¹¹┃✿┃my head gets messy when i try to hide

1.6K 213 158
                                    

Senin ve benim şu anda burada olduğumuzu bilmek benim için emin olmaya yeterli.

-Gabriel Garcia Marquez, Yüzyıllık Yalnızlık

Hayallerinin aşkıyla karşılaştığında zamanın durduğunu söylerler. Bu doğru ama söylemedikleri bir şey var : Zaman tekrar akmaya başladığında aradaki farkı kapatmak için çok hızlı akar.

- Big Fish ( 2003 )

┃✿┃

🎧 Selena Gomez - Sweeter Place

┃✿┃

Kendimden iki beden büyük montuma gömülmüş, Nayeon'un koluna da girmiş bir şekilde fuarın çıkışına doğru yürürken yağmurun zannettiğimizden daha şiddetli yağdığını görmek duraksamama sebep olmuştu. Bunu fark eden Nayeon başını çevirip bana baktı. "Şemsiyen yok, değil mi?" Başımı sallayarak ona onay verdiğimde iç çekti. "Benim de yok."

Alt dudağımı ısırdım. "Taksi çağırıp durağa kadar onunla mı gitsek?"

"Saçmalama Chaeyoung! Senin durağın hemen köşeyi dönünce, bunun için taksi mi çağıracaksın?" Gözleri büyümüştü. Kapı, biz yaklaştığımız için otomatik açıldığında dışarı doğru bir adım attık. Boşta olan elimle montumun kapüşonunu kafama geçirirken homurdandım. "Ne yapayım, ıslanmaktan nefret ediyorum."

"O montla bırak yağmuru, doludan bile etkilenmezsin sen."

Dışarı çıktığımızda kol kola girmiş yürürken bir yandan da gülerek sohbet ediyorduk. Bugün aynı standta görevli olsak da dünden kat kat fazla yoğun olduğu için konuşacak zaman bulamamıştık pek, şimdi acısını çıkarıyorduk. Tam Nayeon'a doğru dönmüş bir şey anlatıyorken bir erkek sesi ismimi seslendi.

"Chaeyoung!"

Yakınımızdan gelen sesin sahibini bulmak için başımı tam karşıya çevirdim ve şaşkınlıkla olduğum yere çivilendim. İsmimi seslenen de, bize doğru yürüyen kişi de Jungkook'tan başkası değildi. Buraya geleceğini mesaj atmadığı için, aklıma böyle bir sürpriz yapacağı hiç gelmediği için şaşkınlıkla ona bakmaya devam ettim. Birkaç büyük adımda yanımıza ulaştı ve önce bana, sonra Nayeon'a bakıp ona başıyla sessiz bir selam verdi. Gözleri tekrar beni bulduğunda kapüşonun içinde iyice küçülen başıma bir bakış attı.

"İşlerim erken bitince seni alayım dedim."

Tekrar nefes almayı hatırlarken heyecanımı belli etmemek adına yumuşak bir sesle konuştum. "Ah, öyle mi?" Tam başka bir şey diyecektim ki koluna girmiş olduğum Nayeon Jungkook'a fark ettirmeyecek şekilde burada olduğunu hatırlatan bir hareket yaptı. Jungkook'u sadece ismen tanıdığı için karşımızda duranın o olduğunu bilmiyordu. Bu yüzden montumun cebinden sol elimi çıkardım ve önce Nayeon'u, sonra Jungkook'u işaret ettim. "Nayeon. Jungkook."

Jungkook bedeninin yanında serbest duran elini kaldırıp Nayeon'a doğru uzatırken gülümsedi. "Tanıştığıma memnun oldum." Tokalaşıp ayrıldıkları sırada Jungkook önce bana sonra Nayeon'a baktı tekrar ve kibar bir sesle konuştu. "Chaeyoung'u eve bırakacaktım ama hava daha da bozacak görünüyor. İstersen seni de bırakabiliriz."

Bırakabilirim değil, bırakabiliriz. Üstelik bu nazik sesi, konuşması...

Ona düşmeme gibi bir ihtimalim varsa şayet, böyle davranarak bu ihtimali yok ediyordu.

Nayeon başını olumsuz anlamda sallarken görüyordu. "Benim evim yakın zaten." Göz ucuyla bana baktı. Bir an "Hayır değil aptal, gel işte!" diye çemkirmek istesem de onu yalancı durumuna düşürmemek için sustum. Jungkook'a tekrar çevirdi bakışlarını ve mahçup bir şekilde devam etti. "Hem acele etmem gerekiyor."

Blind DateHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin