İLK MAHKEME

49 2 0
                                    

Not:Bu bölüm Kemal'in ağızından anlatılıyor.

Bizim kınalı horoz ötüyordu. Anlaşılan yine sabah olmuştu. Köyün en çok bu yanını seviyordum. Sabah horoz sesleri ile uyanmak ve taze tavuk yumurtasından yapılmış omletin sofranda bulunmasıydı. Özelikle de benim gibi kahvaltısında omlet olmaz ise sofradan doymadan kalkan biriysen. Köyün bir diğer güzel yanı ise havasıydı. Hava çok güzel ve ılıktır. Bu nedenle yataktan kalkmak istemiyordum.Uyku çok ağır geliyordu ama yinede kalkmak zorundaydım. Yatağın içinde yavaşça doğruldum. Cemile hâlâ uyuyordu. Kalkması için yavaşça dürttüm. Cemile hızlıca yatağın içinde doğruldu. Sanki dürtmedim de elektirik verdim. Dağılmış saçlarını eli ile anlının üstünden topladı ve tepesine götürdü. Sonun da gözlerini görebiliyordum. Sanırım o da beni görebilmek için yapmıştı. Saçlarını topladıktan sonra kızgın bir ses ile konuşmaya başladı.

-Ne oldu sabah sabah?

-Kalk! Kahvaltıyı hazırla. Ben hayvanları yemlemeye gidiyom.

Köyün sevmediğin tarafıda buydu. Devlet memuru gibi değilsindir. Koyunlara ölsen bile bakmak zorundasındır. Ne de olsa ekmek parasıydı. Her neyse yataktan kalktığım gibi hemen yüzümü yıkadım ve odaya geri dönüp yüzümü beyaz havlu ile kuruladıktan sonra odadan çıktım. Merdivenlerden aşağı indikten sonra evin en dış kapısı olan pembe kapıdan dışarı çıktım. Ahır evden yaklaşık altı yüz metre kadar uzaktı. Bu gün araba ile gitmeyecektim çünkü bu güzel havanın tadını çıkarmak istiyordum. Yaklaşık on dakika yürüdükten sonra ahıra gelmiştim. Tam ahıra girecektim ki üstümü değiştirmem gerektiğini hatırladım ve ahırın yanında küçük odaya doğru ilerledim ve girdim. Odanın duvarları çatlamış ve boyalarıda dökülmüştü. Sarı çizmemi ve yağmurluğumu giydikten sonra odan çıktım. Odadan çıktıktan sonra hemen ahıra kapısından içeri girdim. Koyunlar beni ezecek sandım çünkü hepsi kapının önüne yani etrafıma toplanmışlardı. Ayağım ayaklarına takılıyordu. Sürekli bir düşme tehlikesi geçiriyordum. Anlaşılan çok acıkmışlardı.İlk olarak yalakları su ile doldurdum. Daha sonrada tekneleri ağızına kadar buğday koydum çünkü akşama kadar eve gelmeyecektik.İşim bittikten sonra üzerimi değiştirmek için ahırdan çıktım ve küçük odaya gittim. Üzerimi değişdirdim ve odadan çıktım.Hızlı adımlar ile eve gittim.Evde gittiğim de herkes uyanmıştı. Cemile de kahvaltıyı hazırlamıştı. Böyle bir kahvaltı yoktu. Sofrada bir kuş sütü eksikti. Sofradan muhteşem bir omlet kokusu geliyordu. Sanırım miydeme daha fazla söz geçiremeyecektim onun için herkesin kahvaltı sofrasına gelmesini beklemek yerine onları ben davet etmeliydim.Kalın ve gayet düzgün sesim ile konuşmaya başladım.

-Hadi herkes kahvaltıya! Mahkemeye geç kalmak istemeyiz herhalde? Baba hadi ne bekliyorsun gelsene kahvaltı masasına.

-Tamam oğlum geliyoz acele ettirme.

Sözümü bitirir bitirmez herkes masada yerini almıştı. Kahvaltıya başlayabilirdik artık. Kahvaltıma başlamıştım ve miyde bundan çok memnundu. Tam o sırada bir şey fark ettim. Babam önündeki kahvaltı tabağına dokunmamışdı. Oysa herkes nerdeyse tabağını bitirmişti.

Sanırım bir şeyler düşünüyordu.

-Baba bir sorun mu var?

-Yok oğul. Cemil aklıma takıldı da.

-İnşallah her şey yoluna girecek. Canını sıkma.

-İnşallah oğul,inşallah.

Babam çok üzülüyordu sanırım.Tam cümlesini bitirmişti ki oturduğu sandalyeden yere yığıldı.

Ne olmuştu ki şimdi? Bu adam niye olduğu yere yığılmıştı? Sandalyeden şimşek hızı ile fırladım ve babamın yanınına koştum. Kalabalık olduğumuz için masa çok uzundu ve masanın bir tarafından diğer tarafına gitmek biraz zaman alabiliyordu. Babamın yanına vardığımda gözleri kıpkırmızıydı ve kocamandı. Yüzünde ki ifadeden anladığıma göre çok zor nefes alıyordu ve kalbini tutuyordu. Anlaşılan kalp krizi geçiriyordu. O sırada bütün ev halkı babamın başına toplanmıştı.

-Baba sakin ol! Derin derin nefes al ve öksür. Açılında daha rahat nefes alsın.

Cemile ve annem hem ağlıyor hemde bağırarak kürtçe ağıt yakıyorlardı. Çocuklarda ağlamaya başlamışlardı.

-Cemile ağlamayı bırakta ambulansı çağır.

Cemile hemen telefondan numarayı çevirdi ve konişmaya başladı.Babam elimin altında can çekişiyordu. Bu bir evlat için çok kötü bir şeydi. Yüreğim paramparça olmuştu. Belki su içerse biraz rahatlar ümidi ile su içirdim ama faydası olmadı. Suyu dışarıya püskürtü. Babam eğer biraz daha bekler ise canını Azraile teslim edecekti.

-Cemile, babam biraz daha bekler ise ölecek. Babamın bir ayağından sen tut diğer ayağından da Osman tutsun da arabaya taşıyalım. Ambulansla yolda karşılaşırız bu sayede de yolu kısaltmış oluruz. Hadi acele edin biraz!

-Tamam Kemal!

Osman sol bacağından Cemile de sağ bacağından tuttu. Zaten annem kendinden geçmişti onun için ondan yardım bile istemedim. Babamı kaldırana kadar canımız çıktı. Babam yüz kilo kadar vardı herhalde. Hepimizin yüzünden ne kadar zorlandığı anlaşılıyordu. Yavaş yavaş kapıdan çıktık ve merdivenlerden indik. Arabanın arka koltuğuna babamı yatırdık. Osman babamın başını kucağına koydu ve oturdu. Bir yandan da telefon ile konuşarak ambulans şöforuna yolda onları karşılayacağımızı anlatıyordu. Arabayı tanımaları için onlara arabanın rengi, plakası vb şeyleri anlatıyordu. Aniden aklıma bir şey geldi ve Cemileye seslendim.

-Cemile! Avukatı ara olanları anlat. Mahkemeyi ertelemek için hakim ile görüşsün.

-Tamam,ararım! Bizi arayın mutlaka.

-Tamam!

Hemen arabaya bindim ve yola çıktık. Yolda gittiğimiz her dakika ömrümden bir yıl gidiyordu. Babama bir şey olacak diye yüreğim ağızıma geliyordu. Onsuz bir hayat şimdiye kadar düşünmemiştim bundan sonrada düşünemiyordum. Zaman çok yavaş akıyordu sanki ama sonunda ambulansla karşılaşmışdık. Hemen sağa çektim. Biz arabadan inerken ambulans şöförü de ambulansı durdu. Sedyeyi getirdiler ve babamı sedyeye yatırıp ambulansa götürdüler. Babam sedyenin üzerinde cansızca yatıyordu.

-Osman ben ambulasla gidiyom sen evdekilerini de al hastaneye gel.

-Tamam abi.

Babamın her yerine bir şeyler takıyorlardı ama babam hiç bir tepki vermeden yatıyordu.

-Doktor bey babamı durumu nasıl?

-Zamanın da yetiştirmişsiniz. İnşallah kurtaracağız. İçinizi ferah tutun.

Yaklaşık on dakika sonra hastaneye gelmişdik ama ömrümde herhalde kırk yıl gitmişdi. Gider gitmez babamı ameliyata alıp anju yaptılar. Doktorlor durumunun iyi olduğunu söylüyorlar. Kalp krizinin nedeni de üzüntüymüş. Cemile ne kadar üzüldüyse artık. Bize anlatmamıştı ama içinde kor bir ateş yanarmış. Ah be babam! Bize çaktırmazdı ama içimizden en çok onu severdi. Mahkeme ise bir ay sonraya ertelenmişti. Acaba Cemil duyunca ne tepki vermişti? İnşallah ona da bir şey olmamıştır.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 30, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DÖKÜLEN YAPRAKLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin