KEDİCİK

355 66 198
                                    

DERYA

Canım çok yanıyordu. Bu yaptığını asla unutmayacaktım. Resmen kazık yemelere doyamıyordum. Etrafımda bir tane bile düzgün insan olmaz mıydı ya! Ben dertlenip dururken yatakta oturur hale geldim. Ellerimi başıma dayamıştım. Ben kendim kaşınmıştım. Tüm kamp önünde rezil olmuştum. Ve en kötüsü de birine güvenecek gibi olmuştum. Yine bıçaklanmıştım. Aklıma kahkahası gelince nefesim kesildi. Canımı yakarken nasıl da eğlenebilmişti? Bu yaptığı adamlığa sığar mıydı? Beni öpmesi umurumda değildi. Bunun için girdiği iğrenç oyun midemi bulandırıyordu. Çok korkmuştum. Paniklemiştim. Önce boğulacağımı sanmış, sonra onun tarafından kurtarılmıştım. Böyle bir numara yapacağı aklımın ucundan bile geçmemişti. Ben ona bir şey oldu diye korkmuştum. Benim yüzünden bir şey olacak diye ödüm kopmuştu. 

Bir süre böyle kaldıktan sonra bana olan bakışları hissettim. Ah tabii ya, Demir ve Tuba'yı unutmuştum. Kendi düşüncelerimde boğuluyordum sadece. Endişeli şekilde bana bakıyorlardı.


"İyiyim merak etmeyin." dedim. Ses tonumla onları rahatlatmaya çalışmıştım. Bedenen iyiydim evet ama ruhum iyi değildi yine. Derin nefes aldılar. Rahatlamışlardı. Gülümsedim onlara. Benim için endişelenmişlerdi. İyi ki onlarla karşılaşmıştım.

"Olanlar gerçekten yaşandı değil mi?" dedim hala daha yaşanmamış olmasını deli gibi isterken. Demir üzülerek kafasını aşağı yukarı sallamıştı. Bir kez daha sarsılmıştım. Hayal olmasını bir an o kadar çok istemiştim ki. Çok yorgun hissediyordum. Ruhum yorulmuştu. Önce boğulma tehlikesi atlatıp sonra hayatımın şokunu yaşamıştım. Yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Tuba'nın acıyan bakışlarını daha fazla görmek istemiyordum. Bana değer verdiğini biliyordum. Ama acı ve şefkat istemiyordum. Sadece bu olanların yaşanmamış olmasını istiyordum.

Onlara tam yalnız kalmak istediğimi söyleyecektim ki, çadırın girişinde bir gölge gördüm ve sessiz olun diye fısıldayıp, hemen geri uzandım, yatma pozisyonunu alıp gözlerimi kapadım. İçeri biri girdi. Yanıma kadar geldi. Tepkisiz kalmaya çalıştım. Kimseyle muhatap olmak istemiyordum. Yeterince rezil olmuştum bugün için. 

"Derya? İyi misin?" dedi. Cevap vermeyecektim. Rüzgâr'dı. Önce beni mahvedip sonra gelip iyi misin diye soramazdı. Derin bir nefes aldı.

"Derya özür dilerim. Pişman değilim ama pişman gözükmem lazım değil mi?" dediğinde bi an duyduklarıma inanamadım. Ne diyordu bu ya? Pişman olması gerekiyordu. Gerçi ben ne bekliyorsam artık bu yaratıktan. İnsanlık duyguları yoktu ki, ne bekliyordum? Şeytan diyor çak ağzına iki tane. Salak herif ya. Ben de yapacağımı biliyordum ama.  Daha fazla sessiz kalamazdım. Güldüm ve ona;

"Sen özür mü diledin?" dedim şok geçirdi. Kesinlikle bunu duymayı beklemiyordu. Uyanık olduğumu da anlamamıştı.

"Benn..." dedi ve sustu. Kendimi gülmeye zorladım. Şu an içimden gülmek gelmiyordu. Gözlerimle onu inceledim. Gözlerinin altı çökmüş, üzerindeki kıyafetler kırışmıştı. Kalbim sızladı. Ben hala ne düşünüyordum ya! Ben ona acımıştım. Ama o bana acımamıştı. Onu bir an kahramanım sanırken, o bir an gözümde düşebilecek en alt konuma düşmüştü. Kendi kendini mahvetmişti gözümde. Hayatımda artık onu istemiyordum.

"Çadırımdan çık!" dedim ses tonumu sakin tutmaya çalışmıştım. Bir anlık tepkimden dolayı irkildi ama hala şoktaydı. Kımıldamamıştı. Onu mu bekleyecektim akşama kadar? Hadi naşnaş güzelim kapı orada. Elimi gözlerinin önünde salladım ve;

"Heyy sana dedim. Algılayamıyor musun?" dedim sesim eğleniyormuş gibiydi.

Beni duyunca bana öyle bir baktı ki. Bana kırılmıştı. Bir an anlayamadım. Mavi gözlerinde kırgınlığı görmüştüm. Sanki mümkünmüş gibi daha çok canım yandı. Yutkundu. Yutkundum.

CANIN CEHENNEMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin