Merhabalar efendim 😈
Öncelikle geç geldiği için üzgünüm ilham bekliyordum, eh o da gelince yazayım dedim. Kaç gündür kafamda bölümü netleştirmeye çalışıyordum zaten, lakin sonlara doğru doğaçlama oldu eheheh
(Ayrıca bu bölümler neden içime sinmiyor ya ühü :( )
Öhm neyse oy verip, yorum yaparsanız sevinirim 😇
İyi okumalar...
________
"Jeongguk koşma, ayakların yeni iyileşti!"
Özgürlüğüne yeni kavuşmuş bir kuş gibi, soğuk havaya aldırmadan, sarayın bahçesinde koşuyordum şimdi. Ayaklarım yeni iyileşmişti ve ayağa kalkabilecek bir duruma gelince, kendimi bahçede koşarken, arkamda ise Hoseok'u koştururken bulmuştum.
Prens Taehyung ayaklarımdan dolayı, ayağa kalkamadığım süreç boyunca, bebeği gibi benimle ilgilenmiş ve yataktan çıkmama izin vermemişti. Bu sebeple onun kokusuyla dolu odasında, onunla birlikte olsam bile, sürekli aynı yatakta, aynı şekilde oturup bir şey yapmamak beni bunaltmıştı.
Ayağa yeni kalktığım için ise, Hoseok koşmamam için peşimden hayıflanıyordu.
"Ben iyiyim Hoseok, günlerdir aynı yerde oturmaktan bunaldım." Nefes nefese durup arkamı dönmüş ve peşimden gelen Hoseok'un nefes nefese kalan bedenini süzmüştüm. Ellerini dizlerine yaslamış bir şekilde nefeslenirken, "Ne enerji varmış böyle sende. Ben bile nefes nefese kaldım, lakin sen oldukça dinçsin." Diyerek mızmızlanmıştı.
Omuz silkip kollarımı kavuşturarak, "Eh sonuçta kaç gündür uzanıyorum. Oldukça enerji depolamış durumdayım." Dedim ve bakışlarımı bahçede ki cansız süs çiçeklerinde gezdirdim. Kış aylarına girmemize rağmen bahçede duran süs çiçekleri, sanki yaz ayındaymışız gibi bir görüntü sunuyordu. Hava soğuk olmasa çiçeklere kanıp, yaz ayını yaşıyoruz sanardım elbet.
Hoseok'da benim gibi etrafa bakarken, "Av mevsimi geldi." Demişti. Kaşlarımı kaldırıp merakla ona döndüm. "Av mevsimi?"
"Kış buraya biraz geç gelir. Kış gelmeden önce ise kralımız, prens ile ava gider. Bir nevi kış için erzak depolamak gibi. Avladıkları hayvanları saraya getirir ve bizde depo ederiz. Fazlasını ise halka veriyorlar."
"Peki ben de katılabilir miyim buna?" Dedim merakla. Her ne kadar bir hayvanı öldürmek içimi acıtsa da doğanın kanunu buydu. Taehyung'u atı üstünde, elinde ki okla avlanırken görmek istiyordum.
"Prensimiz seni götürürse, elbet gidersin." Havanın esintisi artmış ve ikimizinde bedeni titremişti. Hoseok kollarını kendine sararken "İçeri girsek iyi olacak." Dedi soğuktan dolayı titrek bir sesle. "Soğuktan nefret ediyorum."
Adımlarımız sarayı bulmuş, ikimizde sakince yürüyorduk. Enerjimi bahçede koşarak attığım için şu an sakindim. Sarayın taş zeminini arşınlamış, odama giden kısımdan geçmeye başlamıştık. Yan taraflarda oturan cariyeler oldukça sessizdi. Normalde kısıkta olsa kendi aralarında konuşan bedenlerin suskun olması beni şaşırtmıştı.
"Efendim," önüme bir anda çıkan iki bedenle adımlarım duraksamış, şaşkınca bakınmıştım yüzlerine. "o gün sizi savunmadığımız için özür dileriz. Affınıza sığınırız." Önümde eğilerek benden özür dileyen bedenlerine bakarken, onların bana sataşan sarışın kızı savunan ikili olduğunu fark etmiştim.
"Kaldırın başlanırızı lütfen. Özür dilemeniz büyük incelik, tabiki de affederim sizi. Suçun çoğu o kızdaydı." Yüzlerinde oluşan gülümsemeyle son kez önümde eğilerek teşekkür etmiş ve yerlerine geçmişlerdi. Şimdi odama çıkan merdivenlere yönelmiş, Hoseok ise peşimden gelmeye devam etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prince | Taekook
Fanfiction°Mpreg° Kim Hanedanlığı'nın prensi kendisine verilen hiçbir hediyeyi kabul etmez. Onu görene kadar...