28

147 6 2
                                    

medya: Tchaikovsky - Symphony No. 6 in B minor, Op. 74 'Pathétique', IV. Finale- Adagio lamentoso

içimden geldi, biraz Can'a ihtiyaç duyuyorum şu sıralar. O yüzden, size güzel bir özel bölüm... :)

*

"Neden mi buraya uzun süredir gelmiyorum doktor?" Bu cümleyi altını çizerek, bastıra bastıra söylemişti Can. "Çünkü ben üç hafta önce bugün, sevgilimin hayatta olduğunu öğrendim."

Ellerini bacaklarının arasına sıkıştırıp, tüm siniri, öfkesi ve acısı parmak uçlarından aşağı doğru aksın istiyordu sanki.

Yeşil gözlü kadın Can'a bakıp gülümsedi. "İyi mi o?" diye sordu.

Can ise, bir süre düşündü. Cevap verip vermeli miydi, yoksa ayaklanıp orayı terk mi etmeliydi? Ne yapmak istediğine karar vermesi gerekliydi. Hayat bir tiyatro sahnesiydi, kısıtlıydı mekan, kostümler, şakalar, şarkılar... Can bunu fark edeli yıllar oluyordu.

Okulu, sigarayı, küfretmeyi, yaşamayı bırakmıştı Can. Yolda yürürken, Halil'i düşünür olmuştu. O, iyi mi? Sağlığı nasıl, gülümseyebiliyor mu hâlâ, ya lunaparka gitmek istiyorsa? Bilmiyordu. Öfkeden, dizleri titriyordu, dili hiçbir şeye gitmiyor, canı hiçbir şey yemek, söylemek, dinlemek istemiyordu.

Tek yapmak istediği, ölmekti.

Ardında kalan son duygusu ölüm duygusuydu ve onu da bastırmak zorundaymış gibi hissediyordu.

"O, iyi," diyebilmişti sadece. Bir süre sustular ancak kadın sessizlikten rahatsız olmaya başlamıştı.

"Hadi, artık bir yerden başlayalım Can. Daha fazla zorlama da anlat bana. O gün ne oldu?"

"Hangi gün?"

Kadın, gözlerini hadi ama, diyen bakışlarını Can'a doğrulttuğunda, Can başını küçük bir çocuk gibi yere eğmişti.

"O gün... O gün, çok şey oldu doktor. Sandığından, oradan buradan duyduğundan, işittiğinden daha fazlası oldu. Öyle bir yük ki o gün benim için, o gün içinde gördüğüm tüm sahneler, tüm sesler kafamın içinde dört dönüyor. Ben o günü, her gün yeniden yaşıyorum doktor. Yeniden..."

Kadın, derin bir nefes alıp ayağa kalktığında penceresini kapattı ve ceketinin düğmelerini ilikledi. Can'ın tam karşısındaki koltuğa oturduğunda, profesyonelliğinden dolayı, hafifçe gülümsedi. "O gün ne olduğunu henüz bilmiyorum ama bana anlattığında sana yardım edebilirim ancak. Hadi Can, yapabilirsin..."

Can, başını yerden kaldırmış ve kadının yeşil gözlerine gömmüştü, gözlerini.

O gün ne olduğunu adı kadar ezbere biliyordu. Nasıl, Halil'in uyuklamış bedenini ölü sandığını hatırlıyordu. Polislerin yazlık evinin kapısını nasıl kırıp içeri girdiğini anımsıyordu. O siren sesleri, polisin megafonundan çıkan kalın ses tonu, Halil'in, böceğin ölmemesi için yalvarışı...

Her şey anbean anılarının arasında kilitli kalmıştı.

Sanki geçmişinde sadece o gün vardı. O gün doğmuş ve o günün batımında ölmüştü Can.

"Sevgilimle o güne gelmeden birkaç hafta önce ülke turuna çıkmıştık. Daha doğrusu, okulu ekmiş ve kaçmıştık. Hastaydı ve bunu tanıştığımızdan bayağı süre sonra öğrenmiştim. Bana kendisi o zaman söylemişti çünkü. Her neyse... Önemi yok. Şehir şehir dolaştık, ikimizin uzak şehirlerdeki arkadaşlarımızın yanına gittik. Eğlendik, yemek yedik, içtik, sevdik, kokladık, tattık... Anlayacağınız güzel haftalar geçirdik. Olduğumuz yere geri dönmeyi denedik ve döndüğümüzde de her şey normaldi. Babamın yazlık evine gelmiştik. Zaten ilkten hep orada kalmayı düşünmüştük. Belki aylarca, hatta yıllarca... Sadece o küçük evde, yaşayacak ve gidecektik... Sonra bir gün bana bir hayali olduğunu söyledi. Dünyayı dolaşmak. Dünyayı dolaşacak gücüm olmadığından ben de Türkiye'yi dolaşmaya karar verdim. Bir gün çantamızı toparladık, bir motosiklete atladık ve şehir şehir dolaşmaya başladık. Çok bir yere gitmedik zaten. İstanbul, oradan Ankara, Yozgat, Eskişehir ve Bursa. Oradan da yeniden İzmir'e döndük işte... O siktiğimin... O... Eve. Yazlık evine."

şerefe sevgili | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin