4. Bölüm

17 4 6
                                    

Ne olacaktı şimdi? Ne yapacaktık? Arkadaşlarımıza ne diyecektik? Kızlar çok kızacaklardı belki.
Pardon ama,
Kimin umurunda?
Bir kaç gün gizlesek bir şey olmazdı herhalde. Konuşmayı hiç bırakmadık. Gece, gündüz sıfır uykuyla sadece konuştuk. Her şeyi konuştuk. Aynıydık resmen. Her şeyimiz aynıydı.

Konuştukça içimde bir şeyler kıpırdıyordu. Sevgi artar mıydı?
Daha doğrusu bunun adı sevgi miydi?
Hiç bir şey bilmiyordum. Sevgi ne onu bile bilmiyordum. Birisi bana sorsa, "seviyor musun?" Dese gözüm kapalı "Hem de çok aşığım." Derdim.
NE? Gece mal mısın? Aşk mı?
Sevgiden bahsediyorduk şimdi, aşk mı oldu. Aşk neydi? Sormak olmazdı. Ama gözüm kapalı aşığım diyeceksem demek ki aşığım. İlk görüşte aşk değil belki ama ilk yazışta aşk benimkisi.

Gerçekten çok değişik. Çok farklı...

Boy olsun pos olsun... Ne önemli ki? Onunla beraber büyümek, onunla beraber keşfetmek, onunla beraber yaşlanmak istiyordum.
Çok çabuk oldu belki de farkındayım. Ama ben o gece kendime söz verdim.
"Gece, ne olursa olsun bu çocuktan asla vazgeçmeyeceksin. Onu hep seveceksin. Yanında kimse kalmasın, sen onun yanında kalacaksın. Uykusuz kalacaksın, ya da sadece uyuyacaksın ama yanında olacaksın. İster mesafeli, ister mesafesiz yan yana. Ne olursa olsun. Herkes gidecek, herkes bitecek belki ama siz kalacaksınız. Siz hep beraber olacaksınız. O senden gitse bile onun peşini bırakmayacaksın. Elin elinde olmasa bile gerekirse onun eli olup yoluna çıkan taşları bir bir iteceksin."
____________________________________
Fotoğraflarımızı görmüştük.
Nasıl bir şeydi bu?
Çok güzel bir şeydi be. Pardon yakışıklı.
Ama sanki yanında sönük gibi hissediyordum. Gözlerine yakından bakmak istiyordum. Saçlarına dokunmak istiyordum. Yüzünü incelemek istiyordum. Ellerini tutmak istiyordum.
"Belki bir gün." Diye düşündüm sesli bir şekilde.
Hâlâ babamlardaydım ve bugün dönecektik. Güya ölecektim. Aslında o gelmeseydi, onunla karşılaşmasaydım bugün bu saatlerde olmayacaktım.
Duam kabul oldu sanırım.
Mucizem gerçekleşti.
Mucize diye bir şey varmış.
Melis salona girince hazırlanması gerektiğini söyledim.
Yüzü asılmıştı, o da gitmek istemiyordu ama gitmemiz şarttı. Çünkü velayet annemde olduğu için polisleri kapıya dikebilirdi. Böyle birisiydi. Azıcık, birazcık bile durmamıza müsade etmezdi. Suçlu olan babamdı ama her şekilde suçlu olan oydu. Anneme bıçak çekmişti, bunun savunması mı olurdu ki? Biraz babaannemlerle vakit geçirdik. Bu kadını çok seviyorum hayatımdaki önemi aşırı büyük birisiydi. O kadar güzel bir kalbe sahipti ki bazen onu kıskanıyordum. Annemden çok o bakmıştır, o büyütüp, o öğretmiştir bana bir şeyleri. Konuşması olsun davranışları olsun her şeyiyle güzeldi.

Telefonum titrediğinde "Anne" yazısını gördüm. Evet "Annem" değil de "Anne" diye kaydetmiştim. Anne olduğunu bir gerçek elbette ama kimin annesi olduğu, kime gerçekten annelik yaptığı bilinmez...
Derin bir nefesle telefonu açtım.
"Efendim"
Hemen konuşmaya başladı.
"Yanında kimse var mı?" Diye sordu. Babannem yanımdaydı fakat ben, "Yok." Dedim.
"İyi. Şey biz dışarı gidiyoruz da Emir'i gezdirmeye ne zaman geliriz belli değil. İsterseniz bir gece daha kalabilirsiniz." Dedi bir saate bile izin vermeyen kişi.
"Tamam iyi eğlenceler." Deyip telefonu kapattım. Babaannem 'Ne oldu?' Der gibi bakınca, "Bir gece daha kalabilir miyiz?" Diye sordum. "Tabii kızım deli misin sen sorman hata." Dedi. Gülümsedim ve Melis'in yanına gittim. Babama sarılıyordu. "Melis bir gece daha buradayız." Dedim. " Annem kızar abla saçmalama." Dedi. "Kalıyoruz kafana takma eğlenmene bak bir gün daha." Diyerek odadan çıktım. Babamın bakışları değişmişti. Ya biz burada daha mutluyduk. Annem babamı sevip özlediğimizden geldiğimizi düşünüyor herhalde. Daha doğrusu Melis çok özlüyor ve bu normal çünkü iki yıldır annem Melis'i babama göstermedi. Sebebi ise Melis o zamanlar küçük olduğu için Emir'le ilgili bir şeyler söyleyebilirdi.
Ben söylemiyordum da ne değişiyordu sanki? Herkes biliyordu ki zaten Emir'i. Hatta babannemle ortamı yumuşatmak için şaka bile yapıyorduk birbirimize. Tek gerçek şuydu ki ben babamı değil, babaannemi özlediğim için geliyordum buraya.
Telefonum bildirim sesiyle titredi tekrar. Annem diye gözlerimi devirip telefonu elime aldım fakat mesajı atan kişinin ismini görmemle yüzümün aydınlanması bir oldu.
Buğra; Naber güzelim?
Yüzümde güller açıyor mübarek. Bu nasıl giriş aslan parçası. İçime mi sokayım seni ya ne istiyorsun?(!) E tamam da o bana güzelim dedi. Ben ona ne diyeceğim? Ya ben sevgi sözcükleri söyleyemem ki. Neyse hadi bakalım.
İyidir delikanlı sen?
Ulan Gece ne diyorsun çocuğa mal.
Buğra; İyidir benden de ne olsun...
Yerim seni oğlum. Ama her şey kötüye giderse? Bu kadar bağlanmamalıyım. Hayır bu kadar bağlanırsam ona ve o da giderse ne yaparım ben?
Tek isteğim, bu kadar geç gelen birini kaybetmemek...
Çünkü buna dayanamam.

Gerçek Bir Mucize (Gerçek bir hayat hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin