Ya ben şimdi fark ettim de önceki bölüme başlık koymayı unutmuşum badfnbfgnar neyse ya çok da önemli değil ehe
Oy ve yorumlarınızı seviyorum bu yüzden eksik etmeyin :(
Umarım beğenirsiniz
İyi okumalar...
_
|Prensin değerli mücevheri
"Jeongguk, bu kürkü de al. Orası soğuk olur, bunu giyersin." Hoseok, ava Taehyung ile gideceğim için ilk başta şaşırsa da şuan orada giymem için birkaç parça bir şey hazırlıyordu. Dediğine göre kral ya da prens, genellikle yanında kimseyi götürmezmiş. Bu yüzden gideceğimi duyduğu anda benden daha çok heyecanlanmış ve kıyafetlerimi hazırlamaya koyulmuştu.
"Hoseok tamam artık. Çok fazla oldu bunlar. Bir hafta kalacağım orada, bir ay değil." Hazırlanan bohçaları elime almış, yakınıyordum. "Taehyung beni kötü bilecek senin yüzünden!" dudaklarımı büzmüş bir şekilde sallanırken, Hoseok koca gözleriyle bana dönmüş bir şekilde "Ne dedin sen!?" demişti şaşkınlıkla. Bağırmasıyla irkilerek bir adım gerilemiş ona bakarken, "Prense adıyla mı sesleniyorsun?!" demişti.
"Evet...Evet öyle. Hem sen neden bağırıyorsun bana? Taehyung bir şey demiyor. Hatta adını dudaklarımdan duymak hoşuna gidiyormuş." sonlara doğru aklıma gelen yüzüyle, dudaklarımı ısırarak gülmüş, Hoseok ise işaret parmağıyla alnımdan iterek kafama vurmuştu. "Yah! Acıdı!"
"Tamam ama etrafta biri varken, adıyla hitap etme. Saygısızlıktır. Duyduğuma göre bir cariye prense cesaret gösterip, adıyla seslenmiş. Ertesi gün ise kız bir daha görülmemiş. Onun öldürüldüğünü söylüyorlar."
"Saçma." dedim. Taehyung öyle biri değildi. "Sadece bir dedikodu, dedikodular çoğunlukla yalan olur Hoseok." Omuzlarını silkerek, son bohçaları da hazırlayıp eline almış ve odanın çıkışına yönelmişti. "Her neyse ben duyduğumu söyledim sana. Daha fazlasını değil."
***
"Prensim."
Kral veziri, ellerini önünde kavuşturmuş bir şekilde, tüm endamıyla prensin çalışma masasının önünde dikiliyordu. Kıyafetlerini, üzerine tam oturmuş bir şekilde tüm endamıyla taşıyordu. Kahve gözlere ve onlara uyan ipeksi saçlara sahipti. Yakışıklı bir yüzü vardı ve birçok hayranı olduğu belliydi.
"Efendim Namjoon." Prens Taehyung, çalışma masasında bulunan dilekçeleri inceliyordu. Halkın sorunlarını bizzat onların yazdıkları mektuplardan okumak her ne kadar başkasının görevi olsa da bunu kendisi yapıyor, sorunlara daha iyi çözümler buluyordu. Şimdiden ileride çok iyi bir kral olacağı belliydi.
"Av için gözdenizi yanınıza almak istediğinizden emin misiniz-"
"Eminim. Ben yokken onu burada bırakacak değilim. Yanımda, gözümün önünde olacak o kadar." kendinden emin bir tonda, kağıttan ayırmadığı bakışlarıyla cümlesini tamamlamış ve kaldığı yerden okumaya devam etmişti.
"Ama-
Birden kağıtta yer alan gözleri, vezirin gözlerine odaklanmış ve etrafta bir sessizlik oluşmuştu.
"Lafımın üzerine laf söylenmesini sevmem Namjoon. Bunu en iyi sen bilirsin dostum."
"Peki prensim."
Prens Taehyung ciddi duruşuyla ayaklanmış, masanın üzerinde bulunan kağıt yığınını düzene sokarak, bakışlarını vezire çevirmişti.
"Atlar hazır öyle değil mi?"
"Evet prensim, dediğiniz gibi her şey hazırlandı."
"Güzel, öyleyse çıkalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prince | Taekook
Fanfiction°Mpreg° Kim Hanedanlığı'nın prensi kendisine verilen hiçbir hediyeyi kabul etmez. Onu görene kadar...