Not:Bu kısım Aslının ağızından analatılıyor.
Burası da neresiydi? Nerdeyim ben?
Nasıl gelmiştim ki ben buraya?
Yerde sarı ile kırmızı arasında ama daha önce hiç görmediğim tuhaf renkte yapraklar vardı ve ben bunların üzerinde yatıyordum. Ayağa kalkmak için yeltendim fakat sanki bacaklarım ve kollarımın üstünde yüz ton kadar yük vardı. Hiç bir yerimi kımıldatamıyordum. Biraz çırpındıktan sonra hiç bir işe yaramadığını anladım ve pesettim.
Kafamı kımıldata bildiğimi anladığım an hızlı bir şekilde kafamı kaldırıp etrafa baktım. Aman Allahım! Gözlerime inanamıyodum. Hiç ağaç yoktu. Peki bu yapraklar buraya nasıl gelmişti ki? Daha bu şokun etkisinden kurtulamamıştım ki bir şey daha fark ettim. Etrafta başı bulutları delebilecek kadar uzun ve kıl kalınlığında ince taşlar vardı. Taşların rengi o kadar tuhaftı ki târif bile edilemezdi. Bunlara taş demeye bin şahit lazımdı zaten. O sırada bir ses duydum. Peki bu ses nereden geliyordu? Etrafa baktım ama nereden geldiğini bir türlü anlayamadım.Çok ince ve cırtlak bir sesdi. Hiç susmayacaktı sanırım. Ses o kadar yüksekti beynim patlayacak sandım. Aniden kulağımda sıcak ve sıvı bir şey hissetmiştim. Bu nasıl oluyordu? Kulağımdan öyle bir kan akıyordu ki iki dakikaya kadar vucumdumda ki bütün kan dışarıya akabilirdi. Ama daha tuhaf olan kulağımda hiç acı hissetmiyordum. Acı hissedip hissedmediğimi tekrar tekrar tekrar kontrol ederken kollarımda ve bacaklarımda bir rahatlık hissetmiştim. Kendimi boşlukta hissediyordum. Sanırım o ince taşların içinde uçuyordum. Taşlara çarpacam diye yüreğim ağzıma geliyordu. Peki beni ne uçuyordu? Ortalıkta hiç bir şey görünmüyordu ki. Emin olun buna şaşmamıştım. O kadar tuhaf şey olmuştu ki bunu normal karşılıyordum. Aniden irkildim çünkü her taraf titremeye başlamıştı. Yere yaklaşmaya başlamıştım. Anlaşılan yere düşüyordum. Kafamı aşağı doğru eğdim ve baktım. Sanırım ses yerden geliyordu. Yerde kocaman bir yarık oluşmuştu ve giderek büyüyordu. Yarığın içine doğru düşüyordum. Bu kadar yer dururken neden yarığını içine düştüğümü analamıyorum. Aslından değişen bir şey yoktu. Bu kadar yüksekten düşünce ölecektim zaten. Bağırıp yardım istemeyi düşündüm ama bir türlü sesimi çıkaramıyordum. Hava da nasıl yardım edeceklerdi ama insan ümidi işte. Bir insan sesi duyuyordum. Bu cehenemde bende başkalarıda vardı.Çok korkunç bir sesti. Kesilen bir hayvanın gırtlağından çıkan sese çok benziyordu. Bana o iğrenç sesi ile bir şeyler söylüyordu.
- Susarak bu günaha sende ortak olma. Korkma! Anlat onlara beni nasıl öldürdüklerini.Bu günahı işleyenler ve göz yumanlar bedelini bir gün ödeceyecekler.
Ses bazen yükseliyor bazen de düşüyordu. Bu ses beynimin içinde yankılanırken yarığa çok yaklaştımı fark ettim. Tam yarığa giriyordum ki çıkmayan sesimin geldiğini fark ettim ve bağırmaya başladım.
-İmdaaaat! İmdaaaaaat! ...
-Aslı kalk kızım hadi! Dayınlar geldi hâlâ yatıyosun! Kalkta bana yardım et!
Gözlerimi açmıştım. Ohhhhh be! Rüyaymış. Daha doğrusu kabus. Annem bacağından asılmış koyun gibi bağrıyordu. Daha fazla cevap vermezsem annemin beni öldüreceğini düşündüğüm için ağızımın kurumasından dolayı tuhaf çıkan sesim ile bağırdım.
-Tamam anne geliyorum!
O kadar terlemiştim ki her tarafım yapış yapış olmuştu. Saçlarımın çoğu anlıma ve üzerimde ki elbise vucuduma yapışmıştı. Yatağın içinde oturmak için ağır çekimde kalktım. Rüyada ki adam kimdi ve bana ne demek istiyordu? Hemen aklıma geldi ki eğer biraz daha yataktan kalmazsam annem beni kesecekti. Yani bunları düşünecek zaman yoktu. Yataktan fırladım ve koşarak banyoya gittim. Yüzümü yıkacaktım fakat su o kadar soğuktu sanki buzdolabından çıkarılmıştı. Fakat yine de yüzü yıkamak zorundaydım çünkü suratım yapış yapış olmuştu. Özellikle de anlıma yapışan şu saçlardan kurtulmalıydım. Suyu hızlı bir şekilde çarpmadan yüzümü yıkadım. Su o kadar soğuktu ki yüzümü hissetmiyordum. Yüzümü silmek için gözlerimi açmadan havluların bulunduğu kısıma elimi uzattım. Lanet olsun! Havlu yoktu. Offfff! Bu nasıl bir sabahdı. Gözlerimi yavaşça açtım ve en nefrettiğim şey oldu. Gözüme su kaçmıştı. Elimle gözümü öyle bir kaşıyordum ki eğer biraz daha kaşırsam sanırım gözümü oyabilirdim. Gözlerimi kaşımayı bıraktım ve yüzümdeki suyu elimle kurulamaya çalışarak odama gittim.
Odama geldim ve hemen yüzümü kuruladım. Hemen aşağı inmeliydim. Üstümü acele bir şekilde değiştirdim. Üstüme pembe bir tişört altımada siyah bir eşofman giydim ve hemen aynanın karşısına geçtim.Aman Allahım! Saçalrımın bu hali de ne? Saçlarımın bu şekilde nasıl gelmişti anlayamamıştım. Hemen basit bir topuz yaptım ve aşağı indim. Annem beni görünce yakınma tarzı bir konuşma ile:
-Şükerler olsun! Aşağı inebildin.
dedi. Kızmış olmalıydı. Onun gönlünü almak için yanağına bir öpücük kondurdum.
-İşini biliyorsun.(Bu sırada gülüyordu.) Hadi orada durmada şunları sofraya taşıma yardım et.
Annem dört dörtlük bir kahavlatı hazıtlamıştı. Hemen tabakları sofraya taşımaya başladım. Beş dakika içinde sofrayı hazır etmiştik. Annemin söylemesini beklemeden çayları doldurdum ve oturma odasında ki dayımları kahvaltıya çağırdım. Kahvaltımızı güzelce yapmıştık ve sofrayı toplamaya başlamışdım ki zil çaldı. Cüneyt meraklıca kapıya koştu. Tabi ben de arkasından giderek kapıya doğru gittim. Ben gittiğimde Cüneyt kapıyı açmışdı ve kapıda bir uzun boylu esmer bir polis vardı. Bana bakarak:
-Cemil Uçar evde mi?
-Evet. Karşıda ki odada.Ne oldu ki?
-Hakında tutuklama emri var.
dedi ve kapıdan içeriye ayakabılarını çıkarmadan girdi. Onun arkasından nerdeyse aynı boyda olan sarışın bir polis daha ayakabıları ile içeri girdi. Kendileri temizlemeyeceklerdi ya.Hayvanlar! Odaya doğru girdiler ve bende onların arkasından gittim. Odaya girmişlerdi. O sarışın polis kalın sesi ile bir şeyler söylüyordu..
-Cemil Uçar kim?
-Benim.
-Hakınızda cinayet suçlamasından tutuklama emrivar. Ellerinizi uzattın.
Belinde asılı olan kelepçeyi aldı ve dayımın bileklerine geçirdi. Hepimiz şok içindeydik. Arkamda olduğunun farkına varmadığım annem bağırmaya ve ağlamaya başladı. Ben sadece olanları seyrediyordum. Dayımın koluna giren polisler onu odadan çıkardılar.
Kemal dayım bana bakarak:
-Biz adliyeye gidiyoruz. İşin aslını öğreneceğiz. Babanı arada adliyeye gelsin.
Kemal Dayım bunları söyledikten sonra diğer dayılarım ile aşağı indiler. Bunlar yaşanırken dayımın polis arabasının içinde olduğunu farkettim. Polisler de arabaya bindiler ve evden uzaklasştılar. Dayımlar da hızlıca arabaya bindiler ve yola çıktılar. Bende koşarak telefonumu aldım ve babamı aradım. Olanları anlattım ve adliyeye gitmesi gerektiğini söyledim. Daha sonra oturma odasına geldim ve annemin hâlâ ağladığını farkettim. Onu sakinleştirmeye çalışırken bir yandan da olanları düşünüyordum. Evet rüyam doğru çıkıyordu. Bedel ödenmeye başlanmışdı. Peki şimdi ne olacaktı? Dayım hapishaneye mi attılacaktı? Aman Allahım! Asıl büyük sorun dayım daha yeni nişanlanmıştı. Kız evi nişanı atacak mıydı? Offffffff! Nereden geldi başımıza şu bela.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖKÜLEN YAPRAKLAR
Misterio / SuspensoArkadaşlar ilk olarak size bu kitabın konusunu açıklayayım. Bu kitabda Yasemin,Doktor Oğuzu çok seviyor ama ailesi buna karşı çıkıyor. Ailesinin karşı çıkma sebebi ise Ayşegül ile Oğuz arasında ki yaş farkı ve Oğuz'un uyşturucu gibi kötü işler ile u...