0.9

1.5K 116 56
                                    

Jungkook arkadaş ortamıyla gülüp eğlenirken, bugün kendisini rahatsız etmeyen Jin'e aklı kaymıştı. Her gün hiç olmazsa bir mesajla varlığından haberdar ederdi Jin ve ne kadar küs hissetse de bu durumdan nefret ettiği söylenemezdi. Ne de olsa hala seviyordu.

Sevgisini kalabalık ortamlara girerek hafifletmeye çalışıyordu. Aklı ne kadar meşgul olursa o kadar daha az düşünüyordu fakat bir yerde tıkanıyordu. Geceleri yalnız başına kaldığı an düşünceleri kafasını allak bullak ediyordu. Sevmek istemiyordu, sadece çok önceleri gibi onu abisi olarak görmek istiyordu ama kalp aşkı istedikten sonra elinden gelen hiçbir şey yoktu.

"Jungkook orda mısın?"

Jungkook düşüncelerinden sıyrılıp Yugyeom'a baktı ve kafasını salladı. Masanın üstündeki telefonunu eline alıp Jin'den mesaj gelmiş mi diye sayamadığı kez kontrol etti. Saçma salak instagram  bildirimleri ve birkaç kişinin mesajı dışında telefonunun ekranını kapatıp masaya bıraktı.

"Kimden mesaj bekliyorsun bakiyim?"

"Hiiiiç öylesine bakıyorum."

"Bu 1000. bakışın falan da ondan sordum."

Yugyeom'un sürekli kendisini dikizlemesi siniri bozuyordu. O günden sonra daha yakın olmaya çalışması da sinirlerini bozuyordu. Lanet olsun ki Yugyeom'a dair her şey sinirini bozmaya başlamıştı.

"Sen işine baksana."

"Jungkook, neden böyle davranıyorsun?"

"Nasıl davranıyorum?"

"Böyle işte. Sana aşık olduğumu söylüyorum. Geçen sefer beni öpüp umut veriyorsun sonra birden bana karşı soğuk davranıyorsun. Senin derdin ne? Böyle davranınca hoşuna mı gidiyor?"

Yugyeom'un sesinin yüksek çıkmasıyla Hoseok ve Bambam bize dönmüştü. Üstüne birde Bambam da bunu öğrenmişti.

"Ne? Siz öpüştünüz mü?"

"Evet. Hatta ilk adımı atan da Jungkook'tu. Daha ileriye bile gidecektik ama sonra kim geldi dersiniz? Jungkook'un hislerini dahi önemseyen ama Jungkook'un deli gibi aşık olduğu biricik arkadaşı Seok..."

Jungkook, Yugyeom'un lafını tamamlamasına izin vermeden yüzüne yumruğu geçirmişti. Hoseok ve Bambam da olaya dahil olup Jungkook'u tutmaya çalışsa da Jungkook çok güçlüydü ve hayli zorlanıyorlardı. Kollarını savurup ikisinden de kurtuldu ve telefonunu alıp kendisini evden dışarı attı.

Jungkook, sinirlenmişti fakat asıl siniri Yugyeom'a değildi, söylediği her şeyin gerçek olması içinde durdurulamaz bir alev yaratmıştı. Doğruların yüzüne çarpıtılmasını sindirememişti.

"Sikeyim ne olacaksa olsun artık."

Koşar adımlarla kendi evine doğru yürürken, yağmurun kıyafetlerini ve saçlarını ıslatması umurunda bile değildi. Deli gibi Seokjin'i görmek istiyordu ve her şeyi birer birer anlatmayı... Uzun süren arkadaşlıklarına bunu yapmayı istemezdi fakat artık hisleri kendine yük olmaya başlamıştı bu durumda başka insanlara zarar vermesine sebep oluyordu. Yugyeom, Jin.. ama en çok da kendisine.

Evin kapısının önüne geldiğinde içindeki heyecanla kapının zilini 3-4 kez çaldı. Açan olmayınca içindeki heyecan yavaş yavaş sönmeye başlamıştı. Aklına anahtar diye bir cisim olduğu tak etti ve Siyah montunun ceplerini yoklayıp eline gelen anahtarla kapıyı yavaşça açtı.

"Jin ben geldim."

Eve göz attığında gördüğü manzara karşısında şaşkınlığını gizleyememiş ve heyecan yerine içini büyük bir korku kaplamıştı.

TEARY EYES // TaejinkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin