25.BÖLÜM

40 9 1
                                    

Ve Bektaş bir anda kendine geldi. Kendine gelmek aslında yanlış bir tabir olur, öyle bir kaldırdı ki başını hemen sonrasında yanmaya başladı. Hem mecaz hem de gerçek anlamıyla. Güçlerine artık ulaşabiliyordu.

Yerinden kalktı kararlıca. "Diğerlerinin yanına gitmeliyiz." dedi.

Kavga seslerini takip ederek onların yanına ulaştık fakat durum hiç de iç açıcı değildi.

Ege yaralanmıştı feci bir şekilde. Yanı başında Naz ona yardımcı olmaya çalışıyordu. Defne, Ece ve Berke ise shapeshifterlarla savaşıyorlardı.

"Ege! Ege! Yo hayır, hayır, hayır..." Ege ölüyordu. Naz çöküyordu. Naz bir yandan elini tutuyor bir yandan da Ege'yi kendine getirmeye çalışıyordu

Hemen koşarak Ege'nin yanına gittim. Hala yaşıyordu ama ruhen ölmüştü. Yorulmuştu. Ölmemek için direnecek gücü kalmamıştı. Zar zor açık tuttuğu gözleriyle bize bakıyor ve gülümsüyordu. 

Göz yaşlarımız sele dönüşürken bir kükreme duydum. Şu ana kadar duyduğum en yüksek kükremeydi. Bu sese bakacak olursak çok güçlü olmalıydı.

Bir anda bütün shapeshifterlar yaptıklarını bıraktı. Yüksekte, bir sandalyenin üstünde, duran bu shapeshifter onların alfaları, başlarındaki kişi, olmalıydı. Herkes pür dikkat onu izliyordu.

"Buraya gelin savaşçılarım!" demesiyle birlikte hipnotize olmuş gibi ona doğru yürüdüler.

"Deniz Göktaşı!" bakışlar bir anda bana çevrilmişti. Onlar bana garip bir şekilde bakarken alfa devam etti  "Ben bir alfayım, İstanbul'un hatta tüm Türkiye'nin en güçlü alfasıyım ve öyle kalacağım. Bunun için önüme çıkan büyük tehditleri öldürüyorum."

"Ben nasıl bir tehdit olabilirim ki? Daha yeni alfa oldum. Başka alfalar var da neden ben?"

"Mesela Berke'yi öldürmek varken neden seni öldürmek istiyorum diye soruyorsun cevabım şu şekilde: Deniz tüm sürünü öldürttüm ama özellikle seni öldürtmedim, neden biliyor musun? Deniz çünkü sendeki o ışığı görmüştüm, bir gün alfa olacağından emindim. Bu yüzden seni öldürtmedim, seni betayken öldürmek alfayken öldürmekten daha az zevk verecekti. Şimdi burada karşımdasın istersem hepinizi öldürtebilirim. Evet, bu doğru. Benim sürümün 10 kişilik olduğunu düşünüyorsan yanılıyorsun Deniz Türkiye'deki sürülerin neredeyse hepsinden en az birer kişi aslında benim sürümde. Kurt adamlar, hellhoundlar, bansheeler, werecoyoteler, wendigolar ve daha sayamadığım bütün türlerden elimde bolca var. Teklifim şu ya seni öldürürüm ve arkadaşlarını benim sürüme alırım ya da seni sürüme alırım onları bırakırım. Tercih senin."

Cevabım belliydi. Hiçbir şey de beni bu cevabından vaz geçiremezdi.

"Düşündüm ve tercihimi söylüyorum." Herkes endişeliydi, belki ne diyeceğimi biliyorlardı ama yine de korkuyorlardı.

"Ben senin sürüne geleceğim ve sen de arkadaşlarımı rahat bırakacaksın."

"Kabul." Diğer seçeneği seçmemem mantıklıydı sonuçta beni öldürmüş olacaktı ve arkadaşlarımı da rahat bırakmayacaktı.

"İtiraz ediyorum." dedi Berke.

"Hahahahah" Alfa bunu komik bulmuştu. Şiddetli bir kahkaha atıyordu. "Ciddi olamazsın Berke!"

"Savaşmayı teklif ediyorum. Eğer sen kazanırsan hepimizi sürüye alırsın ama biz kazanırsak senin işin biter." 

Ne yapmalıydık? Savaşmalı mıydık? Şöyle bir göz attım bizimkilere, hepsi yıkılmıştı. Dayanacak güçleri kalmamıştı, hastaneye gitmeliydiler. Böyle bu durumda savaşırsak ölme ihtimalleri çok yüksekti.

Dur bir saniye! Ege ve Naz az önce Berke'nin yanında durmuyor muydu? Yoksa benden habersiz bir plan mı yapmışlardı? Amaç Alfa'nın dikkatini dağıtıp gizlice sıvışmak mıydı?

Bu öğlen teneffüsü olmalıydı, kantinde bir sürü konuşma sesleri geliyordu. Plan buydu! Buradan kaçıp kantinde insanların arasına karışmaktı. Böylelikle kaçtıktan sonra da bizi bulamayacaklardı. 

Ege ve Naz dışında Mete ve Can da yoktu onlar planın yürümesine yardım ediyor olmalıydılar.

"Reddediyorum Berke. Savaşacak durumumuz yok. Şu kapının ardından 100 kişi gelirse ne yapacaksın?"

"Sanırım haklısın."

"Benim dediğim olacak, ben onun şey adın neydi?"

"Onur."

"Ben Onur'un sürüsüne gireceğim. Sizi de rahat bırakacak."

"Bizi bırakacak mısın Deniz?"

"Bırakmak zorundayım."


Gidip Berke'ye sarıldım.

"Sen gerçekten harika bir alfasın, kendine iyi bak olur mu?"

Sonra da Defne'ye

"Seni seviyorum Defne, ilk ve tek betam sensin. Hepiniz sağlıcakla kalın."

Ve Bektaş...

"İyi ki seninle tanışmışım. İyi ki varsın Bektaş."


"Şimdi gidebilirsiniz." Elimle ilerideki kapıyı gösteriyordum.

Defne hıçkırarak ağlamaya başlamıştı, Berke elini Defne'nin omzuna koydu. Sonra Ece de olduğu yerden ayrıldı.

"Hadi Bektaş gidiyoruz."


Final bölümüne az kaldı :/ belirtmek isterim


Mutsuz bir son olarak bitirmeyi planlamıyorum onu söyleyebilirim. 13 Kasım, yarın, yeni bölüm atacağım.


Sağlıcakla Kalın!

3 BETA 2 ALFA 1 İNSAN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin