Dudaklarımı peçeteye silerken yanımda oturan Haena kolumu dürttü. "Hâlâ bakıyor gıcık." diye sinirli sesiyle söylenmeyi de ihmal etmemişti.
"Of, umursamasana. Ne yapıyorsa yapsın." dedim ve önüme gelen saçlarımı omzumdan geriye ittim.
"Yok daha neler. Bana bakıyor farkında mısın? Tabii ki umursayacağım."
Bir şey söylemeden tepsimi alarak ayağa kalktım ve bulaşıkları koyduğumuz yere bıraktım. Yemekhanenin çıkışına ilerlerken üç yıl boyunca bu aptalca duruma dahil olmadığım için kendimi tekrar tebrik ettim. Büyük bir başarıydı bu.
Seul Sanat ve Spor Akademisi'nde asla bulaşmamanız gereken iki bölüm vardı; dans bölümü ve buz pateni bölümü.
Burada üçüncü yılım olmasına rağmen hâlâ bu iki bölümün neden birbiriyle dalaştığını bilmiyordum. Muhtemelen bir eşek şakasıyla başlamış ve nefrete dönüşmüştü. Zaten her sene başında ve sonunda mutlaka iki bölüm birbirine eşek şakası yapardı ve ben sadece ilk sene bu şakaya kurban gitmiştim. İkinci senemde ve bu senenin başında aklımı kullanarak kendimi korumayı başarmıştım.
Haena, benim gibi buz pateni bölümündeydi ve ikimiz de bölümümüzün en iyilerindendik. Dans bölümündeki Lee Minho ile kanlı bıçaklıydı ve genelde bölümlerimiz arasındaki kavgalar ikisinin önderliğinde başlıyordu. Kendisi beni dinleyen ve sorunlarıma yardımcı olmaya çalışan tek kişiydi fakat yine de pek anlaşamıyorduk. Karakterlerimiz bazı yerlerde çakışıyordu ve sık sık tartışıyorduk.
Lee Minho ise okuldaki hocalara yaka silktirtmişti. Bizim bölümden çoğu öğrenci onu görünce yolunu değiştiriyordu. Onu yok saymayı tercih ediyordum ve işe de yarıyordu, o da beni yok sayıyordu.
"Seo Yoorin!" İsmimi bağırarak bana doğru koşan çocuğa baktım. Üzerinde siyah bir tişört ve pantol vardı, saçları alnına dökülüyordu. Onu daha önce yemekhanede ve ortak alanlarda birkaç kez görmüştüm.
"Efendim?" dediğimde yanıma ulaşmıştı. Elini ensesine koyarak kaşıdı ve utangaç bir şekilde gülümsedi.
Oh, hayır. Ben bu bakışı ve gülümsemeyi biliyorum. Hayırhayırhayırhayır-
"Imm... Senden hoşlanıyorum. Benimle çıkar mısın?"
Gözlerimi etrafta gezdirerek derin bir nefes aldım. İşte benden nefret edecek birisi daha.
"Çok üzgünüm fakat ilişki düşünmüyorum. Kariyerime odaklanacağım."
Yüz ifadesi bozulurken yanından geçip gittim ve arkamdan söylediklerini duydum. "O kadar güzel bile değilsin, neyin nazı bu?"
Tepki vermeden yürümeye devam ettim. Evet, güzel değildim. Sadece başarılı bir öğrenciydim ve erkekler vücudumu beğeniyordu. Defalarca benim hakkımda konuşulanlara kulak misafiri olmuştum, artık üzülmüyordum bile.
İnsanlardan nefret ediyordum. Kimseyle muhattap olmak bile istemiyordum.
•
Okul hakkında biraz bilgi vereceğim ki kafanız karışmasın 🌸
Seul Sanat ve Spor Akademisi, liseyi bitirdikten sonra yetenek sınavlarına girip eğer seçilirseniz gidebileceğiniz bir okul. Okulda spor ve sanat adı altında birçok bölüm var. Mesela; futbol, basketbol, tenis, yüzme, resim, müzik, dans, paten, buz pateni... Böyle bir sürü bölüm var ve bu okula hem girmek hem de mezun olmak çok zor. Mezun olanlar da ilerideki hayatlarında işsiz kalmıyorlar, sürekli iş teklifi yağıyor.
Okul öğrencileri sürekli dünya çapındaki yarışmalara gönderiyor ve kendi aralarında yarışmalar düzenliyorlar. Yarışmaları kazananlar puan kazanıyorlar ve mezun olmaları kolaylaşıyor. Okul en az dört, en fazla yedi yıllık. Yedi yılı doldurmasına rağmen mezun olmaları için yeterli puan kazanamayanlar okulu zorunlu olarak bırakıyor. Ayrıca yaptıkları kötü şeyler için de puanları kesiliyor.
Buradan kafanıza takılanları sorabilirsiniz
Beğenmeyi unutmayın :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hello Stranger | LeeKnow
Fanfiction"İnsanları kalıplara sokmamalısın, onları dışarıdan gördüğün kadarıyla tanıyorsun."
