Uyandığım o ilk anda, bilincimin yerine geldiği anda, daha gözlerimi açmadan dün gecenin rüya gibi anısı geldi gözlerimin önüne. Gülümseyerek doğrulup oturdum. Sanki gerçek evlilik teklifi almış kadar mutlu hissediyorum kendimi. Vücudumu esnetmek için kollarımı yukarıya doğru kaldırıp yarım yamalak açtığım gözlerimi yüzüğümde gezdirdim. Benim yüzüğüm. Üzerimdeki yorganı atıp ayağa kalktım. Odama biraz olsun güneş ışığı girsin diye pencereye gidip perdeyi sonuna kadar açtım. Ama daha kargaların bile uyanmadığı bu saatte güneş ışığı görmek anca hayal olur tabi. Üstelik havalar bu kadar soğuk ve yağmurluyken. Neyse moral bozmak yok. Bu gün çok güzel bir gün!
Önce temizlik. Üzerimdekilerden kurulup kendimi duşa attım. Sıcak suyun altında tüm bedenim gevşeyene kadar kaldım. Duştan sonra da üzerimde bornozumla kendime tost ve kahve yapıp sosyal medyadan güncel haberlere göz gezdirirken kahvaltımı yaptım. Saçlarımı kuruturken bir yandan da elimdeki fırçayı mikrofon gibi kullanarak, açtığım Mor ve Ötesi'nin Daha mutlu olamam şarkısına eşlik ettim.
"Güne kahveyle başladım, ağzım kuru zihnim açık." Saçlarımı sağa sola savururken fön makinası ile kendime rüzgar yaptım. "Daha mutlu olamam!" diye haykırdım tüm gücümle.
" Yağmurlu bir akşamüstü, Radyo açık, köprüdeydim. Derken bir anda fark ettim. Başka bir hayat yok ki!" Aynadaki kendime bakıp dans etmeye ve şarkıya eşlik etmeye devam ettim. Fön makinasını kapatınca sesimin ne kadar çok çıktığını fark edince şarkıya sadece mırıldanarak ve dans ederek eşlik etmeyi seçtim.
Üzerime siyah, biraz göğüs dekoltesi olan bir bluz ile yüksek belli deri pantolonumu giydim. Yanlış anlaşılmasın ama aynada şöyle bir kendime bakınca ben bile sarışın bir bomba görüyorum ki daha makyajımı ve saçımı yapmadım. "Allahım çok mu güzelim ne?" dedim gülerek. Makyaj masama oturup bu sefer de makyaj fırçamı mikrofon olarak kullandım.
"Hadi çıkart içindeki, saklı cenneti. Zaten sevişiyorsun benimle, vücut dilinle!" Bu şarkı benden Emre'ye gelsin.
"Hakkını verelim mi aşkının? Namusunu kurtaralım mı? Yediden yetmişe nam salıp, dillere slogan olalım mı?" Dans etmemeye çalışarak gözlerime hafif buğulu bir makyaj yaptım. Saçlarımı ellerimle hafif kabartıp dağınık bir şekilde geriye attım. Boynuma incecik zincir bir kolye taktım. Dudağıma da en sevdiğimi, kırmızı rujumu sürdüm. Ellerimi aynadaki yansımama doğru sallayarak bu şarkıyı da kendime ithaf ettim.
"Su gibisin! Su gibisin! Akıp gider zaman sen dönmezsin. Su gibisin! Su gibisin! Gafil avlandım, seline yenildim. Ruhuma hayat veren sensin!" Nur Yerlitaş edasıyla ellerimi yanaklarıma doğru kaldırıp yüzümde gezdirdim. Kırmızı ojeli uzun tırnaklarım kırmızı rujumla yan yana gelince görüntüm daha bir hoşuma gitti. Ah Emre! Sen gay olmayacaktın var ya! Sana dünyada cenneti tattırırdım ya neyse.
Ayağa kalkıp son kez kendime baktım ve görünüşümden memnun bir şekilde gülümsedim. Ayağıma bilekte topuklu botlarımı da giyip aceleyle evden çıktım. Dans edip şarkı söylemekten saatin nasıl geçtiğini fark etmemişim. Koştur koştur durağa gidip son anda otobüse yetiştim. Bakın arkadaşlar işte bu bir dramdır. Yani şu kılığımla kıyafetimle beni kapımın önünden lüks araçla, özel şoför almalıydı. Neyim eksik benim o dizilerdeki şirret kadınlardan? İstersem ben de sinsi olabilirim yani. Bir kez daha otobüsle işe gitmenin verdiği bıkkınlıktan uzaklaşmaya çalışıp bu gün ne kadar güzel olduğuma odakladım.
İki saatlik ve iki otobüsle yaptığım yolculuktan sonra nihayet şirkete girince mutlulukla masama gittim. Üzerimdeki kabanı çıkarıp sandalyeme atmıştım ki anında Mert damladı yanıma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MY LIFE 'Full of Lies'
RomansaSarhoşken verdiğim bir söz yüzünden, en yakın arkadaşım için aileme, akrabalarıma ve bütün arkadaşlarıma aptalca mı akıllıca mı olduğundan emin olamadığım bir yalan söylemek zorundayım. Bütün hayatımı etkileyecek olan bu yalanın sonu iyi mi yoksa kö...