıncağa oturmuş Donghyuck'u beklerken düşüncelerine dalmış bir şekilde içinden bir sürü şey sayıklıyordu.
"Sanırım ben gerçekten aşık bir insanım.
Ben gerçekten Lee Donghyuck'a aşık bir insanım.
Onun yanıma geleceği düşüncesi bile titrekirken beni bir de karşımda olunca ne yapacağımı bilemiyorum"diye düşünüp dururken gözleri etrafı bir kez daha inceledi.Çok bir şey yapmamıştı sadece salıncağın etrafını biraz ışıklandırmış,minik bir masa hazırlamış ve eski plağını da getirip müziğin ortama yayılmasını sağlamıştı.En çok kendisinin kusursuz olmasını istiyordu bu akşam.Donghyuck'un karşısında donup kalmak istemiyor,her şeyi anlatmak istiyordu.Ama en çokta küçüğüne kavuşmak istiyordu.

Son bir kez daha sallandıktan sonra salıncaktan inip bahçedeki minik lazımlık olarak kullanılan kulübeye girip içecekleri kontrol etti.2 bardak ve birkaç içecekle kulübeden çıkıp salıncağın biraz ilerisine hazırladığı masaya koydu elindekileri.Gözlerini biraz daha etrafta gezdirdikten sonra kendisiyle birlikte her şeyin tam olduğuna karar verdi.Plakta çalan müziği değiştirip salıncağa oturdu yeniden.

Donghyuck bahçenin başında durmuş Mark'ı izliyordu.1 yıl aradan sonra onu görmek kalbini  eritmişti.Özlem duygusu kalbinin tam ortasına yerleşmiş kavuruyordu sanki onu şu an.Yavaş adımlarla ve hızlanan nefesiyle bahçeye doğru adımladı.Kendisine sakin ve soğuk olmayı hatırlatıyor ve arkadaşlarını utandırmayı umuyordu;bugün Mark'ın karşısında yenik düşmeyecekti.

Mark duyduğu adım sesleriyle kafasını yerden kaldırdı ve gelen kişiye baktı.Mark döndüğünden beri gizlice Donghyuck'un evinin oralara gidip izlese de şu anda ilk defa görmüş gibi kalbi
hızlanmıştı.Kendisini salıncaktan kaldırmış ve küçüğüne doğru adım atmaya başlamıştı.
Birbirlerine atılan her adımda ortama yayılan nefes sesi yoğunlaşıyor ve her ikisi de kalp atışlarının duyulmasından korkuyordu.

Aralarında 1 metrelik bir mesafe kaldığında Donghyuck gözlerini Mark dışında her yerde gezdirmeye başladı.Kurduğu ortamı çok beğenmiş ve duygulanmıştı;böyle şeylerden çok hoşlanırdı çünkü ve Mark'ta bunu biliyordu.Plakta çalan şarkı değişmeye devam ediyor,rüzgar esmeye başlıyor ama ikisi de hareket etmiyordu.Mark ısrarla Donghyuck'un yüzüne bakıyor ve bakışlarıyla ona bakması için yalvarıyordu.

"Buraya kadar gelmişken yüzüme bile bakmayacak mısın?"

Donghyuck son bir kez daha etrafa baktıktan sonra gözlerini karşısındaki gözlerle birleştirdi.İşte şimdi bütün her şey anlamını yitirmişti her ikisi için.İkisi de kendini ağlamamak için zor tutuyor ve hissettikleri özlem patlamasıyla sarsılmamaya çalışıyordu.Dolu gözlerle birbirlerine bakarken plaktaki şarkı değişmiş oldukları duruma hiçte uygun olmayan bir duygusal şarkı çalmaya başlamıştı.

Donghyuck bir an önce "toparlanmalıyım" diye düşündü.Bugün buraya gardını indirmek için değil Mark'a ne kadar güçlü durduğunu ve onsuz da olabileceğini göstermeye gelmişti ya da sadece onu görmek ve dinlemek için ölüp dirilmişti.Eğer şimdi karşısında kendini tutamayıp ağlamaya başlarsa arkadaşlarını haklı çıkarmış olurdu ve Donghyuck bunun olmasını istemiyordu.

"Sana ayırabileceğim fazla vaktim yok Mark.Ne diyeceksen de,hemen dinleyip gideceğim."

Mark,Donghyuck'un yüzüne oranla soğuk ve duygusuz çıkan sesine karşı şaşırmıştı."Bana kendini göstermeye çalışıyor" diye düşündü Mark.
Kafasını sallayarak Donghyuck'a salıncağa geçmesini istediğini gösterdi eliyle.Donghyuck fazla beklemeden salıncağa geçti ve oturdu.Mark'ta bardaklara içecekleri koymuş birkaç dakika öncesine kadar yalnız oturduğu salıncağa geri oturmuştu.Elindekini Donghyuck'a uzattıktan sonra söze nereden başlayacağını düşündü.

•𝑐𝑎𝑛 𝑖 𝑐𝑎𝑙𝑙 𝑦𝑜𝑢 𝑡𝑜𝑛𝑖𝑔ℎ𝑡• Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin