28.BÖLÜM

41 9 2
                                    

Hala yarım saatim vardı. Eve gidip eşyalarımı toplayıp Onur'a teslim olacaktım. Hayatım bundan böyle berbat olacaktı.

"Pardon bakar mısınız?"

Kim ben mi?

"Kardeşiniz şurada ağlıyordu."

"Abii!"

Kardeşim mi?

Benim kardeşim mi var? Kafam çok karışmıştı çocuğun yüzüne baktığımda ise şaşırmıştım. Hastanenin önünde bana vuran ailenin çocuğu Alya değil miydi o? Nasıl gelmişti buraya?

"Aa teşekkürler."  dedim Alya'yı getiren, bana garip garip bakan adama. Sonra oradan ayrıldı.


"Sen sen nasıl yaptın? Nasıl bir anda büyüdün?"

"Ben yarı shapeshifter yarı kurtadamım."

"Aa ilk defa bir melezle tanışıyorum. Sen benim kardeşim değilsin değil mi?"

"Değilim ama seni gayet iyi tanıyorum ve sana yardım etmeye geldim."

"Aa teşekkürler?"

"Şimdi senin için olan planını söyleyeyim."


Bu esnada Berke ve diğerleri


"Defne lütfen ağlamayı kes." dedi Berke umutsuzca.

"Üzgünüm, üzgünüm." Durduramıyordu bir türlü ağlamasını genç kız, sevdiğini bir daha göremeyeceğini düşündükçe yüreği parçalanıyordu.

"Abi bir plan yapmalıyız. Deniz'i Onur'a bırakmayacağız değil mi?" dedi Naz.

"Tabi ki hayır." dedi Ece oturduğu yerden kalkarak. "Bir şey düşünün abi!"

"Aklıma bir şey gelmiyor." dedi Berke sinirli bir şekilde.


Deniz ve Alya'ya geri dönüş...

"Bunu yapabilir miyim?"

"Yapabilirsin Deniz! Senin için üzülen arkadaşlarını, sürünü böyle mi bırakacaksın? Sen bir alfasın Deniz, sen sandığından çok daha güçlüsün. Bunu başarabilirsin!"

"Sen kaç yaşındasın?"

Ne alaka der gibi bir bakış attı.

"13 yaşındayım."

"Benim bildiğim shapeshifterlar başkasının görümünü alabiliyor. Sen kendi küçüklüğünün görünümünü aldın. Bunu nasıl yaptın? Ve o aile senin ailen miydi?

"Onlar benim anne ve babamlar bu doğru, ama o arabada dönüştüğüm çocuk kendimin küçüklüğü değildi. O benim kardeşimdi."

"Vay canına ne kadar da benziyorsunuz."

"Tamam bu kadar soru yeter şimdi şu planı gerçekleştirelim."

"Plan dediğin çok uzun bir süreçte gerçekleşmeyecek mi?"

"O geldi ben gidiyorum."

"Dur!"

Çoktan gözden kaybolmuştu bile, Onur'dan korkuyor muydu? Belki de birbirlerini tanıyorlardı.

"Deniz, bu andan itibaren benim sürümdesin. Senin yerinde olmak isteyen o kadar kurt adam var ki ne kadar şanslı olduğunu bilmelisin."

Yalancı! Kimse senin gibi bir zavallının sürüsüne girmek istemez.

"Evet şanslıyım." dedim sahte bir gülümsemeyle.

"Şimdi seni özel yerimize götüreceğiz." dedi Onur. 

Götüreceğiz? Şu ileride duran bana dik dik bakan adam onun adamlarından biri miydi?

"O, Arda. Benden sonra en söz sahibi insan odur."

Arda benim yaşlarımda bir çocuktu. Benden tek farkı aşırı uzun ve yapılı olmasıydı. Saçları dalgalıydı. O kadar ciddi duruyordu ki neredeyse ondan korkacaktım.

"Arda, Deniz'i götür."

Arda benim yanıma gelip kolumdan tutarak beni asansörlerin önüne çekiştirdi.

"Kolum acıyor!" diye bağırmamla kolumu bıraktı. Etrafa iyice bakındıktan sonra eliyle önden buyur anlamında bir hareket yaptı. Asansörün kapısının üzerinde arızalıdır yazıyordu. Kapıyı elleriyle iki taraftan çekerek açtı. 

Gözleriyle asansörün içine gir dedi. Neden konuşmadığını anlamış değildim ama bakışları beni fazlasıyla korkutuyordu. Yavaş adımlarla korka korka kabine girdim. Sonra o da içeri girdi. İçerisi fazlasıyla dardı, üstelik 3 saniyede bir yanıp sönen asansör ışıkları beni endişelendiriyordu. Yutkundum. Asansör üstünde yazdığı gibi arızalı mıydı? Daha önce düştüğü ya da birilerinin mahsur kaldığı hissi uyandırıyordu. Belki de burada birileri ölmüştü? Normalde korku filmlerine bayılan ben korkudan bayılmak üzereydim sanki asansörde bizden başka biri ,bir hayalet, vardı.

Ciddiyetini bozmadan kat tuşlarına yöneldi, demek ki asansör her zaman böyleydi. P1 yazan tuşa bastı. Asansör çalışmaya başlamıştı, normal değildi tabi ki. P1 tuşuna basmıştı Arda ama biz yukarı çıkıyorduk. Nasıl olur da otopark 1 katın üstünde olur? Hiçbir Avm'de otoparkların üst katta olduğunu görmemiştim. Belki de P1 otoparka çıkmıyordu, belki de asansör ciddi anlamda bozulmuştu! Arda ciddiyetini koruyordu, her şeyin normal mi yoksa olağandışı gittiğini anlayamıyordum. 

Gözlerimi kısarak yüzüne baktım, ne yapıyor bu manyak diye düşündüğünden emindim. Yüz ifadesi değişmese de ne düşündüğünü anlayabiliyordum.

"Sen nesin?" diye sordum sessizliği bozmak için. Biraz bekledi, tam cevap verecekti ki vazgeçti.

"Neden konuşmuyorsun?" Yine cevap gelmedi. Asansör yavaş yavaş yukarı çıkmaya devam ederken hayatımın en korkulu anına saniyeler kalmıştı. Düşüşe...

Ani bir kopma sesiyle asansör düşüşe geçti. Kalp atışlarım tavan yaparken panik atak geçirmeyeyim diye dua ediyordum. Kalbi hızlanan tek ben değildim, Arda'nın başından beri aynı seviyede kalan kalp atışları zirvelerdeydi. Ölümüm böyle mi olacaktı? Tanımadığım birinin yanında!

Pat!  Asansörü tutan halatlardan biri kopmuştu. Şu an çok tehlikeli bir durumdaydık asansör feci bir şekilde sallanıyordu en ufak bir harekete yere çakılabilirdik. Elimi başımın arkasına koyduğumda parmaklarımın kan olduğunu fark ettim. Sallanırken kafamı çapmıştım bu doğru ama kanayacak kadar kötü durumda olduğunu bilmiyordum. Bu sırada Arda'nın yerde olduğunu gördüm. Dizlerinin üstünde duruyor ve asansörün yüzeylerinden birine bakıyordu. İyi olup olmadığını anlayamıyordum. Şokun etkisini henüz geçirememişti, kalbi hala deli gibi atıyordu.

"Arda?" diye birkaç seslendikten sonra hala hareketsiz kaldığından endişelendim ve yanına yaklaştım. Adımlarımı ağır ağır atıyordum yoksa her an aşağı düşebilirdik. Sol elimi omzuna koyduğumda kafasını çevirdi. Dişleri çıkmıştı, ama bu diş kurtadam dişlerine benzemiyordu. Sanki vampir dişleri gibiydi! Bir anda üstüme atladı.

"Ah!"

3 BETA 2 ALFA 1 İNSAN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin