25 yaşındaki Park Jimin her zaman doktor olmak istemişti. Küçük bir karıncayı bile incitmezdi Jimin. Kalbi sadece iyilikle doluydu.
Yüreğindeki iyiliğin bir gün acımasızca öldürüleceğini bilemezdi.
Jimin, bu olaylar olduğunda her şeyin iyi olacağını düşündü.
'Yuju kazada ölmeseydi belki de bir hastalığa yakalanır ve onları terk ederdi. '
'SeokJin sevdiği kadına ulaştı.'
'Namjoon kendini hayatın acımasız kollarından kurtardı. Daha dibe batmadan önce göçüb gitti.'
'Jungyeon ait olduğu yere bir melek olarak döndü'
'Yoongi bu şekilde daha mutlu olacak, artık incinmeyecek'
Jimin böyle cümleleri ile rahatlattı kendini. Aksi takdirde sevdiği insanları kaybetmenin acısına katlanamazdı.
Jimin'in bu zamana kadar hayatında onu rahatsız eden hiçbir pişmanlığı yoktu. Takii Namjoon'un neden öldüğünü öğrenene kadar.
Her zaman 'Fark etseydim' diye düşündü.
Artık tamamen dağılmıştı. Başka birşeyi daha kaldırmaya gücü yetmezdi.
Ama acımasız deniz onu derinliklerinde boğmak istiyordu.
Yoongi'nin ölümünden bu yana aylar geçti. Bir gün Jimin bir mesaj aldı. Mesaj Taehyung'dandı.
'Jimin şimdi *****'ya gel'
Jimin o sabah evden fırladı ve hemen Taehyung'un gönderdiği adrese gitti.
Yüzünde aptal bir gülümseme vardı. Arkadaşınında kendisi gibi daha fazla dayanamadığını düşündü.
Jimin bilemezdi, yüzleşeceği manzarayı hayal bile edemezdi.
Jimin eski bir eve geldi. Tae'yi aradı ve buldu.
Tae'yi elleri kan duvarına yaslanmış olarak buldu.
"Bu nedir? Aman Tanrım, biriyle bir kava mı ettin, Taehyung? ''
Tae'den yanıt yoktu.
Jimin bulunduğu odaya yavaşça baktı. Ve bir şey fark etti.
Kan, Taehyung'a ait değildi, yerde ölü yatan cesede aitti.
Jimin derin bir şekilde yutkundu.
'' Ne yaptın Taehyung? ''
Jimin'in sesi titredi.
''Ben...
Tae'nin gözünden bir damla yaş düşerken fısıldadı
... onu öldürürdüm. Bu pislik anneme zorla dokunmak istedi ve ben ... ''
Taehyung sessizleşti, kanlı elleri saçını buldu. Dizlerini daha çok kendine çekti.
''Annen nerede?''
''Annem bilmiyorum, belkide korkup kaçtı. Bilmiyorum, hiçbir şey bilmiyorum ''
Taehyung düşünme yeteneğini kaybetmiş gibi görünüyordu.
Telefonunu çıkardı Jimin, ardından polis numarasını çevirdi. Ama elinden çekilen telefon karşısında şaşırarak Taehyung'a baktı.
''Bana yardım etmelisin Jimin. Cesetten kurtulmalıyız. B-Ben hapse giremem, anladın mı? Orada yaşayamam ''
''Taehyung bunu yapamayız ''
''Tamam o zaman sen git, yalnız başıma yapmayı deneyeceğim ''
'' Seni yalnız bırakamam ''
.....
Cesedi bir ormana gömmüşlerdi. Taehyung annesinin yanına gitmişti. Jimin eve gitmiş ve olanları düşünmemeye çalışıyordu.
Ancak aklındaki sesler buna izin vermiyordu.
Olanları kaldıramadı Jimin.
O adamın silueti hala aklından çıkmıyordu.
Her gece kabus görüyordu ve Jimin bunlara katlanamıyordu.
Şimdiyse arkadaşları onu suçluyordu.
Örneğin, Yoongi 'Bunu neden yaptın?' diye her gün bağırıyordu ona.
Beynindeki sesler bir an bile susmuyordu.
Jimin artık böyle yaşamak istemiyordu.
Nasıl olduğunu sorduğunda Taehyung'a 'İyiyim' dedi hep.
Her an bir pislik olduğunu, kendini öldürmesini söyleyen bir sesle yaşayamadı.
Jimin banyoya gitti ve küveti suyla doldurdu. Bileklerini tek tek kesti. Su kırmızı renkteydi artık.
Jimin, Tanrı'dan yardım istemek için dudaklarını bile açamadı. Sonra kendini kaybetti ve suya gömüldü.
Tanrı Jimin'in içinde kopan fırtınaların farkındaydı. Bu yaralı meleği yanına almak isterdi ama zamanı henüz dolmamıştı onun.
Bu yüzden onu kurtardı.
Jimin'in ziyaretine gelen Taehyung onu buldu ve hastaneye yetiştirdi.
Jimin bir süre hastanede tedavi gördü. Zihnindeki sesler gün geçtikçe daha az konuşuyordu. Sonra bir gün konuşmayı tamamen bıraktılar.
Jimin, Tanrı'nın yardımıyla hayata döndürüldü.
Bir tarafı hep eksikti, ama en azından hayattaydı...
.....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I need U /ot7/
Misteri / ThrillerYedi farklı genç, yedi farklı hayat. Yediside farklı bir şekilde sonlarına sürüklenirken şunu söyledi: 'Tanrım, sana ihtiyacım var. Lütfen bana yardım et...'