Merhaba :)
Bu sefer o kadar da gecikmedim sanırım.
Bölümü atıp kaçıyorum.
İyi okumalar ♡
___
İşlemeli ahşap kapının kapanmasıyla genç kral derin bir nefes vererek gözlerini kapadı. Sakinleşmek için derin nefesler ile ciğerlerini doldururken eller iki yanda yumruk haline gelmişti. Kendi odasının önünde bekleyen iki muhafız da kralın ne yapacağını izlerken iki eşin ilk kez kavga ettiklerini görüyorlardı. Sonunda gözlerini açıp koridordaki süslerden biri olan vazoyu bağırarak duvara atıp parçalanmasını sağlayan kral ile birlikte iki muhafızda yerinde sıçrayıp korkudan titremeye başladılar. Şayet genç kralın öfkesinden herkes korkardı.
Taehyung sert adımlar ile koridorda ilerlerken muhafızlara yönelik bir biçimde "Namjoon'a söyleyin taht salonuna gelsin hemen!" dedi. Kırmızı halıların üzerinde yürürken sık nefesler ile geçtiği yerlerde, öfkeli rüzgarı takip ediyordu bedenini. Kahve saçları uçuşurken zümrütlerinin içine bakmak cesaret isterdi. Yanından geçtiği hizmetliler kralın öfkeli hali ile saygıyla eğilip korkudan titrerken esmer beden sonunda taht salonuna varmasıyla kapılar açıldı. Tahtına ulaşan uzun halıyı arşınlayıp kendine ait yere kuruldu.
Ellerini tahtın iki yanına koyup dik oturuşuyla kapalı kapıya bakmaya başladı. Parmakları kol yaslama kısmının üzerinde ritim tutarken sabırsızlıkla tek dizini kıpırdatıyordu. Jeongguk ile ilk kez tartışmanın acısını yaşıyordu. Onu üzmüştü. Bu yüzden en çok da kendine öfkeliydi. O bağırışı ve kapıyı yüzüne örtmesi aklına doluşurken gözlerini sımsıkı yumup kaşlarını çattı. Ardından tıklanıp açılan kapıyla kralın sağ kolu olan Kim Namjoon içeri girdi. Saygıyla eğilip yerinde doğrulurken kralın diyeceğine odaklandı.
"Bir ipucu bulabildin mi? Zehri koyan, eşimin ve bebeklerimin canına kast eden kimmiş?"
"Meyve tabağını hazırlatan Donghyun adlı cariyeymiş ama mutfağa sadece meyve tabağını birinin hazırlamasını söylemek için girmiş. Yani zehir mutfakta mı koyuldu yoksa mutfak dışında mı bilmiyoruz." dedi Namjoon bir şey bulamamanın mahcubiyetiyle başını eğerek. Kralının gözlerine bakamıyordu. Beraber büyüseler ve arkadaş olsalar da Taehyung kral sıfatına bürününce adaletli olsa da yanlış yapanın gözünün yaşına bakmıyordu.
"O halde şu cariyeyi çağır. Sorgulayacağım." dedi Taehyung ifadesizce. Dışına içinde ki duyguları yansıtmıyordu.
"Peki majesteleri." dedi Namjoon ardından eğilerek saygısını gösterdi ve arkasını dönerek kapıya yürüdü. Tam çıkacağı anda ise kapı açıldı ve çağırmak için gideceği beden karşısında durdu. Donghyun dolu gözlerle ellerini önünde kavuşturmuş bir şekilde açılan kapının eşiğinde duruyordu.
Namjoon Donghyun'un önünden çekilerek krala bir bakış attı. Taehyung ise çatık kaşlarla gelen bedene bakarken yerinde dikleşmişti. Donghyun yürüyerek tahtın önünde durdu ve saygısını gösterdi eğilerek. Namjoon ise taht'a çıkan merdivenlerin sol tarafına geçerek kral gibi Donghyun adlı bedene bakmaya başladı. Buraya geldiğine göre anlatacakları vardı.
"Ben de tam seni çağıracaktım." dedi Taehyung kısık gözlerle. "Ne anlatacaksan anlat, dinliyorum."
Donghyun titrek bir nefes aldı. "B-ben gerçekleri söylemek için huzurunuza geldim majesteleri. Daha fazla içimde tutamam çünkü gün geçtikçe yükü ağırlaşıyor." yutkundu ve hala kralın gözlerine bakamazken kavuşturduğu ellerine bakıyordu. "Ben kuzeniniz Wang Yo'ya sevdalıydım." sonunda kafasını kaldırarak hafif bir şaşkınlık belirtisi gösteren yeşil gözlere baktı. "Halanız...Bilirsiniz ki merhum kral kardeşini -babanızı- sevmezdi. Taht'a her zaman ölen ağabeyinin geçmesini isterdi ama o ölünce taht otomatik olarak merhum kral babanızın oldu. Bu yüzden tahtı onun hak etmediğini düşünüyordu. Onun yerine ise ölen ağabeyinin oğlunu yani Wang Yo'yu taht'a geçirmek istedi. Onun aklına girdi ve sonucu ölümüyle sonuçlandı." dedi titreyen sesiyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prince | Taekook
Fanfiction°Mpreg° Kim Hanedanlığı'nın prensi kendisine verilen hiçbir hediyeyi kabul etmez. Onu görene kadar...