Dedeme hayranım. Sanki bu tür şeylere karşı daha önceden tedbir alıyordu. Bir gün içinde dava da bizi savunmaları ve bizim aleyhimize delil toplamaları için iki avukat tutmuş. Avukatlarda hazır bekliyorlarmış gibi hemen kabul etmişlerdi. Her neyse dedemin telefonu çalmaya başlamıştı. Arayanda avukat Mürseldi. Kesin bir sorun çıkmıştı. Dedem telefonu eline aldı ve ekrana bakmaya başladı. Sanırım bir sorun yaşandığinı hissetmişdi. O kadar uzun baktı ki açmayacak diye korktum. Daha sonra ben karışmassam uzun bir süre daha bu şoktan kurtulamayacağını anladım.
İnce ve küçük parmağım ile onu nazikçe dürtüm. Bir anda irkildi ve telefonun ekranıdaki açma butonunu yana çekerek telofonu açtı. Daha sonra kızgın bir ses ile konuşmaya başladı.
-Ne oldu Mürsel?
-Satretin Amca davanın yönünü değiştirebilecek deliler ortaya çıktı. Hemen ofisime gelin!
-Ne oldu? Söylesene,çatlama insanı!
-Telefonda konuşulacak şeyler değil.
-Tamam,tamam! Kapat, geliyoruz.
Dedem endişeli bir ifade ile telefonu kapattı ve bana bakarak:
-Hadi! Cemil dayını çağırda gel.
Koşarak dayımı çağırdım. Dayım boyu çok uzun olduğundan kapıdan başını eğerek geçti ve içeriye girdi. Dayım dedemin karşısında asla başını kaldırdırmaz ve elinini göbeğinin üstünde bağlayarak dururdu. Yine bu şekilde durdu ve konuşmaya başladı.
-Buyur baba. Beni çağırmısın.
-Oğlum arabayı garajdan çıkar. Mürsel'in yanına gidiyoruz.
-Baba Mürsel bizi niye çağırmış?
-Bilmiyorum. Telefon da konuşulacak şeyler değil,dedi.
-Tamam.
Beni işaret ederek:
-Bu çocuğu ne yapacağız? Evde kimse yok.
-O da bizimle gelsin. Avukatın yanına gittikten sonra onuda evine bırakırız.Hadi acele et.(Annemler köye geldik ve ben gitmemek için inat edince,beni köyde bıraktılar.)
-Tamam.
Dayım hızlıca odadan çıktı. Dedem benim üstüme kabanımı giydirdi ve hemen aşağı indik. Dayım arabayı hazırlamaştı. Arabaya bindik ve bir saat kadar yolculuktan sonra Gaziantebe gelmiştik. Şehir merkezine doğru on veya on beş dakika kadar ilerledikten sonra yaklaşık on katlı dışı turuncu renkte bir binanın önünde durduk ve arabadan aşağı indik. Dedem elimi sıkca tuttu ve binanın girişine doğru yürüdük. Binanın içine girdik ve merdivenlerden yukarıya doğru çıkmaya başladık. Her çıktığımız katta iki daire vardı ve dairelerde avukatların ofisleri vardı. Kapıların üzerine büyük tabelalarla isimlerini yazmışlardı. Tam olarak bilmiyordum ama sanırım üçüncü kattaki bir dairenin önünde durmuşduk. Kapının üzerindeki tabelada şöyle yazıyordu:
Mürsel Çakır
Dayım zili çalacaktı ki bir anda kapı açıldı. Sanki kapıda hazır bekliyorlardı. Çok önemli bir şey olmalıydı. Kapıya açan adam uzun boylu ve hafiften şişmandı. Dedeme bakarak şöyle dedi:
-Hoşgeldiniz.
-Hoşbulduk.
-Buyurun geçin lütfen. Dışarıda beklemiyin.
Dedem hâlâ elimi tutuyordu. İlk önce kapıdan ben girdim ardından dedem ve son olarakta onun arakasından da dayım girdi. Mürsel önümüzden gitti ve koltuğuna oturdu. Dedem beni koltuğun birine oturttu yanımada kendisi oturdu. Karşımıza da dayım oturmuştu. Avukat çok acele bir işi varmış gibi oturur oturmaz konşmaya başladı.
-Tekrar hoşgeldiniz.
-Hoşbulduk.
-Konuşmama başlamadan önce telefonlarınızı alabilir miyim?
-Neden?
-Büyük ihtimalle telefonlarınız dinlenmeye başlanmışdır.
Hepimiz çok şaşırmıştık. Dayım ve dedem telefonlarını avukata verdiler. Avukat kendi telefonunda cebinden çıkardı ve üç telefonu eline alrak hızlı bir şekil de odadan çıktı ve hemen geldi. Büyük bir ihtimal ile telefonları yan tarafda ki odaya bırakmıştı. Koltuğuna oturdu ve konuşmaya başladı.
- Hemen konuya giriyorum. Sanırım o gece Cemil telefonunu kapatmamış. Telefonun sinyali onun cinayet saatinde orada olduğunu gösteriyor. Bunu çürütebiliriz ama asıl büyük bir sorunumuz daha var.
Dayım heycanlı bir ses ile:
-Başka ne var ki?
-Gizli tanık.
Bir süreliğine bir sesizlik oldu. Herkes birbirine bakıyordu. Dayım bir şey düşünüyordu sanırım. Dayıym düşünürken aklına bir şey gelmişdi herhalde. Bir anda konuşmaya başladı ve sesizliğe son verdi.
-Gizli tanık hemşire.
Avukat, dayım sözünü bitirir bitirmez meraklı bir şekilde sordu:
-Hemşirede kim?
-O gece Oğuz'un odasından çıktığımızda karşımıza çıktı ama önemsemedik çünkü suratımızı görmedi.
-Emin misin?
-Nasıl yani? Ne söylemeye çalışıyorsun?
Avukat derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.
-Sorgusunda ikizinde yüzünü gördüğünüde söylemiş ama yalnız senin yüzünü hatırlıyormuş.
Yine bir sesizlik olmuşdu. Avukat bu sesizlikten yararlanmak ister gibi önündeki duran dosyanın kapağını açmış bir şeylere bakıyordu. Biraz baktı ve konuşmaya başladı.
-Seni büyük bir ihtimal ile tutuklayacaklardır. Şimdi yapacağımız tek bir şey var sakin olmak. Diğer avukatınızla da irtibada geçerek bu delileri çürütmeye çalışacağız. İnşallah bunu da atlatacağız. Kalbinizi ferah tutun.
-Sağolun avukat bey biz artık kalkalım. Gelişme olur ise bize haber verin.
-Tamam Satretin Bey. Allaha emanet olun ve kalbinizi ferah tutun.
Daha sonra binadan çıktık ve arabaya bindik. Dedemler beni eve bıraktı ve köye gittiler. Şimdi ne olacaktı? Acaba dayım ne zaman ve nerede tutuklanacaktı? Acaba dayım ne yapmayı düşünüyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖKÜLEN YAPRAKLAR
Mystery / ThrillerArkadaşlar ilk olarak size bu kitabın konusunu açıklayayım. Bu kitabda Yasemin,Doktor Oğuzu çok seviyor ama ailesi buna karşı çıkıyor. Ailesinin karşı çıkma sebebi ise Ayşegül ile Oğuz arasında ki yaş farkı ve Oğuz'un uyşturucu gibi kötü işler ile u...